Kıbrıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Unspoken / Konuşulmayan* projesi kapsamında hazırlanan yeni billboard kampanyası kimsenin cinsel yönelim ve/veya cinsiyet kimliğinden dolayı ayrımcılığa uğramadan ve ötekileştirilmeden insan olarak yaşayabilmesi adına dikkat çekmek için yapıldı.

Facebook/unspoken.konusulmayan
Billboardlarda “lezbiyen”, “gey” , “biseksüel” , “heteroseksüel” , “transseksüel” ve “interseks” gibi cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği çeşitliliklerinin açıklamaları mevcuttur.

Kampanyanın hedefleri arasında homofobi, bifobi, transfobi gibi önyargıları dönüştürmek bulunuyor.



                                                         Kuir Kıbrıs Derneği - Queer Cyprus Association


*"Odadaki Fil, konuşulmaktan kaçınılan veya göz ardı edilen bariz gerçeklikleri anlatmak icin kullanılan metaforik bir deyiştir."
Konuşulmayan, Lezbiyen, Gey, Biseksüel,Trans ve İnterseks (LGBTİ) haklanyla ilgili Kıbrıs
Türk toplumunda diyaloğu guçlendirmeyi amaçlayan bir projedir. İki yıl sürecek olan
proje Avrupa Birliği tarafından "Kıbnslı Sivil Toplum Harekette Programı" altında
desteklenmekte ve Kıbrıs Toplum Medyasi (CCMC) tarafından, Kuir Kıbrıs ve Thomson
Vakfı ortaklığı ile yürütülmektedir.



@Unspoken Project


wikipedia
Rum Meclisi’nin dün, eşcinsel birliktelik yasa tasarısını onayladığı ve bundan böyle, eşcinsel bireylerin Güney Kıbrıs’ta “medeni birliktelik” statüsünde evlilik yapabileceği bildirildi.


Politis gazetesi, yasa tasarısının 39 lehte, 12 aleyhte ve 3 çekimser oyla geçtiğini kaydederken, yasanın, insan haklarına saygı duyulması yönünde atılmış bir adım olması bakımından önemli olduğuna vurgu yapıldığını yazdı.



Haber/İlgi Bağlantıları;
kibrispostasi.com/index.php/cat/58/news
gundemkibris.com/guney-kibrista-escinsel-bireyler

http://goo.gl/5TNoQu Fener Rum Patriği Bartolomeos’un himayesinde İstanbul’da gerçekleştirilen Ortodoks Kiliseleri Başpiskoposları Toplantısı’na katılan Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu II Hrisostomos, toplantıda yaptığı konuşmada kilisenin eşcinsel evliliklere karşı kesin tavır takınması ve kınaması çağrısında bulundu.

Doğuş Derya’nın 12 Ağustos 2013 günü meclis kürsüsünden yaptığı yemin sonrası gelen tepkiler üzerine, Feminist Atölye'nin basın bildirisi;

19.8.2013

Totaliter kültürün en temel özelliği, baskı, disiplin veya sindirme yolu ile kendisine biat etmek zorunda bıraktığı insanlardan mutlak bir itaat beklemesidir. Totaliter kültür, devletin insan için olduğu anlayışını  unutturan, insanı devletin nesnesi (üzerinde iktidar icra edeceği itaatkâr bir nesne) olarak gören ve çizdiği otoriter sınırların ihlaline sebep olacak herhangi bir çoğulcu anlayışı gayrimeşru duruma düşürmeye ayarlanmış bir kültürdür. Her türlü farklılığı tek bir kalıba dökmek üzere işlev gören Totaliter kültür için özgül ve çoğul olan her şey bir tehdittir- bastırılmalı, susturulmalı, hatta mümkünse yok edilmelidir. Böylesi bir kültürün devamlılığı, sürekli olarak yarattığı bir tehdit algısı içinden ve bu tehdit algısına yönelik devreye koyduğu ötekileştirme mekanizmaları aracılığı ile sağlanır. Bu mekanizmalar sayesindedir ki, milliyetçi, militarist, ataerkil ve homofobik tutumlar, mutlaka totaliter söylem ve davranışlarla hep bir alış veriş içinde olmuştur.
Doğuş Derya’nın 12 Ağustos 2013 günü meclis kürsüsünden yaptığı “Vicdani Yemin” de totaliter kültürün sadık bekçilerinin kimler olduğunu gösterdiği gibi, bu kültürden bıkmış ve sahici bir özgürlük talebine sahip çıkan birçok toplumsal kesimin de olduğunu görünür kılmıştır. Dili, dini, ırkı, yaşı, sınıfı, fiziksel durumu, cinsiyeti veya cinsel yönelimi fark etmeksizin, içinde yaşamak zorunda bırakıldığımız totaliter kültür içerisinde ötelenen tüm sosyal gruplar, Doğuş’un vicdan sesine tutunarak “Evet, biz de buradayız” demiştir. Buna mukabil, 1974’ten beridir süregelen coğrafi ve zihinsel bölünmenin saldırgan olduğu kadar totaliter tepkimeleri de “düzen elden gidiyor” paniği ile kol kola bir şekilde ortaya çıkmıştır. Çeşitli köşe yazılarında, sosyal medyada ve televizyonlarda ifade edilen bazı cinsiyetçi,  homofobik, milliyetçi ve saldırgan beyanatlar, Kıbrıslıtürk toplumu olarak çoğulcu bir barış kültürüne ne kadar ihtiyacımız olduğunu ispatlar niteliktedir. Bu beyanatlar şiddet ve çatışma kültürünü yeniden üretmek yanında, ataerkil toplumsal yapının, sağ-sol fark etmeksizin, “ayar ve azar çeken baba figürleri” ekseninde biçimlendiğini de bir kez daha göstermiştir. Doğuş meclis kürsüsündeyken, ayağa fırlayıp el kol hareketleri ile tehditler savuran (başta Hüseyin Özgürgün) UBP ve DP milletvekilleri olmak üzere, ağza alınmayacak cinsiyetçi küfürler eden Ezcan Özsoy ve benzerleri, ruhlarına sinmiş totaliter geleneğin tezahürü olarak “ayar ve azar çekme” yoluna gitmişlerdir. Doğuş’un “vicdani yemini” mensubu olduğu CTP-BG tabanı tarafından çok ciddi bir destek görmesine rağmen, parti başkanı Özkan Yorgancıoğlu’nun konu üzerine son yaptığı açıklamalar, “ayar ve azar çeken baba” figürünün sağ siyasete özgü bir durum olmadığını göstermiştir. Yorgancıoğlu, Doğuş’a “artık bu kadar tolerans göstermeyeceklerini” belirtmiş ayrıca kendi parti tüzüğünde bire bir yer alan değerlerin Doğuş’un yemininde olmasına rağmen, yeminin içeriğindeki “bazı kelimelere” katılmadıklarını belirtmiştir. Bize göre, Yorgancıoğlu bu açıklamasıyla aslında partisi içerisindeki hiyerarşi ve itaat kültürünü ortaya koymuş, “bizden onay almadan hiçbir vekil hareket edemez” mesajını vererek, bütün vekillere aba altından sopa göstermiştir. Bunca senedir ayrımcılığa maruz kalanların sesi olduğu için, emeğin sömürüldüğünü vurguladığı ve hasret kalınan federal Kıbrıs ülküsünü unutturmadığı için Doğuş’un kimsenin toleransına ihtiyacı olduğunu düşünmüyoruz. Bizler Doğuş’la bunca zamandır yan yana mücadele eden aktivistler olarak, O’nun vicdanının sesine sahip çıkıyoruz ve bu yolda beraber mücadele etmekten hiçbir zaman vazgeçmeyeceğimize söz veriyoruz!

Feminist Atölye


Haber/İlgi Bağlantıları;


‘Sarris davası’ olarak anılan, erkekler arasındaki cinsel ilişkiyi suçlaştıran 171. Madde kapsamında açılmış davada Sarris’in mahkemeye gelmemesiyle birlikte davanın sansasyonel niteliği ortadan kalkmış, ve üzerlerinden çocuk istismarı çerçevesinde çeşitli politikalar yapılmış olan çocuklar unutulmuştur.
Dava gündemdeyken bile, Savcılık ‘eşcinsel ilişki’ yönüyle kovuşturma başlatmış, sivil toplum ise ‘çocuk istismarı’ yönüyle ilgilenmiş, ancak pek az insan söz konusu 3 çocuğun devletin çeşitli kurumları tarafından mağdur edilmelerine tepki göstermişti.
Peki bu çocuklar neler yaşamış ve yaşamaktadırlar?
Çocuklar, çoklu ayrımcılıkların ve hak ihlallerinin kesişim noktasında durmaktadırlar; bunların içinde Kıbrıs’ın kuzeyinde göçmen çocuk olmak ve yetişkinlere ait ‘adalet’ sisteminde çocuk olarak bulunmaktadır. Ayrıca, toplumsal homofobi ve onur kırıcı muamele gibi çocuk ve insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar.

Çocuklara ifade alınırken ve mahkemeye çıkmadan önce dayak atılmış ve davanın görüldüğü ilk gün savunma avukatları bu konuda şikayet dilekçesi sunmuştu. Daha sonra dayak atan polislerin isimleri medyada açıklanmıştı. Ayrıca, davada sanıklardan bir tanesi, sözde ‘gönüllü ifade’sinin işkence sonucu alındığına dair polislerin isimlerini de vererek mahkemeye yeminli ifade vermişti. Tüm bunlara rağmen, uygulanan şiddet konusunda herhangi bir araştırma yapılmadı, soruşturma başlatılmadı.

Uygulanan şiddete ek olarak çocuklar tutuklulukları süresince yetişkinlerle birlikte aynı hücrelerde tutularak bir çocuk hakları ihlaline daha uğramışlardır. Dahası, çocukların Devlet Hastahanesi’nde tıbbi delil toplamak amacıyla maruz kaldıkları muayene insanlık dışı, homofobik, aşağılayıcı - ve yine - çocuk hakları ihlalidir.
Tutuklu kaldıkları süre boyunca veya tıbbi muayene sırasında herhangi bir Sosyal Hizmet görevlisi çocukların durumlarını kontrol etme gereği duymamıştır.

14, 16 ve 17 yaşlarında üç çocuğun cinsel istismara uğrayıp uğramadığı konusunda Sosyal Hizmetler Dairesi veya Savcılık tarafından herhangi bir çalışma yapıldığı bilgimize gelmedi. Aynı şekilde, çocuk fuhuşu ihtimali üzerinde de spekülasyonlar yapılmışsa da, bu konuda da herhangi bir araştırma veya soruşturma yapıldığı bilgimize ulaşmamıştır.

Cinsel istismar dışında, çocuklar isimlerinin basında yayınlanmasından dolayı ve teminat gereği belli aralıklarla polis karakoluna imza atmaya gittiklerinde ‘Serkan Papalı’ isimli polis memuru tarafından alay edilerek psikolojik şiddete uğramalarından ötürü ruhsal açıdan olumsuz etkilenmektedirler.

Söz konusu çocuklar, yıllardır gerek devlet tarafından yüzüstü bırakılmaları, gerekse ekonomik durumları ve toplumsal dışlanmışlıklarından ötürü suça itilmişlerdir. Polisler ve savcılar tarafından tanınan simalar haline geldiklerinden dolayı masumiyet karineleri artık yok sayılmaktadır. Şimdi ise, Başsavcılığın, çocukların ‘diğer suçlara’ da karıştıklarını ve başka açık davaları bulunduğunu gerekçesi ile 171. maddeden haklarında açılan davayı geri çekmek niyetinde olmadığı görülüyor.
Talebimiz, söz konusu çocukların bir insan hakkı ihlali olan 171. Madde’den yargılanmamaları, rehabilitasyonlarının sağlanması, devlet eliyle daha fazla mağdur edilmemeleri ve davanın medyada sıkça yer aldığı dönemde çocuk haklarının görmezden gelinmemesi için çağrı yapan örgüt ve bireylerin bu konudaki duyarlılıklarını somutlaştırarak devam ettirmeleridir.
YKP-fem

Haber Bağlantıları;

Avrupa Parlamentosu, Kıbrıslı Türkler için Yüksek Seviyede Temas Grubu Üyesi Rum kökenli İngiliz Marina Yannakoudakis,son zamanlarda Kuzey Kıbrıs’ta homoseksüel (gay) hakları ile ilgili yaşanan tutuklular çevresinde, Avrupa Parlementosu çatısı altında lobicilik faaliyetlerine başlamıştı.

Özellikle, yürürlülükte olan yasadan dolayı, yaşanmış olan tutuklulukların ertelenmesini ve yasanın Avrupa Birliği Normlarına uygun olarak değiştirilmesi konusunda Kıbrıslı Türk lider Derviş Eroğlu’nun sorumluluk almasını gerektiği konusunda uyarmıştı. Bu talebin karşısında, Eroğlu’nun danışmanı Dr. Hasan Güngör sessiz kalmayıp, Marina Yannakoudakis’e cevap niteliğinde bir mektup gönderdi.

Dr. Güngör yazmış olduğu mektupta, medyada söylenenlerin aksine, olaylarda ismi geçen iki eşcinsel erkeğe karşı tutuklama emri alınmamıştır. Bu mektubun devamında ise polisin konu hakkında polisin detaylar hakkında araştırmalarının devam ettiğini ve araştırmalar çerçevesinde alınacak olan kararlarda savcılığın olayla ilgili yasal değerlendirmeyi en hassas şekilde almasını beklediklerini belirtti. Buna ek olarak Güngör, Derviş Eroğlu’nun hiçbir şekilde, Yannakoudakis’in tutuklulukların ertelenmesi talebi karşısında hukuksal çerçevede karar almasının söz konusu olmadığına değindi.

Ayrıca Dr. Güngör, yürürlülükte olan yasanın kaldırabilmesi için, yasal sürecin devam ettiğini ve her zaman içinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aldığı kararların iç hukuktan üstünlüğünün farkında olduklarının altını çizdi. Mektubun son kısmında ise, Dr. Eroğlu'nun, yürürlülükten eşcinsel haklara karşı duran yasanın iptaliyle ilgili adımların atılacağını ve konuyla ilgili yeni, çağdaş bir kanunla ilgili çalışmaların başlatılacağına dair söz verdi.

Marina Yannakoudakis, Dr. Derviş Eroğlu’nun, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarının üstünlüğünü vurgulanmasında dolayı olan memnuniyetini dile getirdi. Fakat Kuzey Kıbrıs’ta konuyla ilgili olan tutuklama kararlarının ertelenme talebini geri çevrilmesi konusundaki üzüntülerini dile getirdi.

Ayrıca 29 Ocak’tan beri konuyla ilgili soruşturma açılan iki erkekle ilgili hiçbir yasal tutuklama kararının olmamasına karşın, yürütülen polis soruşturması hakkında endişe duyduğunu vurguladı. Bunlara ek olarak, Kuzey Kıbrıs Eşcinsel ve Homofobi’ye karşı İnisiyatifi tarafından bilgilendirilen Yannakoudakis, Lefkoşa Merkezi Cezaevi’nde halen eşcinsellerin cezaevinde alı konulduğunu belirtti. Sonuç itibariyle, Kuzey Kıbrıs’ın insan hakları ile uyumlu olarak eşcinselere karşı almış olduğu insanlık ve çağdışı uygulamaların sonlanmasını ümit ettiğini dile getirdi.

Haber Bağlantıları;.abhaber.com/ozelhaber.php?id=12841



Kıbrıs’ın kuzeyinde iki kişi ‘doğaya aykırı eylem’ iddiasıyla suçlanarak mahkeme önüne çıkarıldı. Kıbrıs’ın kuzeyi, Avrupa’da eşcinsel ilişkinin suç olarak düzenlendiği son bölge.
Eski Kıbrıslı Rum bakan Michael Sarris’in  ve iki kişinin aynı nedenlerle Ekim 2011’de son derece görünür tutuklanması sonrasında, toplum lideri Derviş Eroğlu Ceza Yasası’nın değiştirileceğine dair söz vermişti.
Madde 171-173 halen eşcinsel ilişki için beş yıl ve ‘bu suçların’ işlenmesine teşebbüse de üç yıl hapis cezası öngörmektedir.
Ancak, Kıbrıslı Türk toplumundan kaynaklar önceki suçlamalardan dolayı cezaevinde bulunan iki kişinin 'doğaya karşı eylem' ile suçlandığını ve 29 Ocak'ta mahkemeye çıkarıldığını rapor ettiler. Bireylerin kendilerini temsil eden avukatları yoktu.
Avrupa Parlementosu LGBT İntergrubu, Eroğlu’nun Ceza Yasası’nın 171-173 maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına dair vermiş olduğu sözlerinin somut eylemleme dönüşmemesi dolayısı ile oldukça endişeli. AB parlementeri Marina Yannakoudakis’e gönderdiği mektubunda Eroğlu ilgili yasaların düzenlenmesine yardımcı olacağı taahhüdünü vermişti. Toplumcu Demokrasi Partisi’nin meclis gündemine taşıdığı değişiklik önerisi ise hala yasa olarak düzenlenmedi.
AB parlementeri Eleni Theocharous, LGBT İntergrubu Kıbrıslı üyesi,  “Vatandaşların sadece kendi cinsel yönelimleri dolayısı ile kovuşturulması, temel insan haklarının kabaca ihlal edilmesi anlamına gelmektedir. Kıbrıs’ın işgal bölgelerindeki Türkiye’ye bağımlı yönetimi, tutuklanan iki kişiyi serbest bırakmaya ve haklarında yürütülen hukuki süreci geri çekmeye çağırıyorum.” yorumunu yaptı.
Eleni Theocharous, “Avrupa Parlementosunu ve uluslararası topluluğu Türkiye üzerine Kıbrıs sorununun çözümü yönünde baskı yapmaya, bu şekilde AB hukukunun adanın tamamında uygulanmasını sağlamaya çağırıyorum”.
AB parlementeri, LGBT İntergrubu eş-başkanı Michael Cashman “Yürürlükteki Ceza Yasası insanların yaşamlarına zarar vermektedir ve Derviş Eroğlu’nun verdiği sözleri somut icraatlar takip etmelidir. Bireysel olarak kendisiyle, diğer liderlerle ve sivil toplum örgütleriyle buluşmak ve Avrupa’da keza dünyanın hiçbir yerinde yeri olmayan bu çağdışı yasanın yürürlükten kaldırılmasını cesaretlendirmek için Kıbrıs’a gideceğim.”
Michael Sarris Kıbrıs’ın güneyine geçerek kovuşturmadan kurtulmuş lakin Ekim 2011 tarihinde tutuklanan iki kişinin kovuşturması Kıbrıs’ın kuzeyinde hala devam ediyor.


Haber Bağlantıları;
Avrupa Birligi LGBT Haklari Intergrubu`nun yasanan son tutuklamalar ile ilgili yapmis oldugu aciklamasi. http://queercy.org

Feminist Atölye’den Kamuoyuna Duyuru:

Son günlerde “Saris Davası” ile ilgili bazı medya kuruluşları ve köşe yazarları tarafından kamuoyuna aktarılan bilgiler dava nedeni ve bu nedene karşı ortaya koyulan tepkileri bilinçli olarak çarptırmakta; kamuoyunu yanlış bilgilendirerek toplum vicdanını manipüle etmektedirler.

fema logo.jpg Bizler Feminist Atölye aktivistleri olarak, kamuoyunun şeffaf bilgi alma hakkının ihlal edildiği gerçeğinden hareketle, söz konusu davanın nedenini ve bu nedene karşı ortaya koyulan tepkileri açıklığa kavuşturarak toplum vicdanını manipüle etmeye çalışanlara karşı doğru bilgileri vermeyi sorumluluğumuz olarak görüyoruz.



Dava gerekçesi “doğaya aykırı cinsi münasebet”tir!

Kıbrıs Cumhuriyeti ekonomi eski bakanı Saris ve beraberinde tutuklanan 6 kişi, Ceza Yasası 171. Maddede bulunan “doğaya aykırı cinsi münasebet” gerekçesi ile tutuklanmışlar ve dava bu yasa maddesine dayanarak açılmıştır. Erkekler arası eşcinsel ilişkiyi bir “suç” olarak tanımlayan bu yasa maddesi en temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Bizim talebimiz bu maddenin derhal Ceza Yasası’ndan kaldırılması ve eğer davanın bulgularında “çocuk istismarı”, “tecavüz” ya da “fuhuş” gibi suçlar tespit edilmişse, dava sürecinin bu suçlar zeminine kaydırılmasıdır. Yani bazı köşe yazarlarının savunduğunun aksine bizler, ÇOCUK HAKLARININ GÖRMEZDEN GELİNMESİNİ DEĞİL, BİLAKİS ÇOCUK İSTİSMARI İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR BULGU VARSA, DAVANIN BU BULGULAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNUYOR, BUNUN İÇİN DE EŞCİNSEL İLİŞKİYİ SUÇ SAYAN CEZA YASASI 171. MADDENİN KALDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ!



Suçu ispatlanıncaya kadar herkes suçsuzdur!

İşlendiği iddia edilen suçun soruşturulması ve kovuşturulması aşamasında bireyler aleyhine dile getirilen önyargılar, masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelmektedir. Bireylerin işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü cezalandırılabilmeleri için suçun işlendiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması gerekmektedir. Bu ispatı gerçekleştirmesi gereken savcılıktır. Diğer bir anlatımla birey suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda değildir, suçu ispatlanıncaya kadar masumdur. “Sarris Davası” içerisinde tutuklanan her birey birçok kesim tarafından “suçlu” ilan edilmiştir. Halbuki KKTC Anayasası’nın 18. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde suçu ispat edilinceye kadar herkesin suçsuz sayılması gerektiğini düzenlemektedir. Aksi bir uygulama insan hakları ihlalinin meydana gelmesine sebebiyet vermektedir.



Eşcinsellik pedofili demek değildir!

Pedofili, ergenlik dönemine girmemiş (genelde 13 yaşına kadar olan) çocuklara yöneltilen cinsel davranışları içeren bir hastalıktır. Her hastalık gibi pedofilinin de bir kişinin heteroseksüel ya da homoseksüel olması ile bir alakası yoktur. Eşcinselliği pedofili ile özdeşleştirmek, homofobik ve ataerkil bir yaklaşım olmak yanında, LGBTQ bireyleri toplum nezdinde ötekileştirmek ve onlara karşı nefret uyandırmak üzere ortaya koyulan bir tavırdır.



Soruşturma süreci şeffaf ve insan haklarına uygun yapılmalıdır!

Gerek Polis teşkilatının yaptığı yeni tutuklamalar, gerekse tutukluların ifade verdikleri koşullar şeffaf değildir. Tutuklanan bireylerin baskı ve şiddet yolu ile verdikleri ifadeler yine bazı medya kuruluşları tarafından “gönüllü ifadeler” olarak tanımlanmış, bu bireylerin ifade verirken maruz kaldığı insan hakkı ihlalleri görünmez kılınmıştır.



Polis teşkilatı sivil otoriteye bağlanmalıdır!

Polis teşkilatının hakkaniyet esaslarına göre bir kovuşturma ve insan hakları temelinde bir soruşturma yürütmesinin garanti altına alınması için, bu teşkilatın derhal sivil otoriteye bağlanması şarttır. Cumhuriyet olduğunu iddia eden tüm devletlerde, polis teşkilatı, halkın oy vermek suretiyle seçtiği sivil makamlarca yönetilmekte, polisin seçilmişler değil atanmışlar tarafından yönetilmesi ancak diktatörlüklerde görülmektedir.


20 Temmuz günü bedenlerimize uygulanan tahakkümün bir örneğini daha yaşadık.  İki erkek komşularının şikayetini dikkate alan polis güçlerince “doğaya aykırı cinsel ilişki”de bulundukları gerekçesi ile gözaltına alındı. Fasıl 154 Ceza Yasası hala hem-cins veya karşıt-cins olmalarına bakılmaksızın bireylerin en özel alanları olan cinsel yaşamlarını “doğaya aykırı cinsel ilişki” kısvesi ile yasaklamaktadır.

Homofobiye Karşı İnisiyatif olarak çalışmalarımıza başladığımız 2007 yılından beridir İngiliz Koloni döneminden kalma Fasıl 154 Ceza Yasası’nın hem-cins ilişkilerle ilgili 171. maddesinin yasa koyucular tarafından çağdaş insan hakları paralelinde düzenlenmesi için çalışmalar yürütüyoruz.  2008 ve 2010 yıllarıında Meclis Başkanlığı’na sunmuş olduğumuz Ceza Yasası Değişiklik Önerisi’nin Hukuk Komitesi’ne hala ulaşamamasını büyük bir üzüntü ile takip ediyoruz. Yasa Koyucu`ların ve Yargı`nın, yasanın kullanılmadığı yönündeki iddialarının yaşanan son olay ile geçerliliğini yitirdiği artık gün yüzüne çıkmıştır.  Uykuda olduğu iddia edilen yasanın yeri geldiğinde 21. Yüz yılda bile insan hakları ayıbına dönen bir kabusa dönüştüğünü  görüyoruz. KKTC Devleti’nin son eylemlerde de yaşanan polis şiddeti sonrasında yapmış olduğu açıklamalar ile ne kadar ‘demokrat’ olduğunu ve insan haklarını görmezden geldiğini büyük bir kaygı ile izliyoruz.  Sağlık Bakanlığı’nın bireyleri koruması gerektiği bir noktada Dünya Sağlık Örgütü’nün 1990 yılında hastalık tanı listesinden çıkardığı “eşcinsel” yönelimi kamuoyuna bir tehdit gibi sunmasını, bireylerin en mahrem bilgisi olan sağlık durumu ile ilgili bilgilerin “kamu yararı” kısvesi adı altında kamuoyu ile paylaşılmasını,  AİDS'in bir eşcinsel hastalığı gibi algılanmasına neden olabilecek açıklamalar yapılmasını, ve tutuklanan bireylerin topluma bir tehdit unsuru gibi sunulmasını etik dışı buluyor ve esefle kınıyoruz. 

Mahkemece suçlulukları kanıtlanmamış bireylerin isimlerini ifşa eden ve yaşanan üzücü olayı magazin tonu ile haberleştiren medya kuruluşlarını  yasalara uygun bir şekilde haber yapmaya ve etik değerleri gözeten habercilik anlayışı ile görevlerini yerine getirmeye davet ediyoruz. Medya Kuruluşlarını, bireylerin en özel alanlarını ifşa eden ve yaşamlarında geri dönülmez yaralar açan yayınları sonlandırmaya ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği`ne daha fazla önem göstermeye çağırıyoruz. 

Homofobiye Karşı İnisiyatif olarak; yaşanan son olayla birlikte Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171. Maddesinin ivedilikle değiştirilmesinin gerekliliğinin bir kez daha anlaşıldığını düşünüyoruz. KKTC Devletini ve siyasi partileri, Anayasa Mahkemesi’ne havale edilmiş bu yasayı ivedilikle tarafımızca kendilerine iletilen Ceza Değişiklik Yasası ile düzenlemelerini ve KKTC’nin Avrupa’da devlet eliyle homofobi yapan ülkeler listesinden çıkması için temel insan hakları paralelinde yasalar yapmaya davet ediyoruz. Bu ülkede yaşayan her vatandaşının insan haklarının korunmasının devletin yükümlülüğü olduğuna inanıyoruz.


KIBRIS
   Lefkoşa’da surlariçinde faaliyet gösteren Demir Pansiyon’da önceki gece doğaya aykırı cinsi münasebette bulundukları gerekçesiyle gözaltına alınan A ile H dün mahkemeye çıkarılarak tutuklandı.
   A’un ikamet ettiği pansiyon odasında önceki gece meydana gelen ve komşuların şikayette bulunmaları üzerine polisin bilgisine geldiği belirtilen olayla ilgili olarak soruşturma sürüyor.
 Daha önce de eve erkek getirdiği gerekçesiyle polise şikayet edildiği söylenen zanlı A, mahkemede “Ben bekar bir adamım, iftira ediyorlar” diye konuştu.
   Lefkoşa Kaza Mahkemesi Yargıcı Fatma Şenol’un huzurunda görüşülen tutukluluk duruşmasında iddia makamı Başsavcılık adına Savcı Aliye Özçınar ve zanlılar A ve H şahsen hazır bulundfu.
   Lefkoşa Polis Müdürlüğü’ne bağlı Adli Şube Amirliği’nde görevli polis memuru Ercan Atasay, iddia makamının tanığı olarak yeminli şahadet verip olguları aktardı.
   Polis memuru Ercan Atasay, zanlılar A ve H’ın 20 Temmuz 2011 tarihinde Lefkoşa’da meydana gelen ‘doğaya aykırı cinsi münasebette bulunma’ suçuyla methaldar olduklarını söyledi.
   Demir Pansiyon’da 31 numaralı odada zanlı 1 A’un yatak odasında zanlı 2 H. ile doğaya aykırı cinsi münasebette bulunma suçu işlediklerini kaydeden Ercan Atasay, bölge sakinlerinin şikayeti üzerine zanlı 1 A’un söz konusu pansiyonda, zanlı 2 H.’ın ise parkta tespit edilerek mahkeme emriyle tutuklandıklarını vurguladı.
   Ercan Atasay, daha önce de odasına erkek aldığına dair A aleyhinde polise şikayetler geldiğini ifade etti.
   Zanlılar aleyhinde başlatılan soruşturmanın devam ettiğini kaydeden polis memuru Atasay, zanlıların poliste 1 gün tutuklu kalmasını talep etti.
   “Ben bekar bir adamım” diyen zanlı A, kendisine iftira atıldığını söylerken, zanlı H, tutukluluk talebine itiraz etmedi.
   Tutukluluk talebine itiraz edilmemesi üzerine Yargıç Fatma Şenol, zanlı A ve H’ın 
1 gün poliste tutuklu kalmalarına emir verdi.
5 yıla kadar hapislik olabilir
   KKTC’de Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171’inci maddesine göre, doğa kurallarına aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunan bir erkek veya bir erkeğin kendisi ile cinsi münasebette bulunmasına izin veren herhangi bir kişi, ağır bir suç işlemiş sayılıyor ve bu suç için yasada 5 yıla kadar hapislik öngörülüyor.

DN: Gazetede ayrıca zanlı (!) diye bahsedilen iki kişinin ad ve soyadları açıkça yazılmış. Bu nedenle linkini paylaşmak istemedim.

"Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği gönüllüleri haftalık toplantı kapsamında Çarsamba günü 7'de Loranza Cafe'de toplanıyor. Gündem konularından bazıları şunlardır: Anti-faşist festivale HOKİ katılımı, ceza yasası değişikliğini talep etmek için bir imza kampanyası başlatılması, AB fonu ile desteklenecek bir proje hazırlanması, bu ay yapılacak olan film gösterimi, bir ofis edinmek için girişimimiz. Spontane olarak gündeme gelen konular da olabilir. Bu konular dışında HOKİ gönüllüleri ile tanışmak, bilgi almak ya da bir sorununu paylaşmak isteyen herkesi aramızda görmeyi arzuluyoruz. Toplantıda görüşmek dileğiyle.."

--


--
Homofobiye Karsi Inisiyatif
Initiative Against Homophobia
www.queercy.org

Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği (HOKİ), ülkede eşcinsel ilişkinin hala “Doğaya Aykırı Suçlar” arasında değerlendirilmesinin insan hakları ihlali olduğunu vurguladı.

HOKİ, dünyada Gey Pride olarak anılan ve haziran ayının son haftasına denk gelen haftanın, 1969 yılından bu yana LGBTQ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Transcinsel ve Queer-Kuir)’lerin  toplumda varolma mücadelesinin kutlandığı hafta olarak bilindiğini hatırlatarak, şunları kaydetti:
“Stonewall Inn adlı mekanda bir grup LGBTQ bireyin polis baskınlarına karşı isyan etmesiyle başlayan Stonewall İsyanı, modern LGBTQ tarihinin sembolü haline gelmiş bir olaydır. Bugün tüm dünyada bir şenlik gibi kutlanan LGBTQ Onur Haftası’nın tohumları 27-29 Haziran 1969'da New York’da Stonewall Inn adlı  mekanda yaşanan bu olaylarla atılmıştır.”

HOKİ’den yapılan yazılı açıklamada, bugün dünyada  LGBTQ haklarının insan hakları bütününün bir parçası olarak kabul edilirken, KKTC’de eşcinsel ilişkinin hala “Doğaya Aykırı Suçlar” bölümünde değerlendirildiği ve  Fasıl 154 Ceza Yasası kapsamında suç olarak düzenlendiği vurgulandı.
LGBTQ bireylerin özgürlükleşmesi ve toplum baskısı olan homofobi, bifobi ve transfobi’ye dikkat çekmek adına Onur Haftası (LGBTQ Pride) kapsamında bir dizi etkinlik gerçekleştireceklerine de dikkat çeken HOKİ, eşcinsel ilişkiyi suç olarak düzenleyen Fasıl 154 Ceza Yasası’nın değiştirilmesi için 2008 yılında hazırlanan değişiklik önerisi doğrultusunda düzenlenmesi için siyasi partilere ziyaret başlatılacağını bildirdi.

HOKİ açıklamasında şöyle dedi:
“Bu yıl tüm dünyada olduğu gibi LGBTQ (lezbiyen, gey, biseksüel, transcinsel ve Queer-kuir) bireyler olarak Onur Haftası kapsamında Onur Yürüyüşü’müzü gerçekleştirememenin üzüntüsü içindeyiz. Lakin biliyoruz ki, Stonewall Inn’de bir grup insanla başlayan isyan ve özgürlük mücadelesi yolumuzu aydınlatacak, Kıbrıs’ta yaşayan LGBTQ bireylerin de insan haklarını daha ileriye taşıyacaktır. Bizler, HOKİ olarak biliyoruz ki ‘kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiç birimiz’…."

Pazartesi, 6 Haziran, 2011
Haber: Kaos GL
Kaos GL, İran’dan Kıbrıs’a kaçıp sığınma talep eden İranlı bir eşcinsel kadının talebini reddeden Kıbrıs İçişleri Bakanlığı’ndan iltica başvurusunu yeniden değerlendirmesini istedi.
 
M., İran’dan Kıbrıs’a Haziran 2008 yılında kaçıp cinsel yönelimi sebebiyle sığınma talep etmiş İranlı bir lezbiyen. Kndisinin dosyası, Kıbrıs İçişleri Bakanlığı İltica Dairesi tarafından reddedildi. M. şimdi İran’a gönderilme tehlikesiyle karşı karşıya.
 
Kaos GL tarafından, İran’da LGBT bireylerin maruz kaldığı şiddet ve işkenceleri, M.’nin İran’a gönderilmesi halinde cinsel yönelimi nedeniyle karşı karşıya kalacağı durumu ve M.’nin dosyasının tekrar değerlendirilmesini içeren bir mektup gönderildi.
 
“İran makamları LGBT vatandaşlarının en temel insan haklarını ihlal etmeye devam etmekteler”
Mektupta “İran makamları LGBT vatandaşlarının en temel insan haklarını ihlal etmeye devam etmekteler. İranlı cinsel azınlıklara yönelik son yıllarda gerçekleşen baskı ve cezalandırma politikaları, hayat ve gizlilik haklarına doğrudan karşıt bir homofobik motif ortaya koymaktadır. 1979 İran Devrimi sonrası iktidara gelen dinci rejim, trans bireylerle birlikte lezbiyen, gey ve biseksüelleri dini ideolojiye aykırı olarak sınıflandırmış ve İran Ceza Kanunu uyarınca kırbaçlamadan idama kadar giden bir cezalandırma süreciyle karşı karşıya bırakmıştır. İnsan hakları aktivistleri ve muhalif kesimler devrimden bu yana İran’da cinsel yönelimleri sebebiyle 4000 ile 6000 arası gey ve lezbiyenin idam edildiğini ortaya koymaktadır.” denilerek İran’da LGBT bireylerin maruz kaldığı işkence, şiddet ve cinayetlere dikkat çekildi.
 
Hayatının buna bağlı olduğuna inanmak için her türlü sebep mevcuttur
Mektupta, LGBT sığınmacı ve mültecilerin destekçisi olarak, M.’nin mülteci statüsü almak için yaptığı başvuruyu tekrar değerlendirilmesi talep edildi. Mülteci statüsü verilmemesi ve İran’a geri gönderilmesi halinde, tutuklanma, işkence ve cezalandırılma süreçleriyle karşı karşıya kalacağı belirtildi.
 
İran’da LGBT bireylerin durumlarına dikkat çekildikten sonra Kıbrıs’ta bulunan LGBT sığınmacıları destekleyip sığınma hakkı verilmesi talep edildi.

 Gaile ;Kıbrıs'da yayın yapan Yeni Düzen Gazetesi'nin pazar eki. 22.05.2011 baskısında LGBT Özel Sayısı olarak çıkarmışlar. Dergiden bazı başlıklar şöyle;


Küskün bir yazın çocukluğu
Hüseyin Özinal: Gecenin çocukları, gölgelerle buluşunca, kanatlarını saklıyordu günahkar melekler
Homofobi, Eşcinsellik ve Kuir
Enver Ethemer: Vakit "yıkıcı politika" ve "kuir toplumsal cinsiyet dönüşümü" vaktidir
Engelliler, Transcinsiyetler ve Kuir Bedenler
Umut Özkaleli: Hepimiz hayatımızın bir yerlerinde, bir anında "norm" dışı olmuşuzdur
'Güzel Şeylerde Çirkin Anlamlar Bulanlar...'
Tegiye Birey: Neden heteroseksüel olmayan ilişkiler birçok toplumda panik ve korku yaratıyor?
Acının hiyerarşisi olmaz
Ilgın Yörükoğlu: Homofobi sorununu görünür kılmak
Gey doğanlar
Kerem Teralı: Cinsel yönlenimin biyolojik temeli
Özgürlük, Eşitlik, Adalet
Neslihan Güzey: Toplum, bireyden 'normal' davranmasını ister. Peki, nedir normal olan?
Fotoğraftaki Asker ve Homoerotizm
Seçkin Tercan: Askerden hatıra fotoğrafı yollama dönemi belki bitmiştir ama yine de askerlik hatırası fotoğrafı vazgeçilmezliğini koruyor
Beyaz Perdede Eşcinsellik
Derviş Barbaros: Sinemada eşcinsellerin görünür oluşu sinemanın ilk yılları olan 1890'ların sonlarında gerçekleşir
Ayrımcılığı sonlandır!
FEMA: Kıbrıs'ta LGBTQ bireyler vardır!

Dergi Flash
Dergi Web


Ergül ERNUR
   Feminist Atölye aktivistleri, Fasıl 154 Ceza Yasası kapsamında eşcinsel ilişkiyi suç sayan yasanın ivedilikle kaldırılmasını talep etti.
   Feminist Atölye Aktivisti Doğuş Derya, KKTC devleti Anayasası’nın demokrasi, eşitlik ve insan haklarından bahsederken, başka yasalarıyla toplumun bir kesimini sırf cinsel yönelimleri ve/veya cinsiyet kimlikleri dolayısıyla ayrımcılığa maruz bıraktığını söyledi.
   Toplumsal ihtiyaç ve talepleri Cumhuriyet Meclisi’ne taşımak üzere seçilen milletvekillerini, lezbiyen, gey, biseksüel, transgender ve queer (LGBTQ) bireylerin yaşamlarında ayrımcılığın etkisini en fazla hissettiği eğitim, sağlık ve çalışma hayatında pozitif eylem yasalarıyla ayrımcılığın önüne geçmeye davet eden Derya, cinsiyet kimliğinden dolayı kimsenin ayrımcılığa maruz kalmaması gerektiğini vurguladı.
   2008 yılından beri Kıbrıs’taki kadınların istihdam, siyasi mekanizmadaki temsiliyeti ve benzeri konularda erkeklerle eşit düzeye gelmesi için çalıştıklarını belirten Derya, şiddete karşı da mücadele ettiklerini söyledi.
   Derya, kadınları dışlayan sistemin eşcinselleri de dışladığının farkında oldukları için homofobiye karşı mücadele verenlere de destek olduklarını ifade etti.
   Uluslararası Homofobi Karşıtı Günü dolayısıyla basın açıklaması yapan Feminist Atölye, “Homofobi, bifobi ve transfobinin olmadığı bir dünya mümkün!” sloganıyla Fasıl 154 Ceza Yasası’nı da eleştirdi.
   Ceza Yasası’nın İngiliz döneminden olduğunu ve günümüz koşullarına göre “geri kaldığını ve ihtiyaçları karşılamadığını” düşünen Derya, söz konusu yasada taciz ve tecavüz gibi suçların cinsiyetçi bir dille ifade edildiğini söyledi. Derya, Ceza Yasası’nda eşcinsel ilişkinin suç kabul edildiğini bunun da eşcinselleri suçlu kıldığına dikkat çekerek “Bu bir ayrımcılıktır, kabul edilemez” dedi.
  
“Ayrımcılığın önüne geçilsin”
 
   Basın açıklamasında ise, KKTC devletinin Anayasası, demokrasi, eşitlik ve insan haklarından bahsederken, başka yasalarıyla toplumun bir kesimini sırf cinsel yönelimleri ve/veya cinsiyet kimlikleri dolayısı ile ayrımcılığa maruz bırakıldığı ifade edildi.
    Açıklamada, Cumhuriyet Meclisi’nin, 25 Nisan 2008 tarihinde Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği tarafından meclis eski Başkanı Fatma Ekenoğlu’na sunulan, Fasıl 154 Ceza Yasası Değişiklik önerisini tartışmaya açmadığı savunularak şöyle denildi:
   “Yasa önerisinde eşcinsel ilişki suç olmaktan çıkarılıyor; bireylerin bedenlerine uygulanan taciz ve tecavüz gibi eylemler ahlak kavramı altında değerlendirilmekten çıkarılıyor ve bireyin bedensel bütünlüğüne yapılan saldırı olarak güncel Birleşmiş Milletler tanımlamasına göre hem erkek hem de kadın için uyarlanıyordu. Fakat KKTC Meclisi İngiliz sömürge yönetiminden miras kalan ve artık güncelliğini yitirmiş taciz ve tecavüz yasaları suçların önüne geçebileceğini öngörüyor olmalı ki, değişiklik önerilerini kaale almıyor!” 
Cinsiyet geçişinde masrafları karşılanmalı
   KKTC devletini, cinsiyet geçişi/beden inşası operasyonlarına sırf birey ve doktor arasında yaşanan özel bir durum olarak değerlendirmekten vazgeçmeye de çağıran aktivistler, yetkilileri, operasyon masraflarını karşılamaya ve bu tür operasyonlarda birey sağlığını güvence altına alma yönünde bir takım iyileştirici standartlar geliştirmeye davet etti.
   Aktivistler, bu yönde atılacak adımların, devletin birey bedeni üzerinde tahakküm mekanizmaları yaratmasına mahal vermeden (uzun psikiyatrik/hukuki süreçler, kısırlaştırma /”sterilization” ve önceden evli ve çocuk sahihi olmama gibi) atılması gerektiğinin altını çizdi.
AB’den tam destek
   Avrupa Birliği’nin (AB) Yüksek Düzeyde Temsilcisi Catherine Ashton da,
 Uluslararası Homofobi Karşıtı Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, tüm özgürlüklerin, cinsiyet ayrımı yapmaksızın uygulanacağını söyledi.

Kaynak Kıbrıs Gazetesi

Deniz Tarcanoğlu isimli bir bayan izleyicinin dün Taner Ulutaş ve Kartal Harman moderatörlüğündeki Gündeme Bakış programında ortaya attığı iddialar, gündeme bomba gibi düştü.
Transeksüel olduğunu ve 14 yıl önce bir operasyon geçirdiğini ifade eden Tarcanoğlu, ameliyatını gerçekleştiren ve şu anda Ulusal Birlik Partisi’nin Mağusa milletvekili olan bir doktor tarafından tecavüze uğradığını iddia etti.

Ada TV’de yayınlanan ve moderatörlüğünü Taner Ulutaş ve Kartal Harman’ın yaptığı Gündeme Bkış programı dün bir izleyiciden gelen iddialarla gündemde bomba etkisi yarattı. Programın moderatörlerinden Kartal Harman’a, bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden şikayetini dile getiren Deniz Tarcanoğlu, 14 yıl önce geçirdiği ameliyattan sonra şu anda UBP’nin Mağusa’dan vekili olan bir doktor tarafından tecavüze uğradığını iddia etti.

‘BENİ ÖZEL KLİNİĞİNE ÇAĞIRDI’
14 yıl önce ameliyat olmak için söz konusu doktor tarafından kullanım dışında olan kliniğine çağrıldığını iddia eden Tarcanoğlu, tedavi süreci boyunca henüz tedavisi tamamlanmadan bahse konu doktor tarafından tecavüze maruz kaldığını söyledi.

‘POLİSE GİTMEMEM İÇİN BASKI YAPTI’

Maruz kaldığı olaydan sonra söz konusu doktor tarafından polise gitmemesi için baskı gördüğünü de ifade eden Tarcanoğlu, ‘toplum baskısından ötürü o dönem polise gidememiştim. Zaten söz konusu şahıs bana elinin, kolunun uzun olduğunu söyleyerek, polise gitmem durumunda beni pişman edeceğini söylemişti’ dedi.

‘AİLEM DAHİ BUNU BİLEMEDİ’

İçinde tuttuğu bu olayın yükünü yıllardır tek başına sırtlamak zorunda kaldığını ifade eden Tarcanoğlu, psikiyatristler sayesinde bu olayı gün yüzüne vurmayı başardığını belirtti. ‘Şu an kuşlar kadar özgürüm ve bunu gayet rahat bir şekilde söyleyebiliyorum’diyen Tarcanoğlu, ailesinin dahi bu olayı ilk kez program vasıtasıyla öğrendiğini, o günleri düşündükçe hala ilk günkü gibi aynı endişeyi yaşadığını da sözlerine ekledi.

Gündem Kıbrıs

Avrupa Parlamentosu (AP), geçtiğimiz hafta içinde aldığı bir kararla, üye devletlerden, aynı cins evlilikleri kabul etmelerini istedi. KKTC’de ise aynı cinsten insanların evliliğine izin verimiyor. Gerek böylesi bir evlilik, gerekse erkekler arasındaki cinsel ilişki ağır suç olarak kabul ediliyor. Ülkemizde, lezbiyen kadınların ilişkisini düzenleyen her hangi bir yasa ise bulunmuyor.
   Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği Aktivisti, Uzman Psikolog Ziliha Uluboy, KKTC’de Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171’inci maddesine göre, erkek eşcinsel ilişkinin yasaklandığını ve 5 yıla kadar hapis cezasının olduğunu belirtti. Bu yasadaki maddenin kalkması için mücadele ettiklerini söyleyen Uluboy, koruyucu yasaların da gerekliliğine işaret etti. AP’nin aldığı karar
   AP’nin geçtiğimiz salı günü onayladığı kararına göre örneğin eşcinsel evliliklerin resmen kabul edildiği İspanya’da evlenen iki erkek, Polonya ya da güney Kıbrıs gibi bunu henüz kabul etmemiş ülkelerde de evli sayılacak.
   AP’nin kararında, sadece eşcinsel evlilik belgeleri değil, tüm evlilik, doğum ve ölüm sertifikaları için de aynı uygulamanın geçerli olacağı belirtiliyor.
   Geçtiğimiz salı gününe kadar aynı cinse mensup çiftlerin evlilikleri, bütün Avrupa Birliği (AB) üyesi ülkelerde resmi kabul görmüyordu. Ancak bu kararla, bundan böyle resmi kabul görecek.
   Dolayısıyla, İspanya’da evlenen iki erkek gay ya da iki kadın lezbiyen, Kıbrıs Cumhuriyeti’nde de resmi evli sayılabilecek.
   Ama KKTC durum diğer ülkelerden oldukça farklı.
   Ülkemizde, Fasıl 154 Ceza Yasası’na göre, bir erkek, “doğa düzenine aykırı olarak” kendisi ile cinsi münasebette bulunulmasına müsaade etmesi halinde ağır bir suç işlemiş olur ve beş yılı geçmeyen hapis cezasıyla cezalandırılır. Fasıl 154 Ceza Yasası, lezbiyen ilişkiyle ilgili bir yaptırıma değinmiyor.
Halk tartışılmasını istiyor
   Buna karşın, birlikte yaşayan, ya da başka ülkelerde evlenen Kıbrıslı Türkler var. KIBRS TV’de hafta içi her gün 07.30 – 09.45 saatleri arasında yayınlanan “Serhat İncirli ile Kıbrıs’ta Bugün” adlı programa geçtiğimiz pazartesi günü telefonla katılan bir erkek izleyici, “Ben İspanya’da bir erkekle evlendim” dedi.
   Çok kısa bir açıklama yaparak evlendiğini ilan eden kişiye, bazı izleyiciler çok sert tepki gösterdi ve “ülkemiz bu gibi şeyleri kabullenemez” dedi. Bazı izleyicilerden ise destek geldi; “artık kabullenmeliyiz” diyenler oldu.
   KIBRIS muhabiri “İspanya’da bir erkekle evlendim” diyen izleyiciye daha sonra telefonla ulaştı. Aynı izleyici, bu kez “ben öylesine konuştum” diyerek, konuşmaktan kaçındı.
5 yıla kadar ceza
   Ülkemizde, erkekler arasında cinsel ilişki ceza yasasında düzenleniyor ve bu tür ilişkiye girenler hakkında cezai yaptırım getiriyor.
   Fasıl 154 Ceza Yasası’nda yer alan “Doğaya aykırı suçlar” bölümünde, şöyle deniyor:
   “Her kim -
   (a) Doğa düzenine aykırı olarak herhangi bir kişi ile cinsi münasebette bulunur; veya
   (b) Doğa düzenine aykırı olarak bir erkeğin kendisi ila cinsi münasebette bulunmasına müsaade ederse ağır bir suç işlemiş olur ve beş yılı geçmeyen hapis cezası ile cezalandırılır.
   Şiddet kullanarak doğaya aykırı suçlar
   172. Her kim, yukarıdaki 171. maddede sözü edilen suçlardan birini şiddet kullanarak işlerse ağır bir suç işlemiş olur ve on dört yılı geçmeyen hapis cezası ile cezalandırılır.
   Teşebbüs
   173. Her kim, 171. maddede sözü edilen suçlardan birini işlemeye teşebbüs ederse, ağır bir suç işlemiş olur ve üç yılı geçmeyen hapis cezası ile cezalandırılır”.
Rum tarafındaki uygulama
   Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği Aktivisti, Uzman Psikolog Ziliha Uluboy, KKTC’de Fasıl 154 Ceza Yasası’nın 171’inci maddesine göre, erkek eşcinsel ilişkinin yasaklandığını ve 5 yıla kadar hapis cezasının bulunduğunu belirtti.  
   Bu yasadaki maddenin kalkması için mücadele ettiklerini söyleyen Uluboy, koruyucu yasaların da gerekliliğine işaret etti.
   Uluboy, İngiliz idaresi döneminden bu yana halen yürürlükte bulunan Fasıl 154 Ceza Yasası’nın, pek çok bakımdan güncelliğini ve uygulanabilirliğini yitirdiğini söyledi.
   “Ceza Yasası’nın 171’inci maddesi ve devamındaki ilgili maddeler (172 ve 173), eşcinsel ilişkiyi suç saymakta ve ağır hapis cezası ile cezalandırmaktadır” diyen Uluboy, İngiliz döneminden kalan aynı Ceza Yasası’nın yürürlükte bulunduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’nde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından mahkum edilmesinin ardından Avrupa Konseyi'nin ültimatomu üzerine eşcinselliği suç sayan maddelerinin kaldırıldığını vurguladı.
Alekos Modinos davası ve sonrası
   Uluboy, 1993 yılında Kıbrıslı Rum Alekos Modinos’un AİHM’ne açtığı dava sonucunda söz konusu yasadaki ilgili maddelerin kaldırıldığını söyledi.
   Ceza Yasası’ndaki ilgili maddelerin kaldırılmasıyla ilgili Kuzey’de de Homofobiye Karşı İnisiyatif Derneği’nin girişimleri bulunduğunu ifade eden Uluboy, Nisan 2007’de Cumhuriyet Meclisi’ne bir öneri sunduklarını belirtti.
   Avrupa Birliği Avrupa Parlamentosu İnter Grup Başkanı Michael Cashman’ı ülkeye getirdiklerini bir konferans yaptıklarını anımsatan Uluboy, Cashman’ın ziyaretinde Cumhuriyet Meclisi’ni de ziyaret ettiğini söyledi.
   Uluboy, yaptıkları girişimlere rağmen henüz yetkililerden bir yanıt alamadıklarını belirtti.
   Pek çok Avrupa ülkesinde eşcinsel evliliklerin yasal zemine kavuştuğuna da değinen Uluboy, Hollanda, Belçika ve İspanya’nın aynı cinsten kişilere evlilik hakkı tanırken İngiltere, Almanya, Fransa, Danimarka, İsviçre, Finlandiya, Slovenya, İsviçre, Çek Cumhuriyeti, Lüksemburg, İsveç ve Norveç’in ise “sivil partnership” yasalarıyla evlilik hukukunu eşcinsel çiftleri de kapsayacak şekilde genişlettiğini belirtti.
Mamalı: Eşcinsel ilişki, doğaya aykırı görülüyor
   Avukat Barış Mamalı da, ülkemizde eşcinsel ilişkinin, Ceza Yasası ve mahkeme içtihatları tahtında "doğaya aykırı ilişki" olarak görüldüğünü belirtti.
   Ceza hukukuna göre, bu tür ilişkilerin “ağır suç” olarak düzenlendiğine dikkat çeken Mamalı, “Ancak ilginç olan sadece erkeğin erkekle olan ilişkisi (gay) hukukumuzca suç olarak görülüyor. Keza bugüne değin lezbiyen ilişkiye ceza verilen bir mahkeme kararına da rastlamadım” dedi.
   Mamalı, Ceza Yasası'nın 171’inci maddesine bakıldığında da, erkeğin suç öznesi olarak görüldüğünü ifade ederek gelişmiş ve çağdaş demokrasilerin artık bu konuyu insan hakları açısından değerlendirdiğini ve bu tür ilişkilere yasak getirmediğini vurguladı. 

Kaynak
Blogger tarafından desteklenmektedir.