Sanat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


Simon vs. the Homo Sapiens Agenda adlı romandan uyarlanan  Love, Simon'a  ünlü oyunculardan
destek var.  Bir  eşcinsel romantizmi olan Love Simon ilk gösterimini  27 Şubat'ta Mardi Gras Film Festival'inde yaptı ve 16 Mart'ta vizyona girdi.

17 yaşındaki Simon Spier'ın "açılma" sürecini anlatan filmde Simon'u Nick Robinson, canlandırken sugar daddy kıvamını alan  Josh Duhamel ve Jennifer Garner anlayışlı genç ebeveynler olarak filmde  yer alıyor.

Fragman



[youtube src="E0cbWdlQg_8"/]



Destek veren oyuncular,  kimi bölgelerdeki salonların tüm biletlerini satın alıyor ve gösterimlerin ücretsiz olmasını sağlıyor.

Kim Bunlar?

1. Matt Bomer

Matt Bomer İnstagram / Love Simon

2. Neil Patrick Harris
Neil Patrick Harris İnstagram @lovesimon


3. Kristen Bell





Fragile Masculinity adını verdiği ilk fotoğraf çalışmasını yayınlamaya hazırlanan Amerikalı fotoğrafçı Matthew Dean Stewart, toplumsal cinsiyet rollerine ve "erkek" olmanın anlamı üzerine odaklanıyor.




     Çekimleri ay üç süren çalışmada  30 model yer aldı. "Kadınların kıyafetler için çok fazla seçeneği var, neden erkekler daha heyecan verici şeyler giyemiyor ki?"



"
  • Bir kıyafetin sadece kadınlar için olduğunun göstergesi nedir? 
  • Neden bir erkeğin herhangi bir türde kıyafet giymesi toplumsal olarak kabul edilemez?
  • Nihayetinde bu sadece kumaş ve erkeklik algısına meydan okuyan hiçbir şeyden korkmamalıyız.

                                                           "



Projeyi tamamlayan  Matthew Dean Stewart ,baskı ve dağıtım maliyetlerini karşılamak için bir kickstarter kampanyası başlatmış. Şuradan katkı yapılmasını beklemekte.




Bu da instagram sayfasından;

 kickstarter

Tanıtımdan: Türkiye tarihinin en sevilen sanatçılarından Zeki Müren’in sanat yaşamının incelendiği bu kitapta,cinsiyet kuramları, postmodern kavramlar ve semiyolojik okumaların beslediği teorik içeriğe eşlik etmek üzere,Müren’in radyo, plak ve gazino solistliği gibi farklı dönemlerini kapsayan icra ve repertuvar analizlerinede ihtiyaç duyuldu.Bu amaçla, Zeki Müren’in söylemlerini ve toplumsal bir figür olarak varlığını, müzikal kimliğini ve sosyokültürel alanda temsiliyetini açıklamak üzere alternatif bir monobiyografi modeli oluşturuldu.Yazılı, görsel ve işitsel kaynak incelemeleri,süreli yayınlardaki taramalar ve derinlemesine görüşmeler aracılığıyla dönemin koşulları değerlendirildi, sosyoloji, felsefe, tarih ve kültür teorilerinin müzikolojik saha ile bağlamlandığı, geliştirilmeye açık bir yol haritası çizildi.
Türkiye’de hemen herkesin hakkında fikir sahibi olduğu bir sanatçı olan Zeki Müren’in müzikal “temsil”ini yorumlayan Bir Muhabbet Kuşu, kuramsal çerçevesiyle akademisyenlere hitap ettiği kadar,müzikseverlerin de ilgisini çekecek bir çalışma...
Yazar: Şeyma Ersoy Çak, Şefika Şehvar Beşiroğlu
Yayınevi : Tarih Vakfı Yurt Yayınları






Postmodern göstergelerin
ışığıda Zeki Müren’in
müzikal yaşamı
Şeyma Ersoy Çak'ın 


Özet Osmanlı döneminden cumhuriyet yıllarına geçişte, modernleşmenin etkileri ile toplumsal cinsiyet kurgularında, müzikal ve sosyo-kültürel yapıda oldukça önemli farklılıklar söz konusu olmuştur. Heteroseksüel cinsiyet yapısının Türkiye modernleşmesi ile kuvvetlendirildiği yıllarda, müzikal anlamda erkek ve kadın solistlerin mevcudiyeti ara-cinslerin gerek ses, gerekse görünüm anlamında unutulmasını sağlamıştır. Modern dünya ile unutulan aracinsler postmodernizmin ‘nostaljik’ çağrışımları ile geri gelmiştir. Zeki Müren, sosyolojik niteliği sebebi ile postmodern durum üzerinden ele alınmış ve postmodern bir özne olarak incelenmiştir. Araştırmanın içeriği, Türkiye’de Cumhuriyet sonrası modernleşme hareketleri ile toplumsal ve müzikal değişim sürecinin aktörü ve cinsiyetler arası postmodern bileşimlerin bir göstergesi olarak Müren’in sanat ve sahne yaşamını değerlendiren bulgulara dayanmaktadır. ...Sinema filmleri, cinsiyet söylemleri, medya ilişkileri ironi kavramı üzerinden ele alınabilmektedir. Görünüm/imajının androjen olması, cinsiyetinin belirsizliği, solist, besteci, film aktörü, şair, desinatör gibi yönleri ve homoseksüel kimliği ile çoğulluk temsiliyeti, repertuar ve kostümleri ile eklektik yapısı postmodern durum ile ilişkilendirilmiştir. Tarihsel metodolojilerden yararlanılarak hazırlanan Zeki Müren biyografisi, sahne yaşamı, kostümleri, repertuarı ve filmleri dahilinde postmodern kavramlara ve toplumsal cinsiyet teorilerine atıfta bulunularak, Türkiye’nin müzikal ve sosyo-kültürel yapısı tabanında anlatılmıştır... Kaynak- Tamamı





Kitaba adını veren şarkı;

 [youtube src="JTaWXBgzuf0"/]

Arşivden Sonra? konuşma serisinin ikinci sezonu araştırmacı Serdar Soydan tarafından oluşturulan “Lubunya Arşivi” ile sona eriyor. Soydan’ın yirmi yıla yakın bir süreden beri üzerinde çalıştığı Lubunya Arşivi”dir.
Arşivden Sonra? /Lubunya Arşivi
arşivle ilişkisi, kendini yeni kabullenmiş bir eşcinsel erkeğin, internetin yaygın olmadığı, bilgiye kolay ulaşılamayan bir dönemde yalnızlığını azaltmaya çalışması, benzer deneyimler ve hayatların izini sürmesiyle başlar. Kendini önce öykü ve romanlarda ardından da gazete ve dergi ciltleri arasında bulan Soydan, sandığı kadar yalnız olmadığını anlar. Onun da herkes gibi bir ailesi vardır. Arşivi, yani ailesi gitgide genişler. Kütüphane raflarında, birbirinden uzak ve ayrı, belki de birbirine hasret gazete ve dergi kupürleri, roman ve öykü kahramanları birbirini bulur. Ortaya çıkan o güne, hatta günümüze kadar kimsenin merak etmediği etse de bir araya getirmediği, çoğumuzun bihaber olduğu bir “

Harf devriminden 80’li yılların ortalarına kadar Türkiye basınında LGBTİ yansımalarının izini süren Soydan, konuşmasında ağırlıklı olarak 60’lı yıllardan günümüze trans var oluşa ve özellikle 70’lerin başında sahneye çıkmaya başlayan trans kadınlara değinecek. Gazete kupürleri, özel röportajlar ve edebi eserlerin ışığında 11 Haziran 1981 tarihinde sahne hayatından alıkonulan tüm bu kadınların yaşam ve kariyer öyküleri anlatılacak. Konuşmada 70’lerden 80’lerin sonuna kadar lubunyaları ilgilendiren, etkileyen pek çok tarihsel olay da ele alınacak.


Serdar Soydan hakkında:

1980 yılında, İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Sinema-TV Bölümü’nde tamamladığı lisans eğitiminin ardından, Boğaziçi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yüksek lisans eğitimi aldı. Senarist olarak birçok televizyon dizisi kaleme almıştır. Çeşitli edebiyat dergileri ve kitap eklerinde yazıları yayınlanan Soydan, Bilge Karasu, Nezihe Meriç, Suat Derviş ve Nahid Sırrı gibi yazarların gazete ve dergi ciltleri arasında unutulmuş eserlerini gün ışığına çıkarırken bir yandan da yayın evlerine kitaplar hazırlamaktadır.

Konuşma SALT Galata Atölye 2-3'te düzenlenecek.

Katkılarından dolayı SALT’a teşekkür ederiz.

Arşivden Sonra? konuşma serisi Sivil Düşün AB Programı kapsamında Avrupa Birliği desteği ile hazırlanmıştır.

Konuşmanın ardından 22.00-02.00 arasında Üzüm Bar&Pub'da gerçekleşecek partiye tüm dinleyiciler ve Arşivden Sonra? takipçileri davetlidir.


Üzüm Bar&Pub: Mis Sokak, No: 6, Kat: 3 Taksim, Beyoğlu

OCA10

Kayıp Ailemin İzinde: Bir Lubunya Arşivi’nin Öyküsü

Herkese Açık


      2017 Cannes festivalinden ödüllerle dönen, AIDS temalı Fransız yapımı “Kalp Atışı Dakikada 120” 23 Ağustos'da Fransa'da vizyona girdi. Türkiye'de ise 29 Aralık'tan itibaren izlenilebilir.



Konu: 
CGV Arthouse salonlarında! ACT-UP Paris, 1990’ların başında sayısız hayatı karartan ve sonlandıran AIDS’e karşı dünyanın her yerinde oluşturulan sivil örgütlerden biridir. Nathan Sean, Sophie ve Jeremie önderliğinde bu epidemiye karşı toplumun duyarsızlığı, bilgisizliği ve ilaç şirketlerinin çıkarcılığıyla savaşan gruba yeni katılanlardandır. İnsanları bilinçlendirmek için ACT-UP Paris ile verdiği mücadelede Sean’ın hayatına girmesiyle, onun için her şey kökünden değişecektir.

İmdb: 7,7
[youtube src="yy9P_kRmwd4"/] Cumhuriyet
Sungu Çapan Tokat gibi bir film...



Fransa’nın Oscar adayı da seçilen “Kalp Atışı”, yıllar öncesinin sorunu Hollywood tarzı ağdalı melodram yaklaşımıyla ele alan, Tom Hanks’li “Philadelphia” ya da 2013 yapımı “Dallas Buyers Club - Sınırsızlar Kulübü”, vb. gibi AIDS temalı, anaakım filmleri arasında öne çıkan, olabildiğince dürüst, gerçekçi ve sarsıcı, beylik deyişle tokat gibi bir film baştan belirtmek gerekirse.

BeyazPerde
Ali Ercivan
LGBTİ+ Aktivizmi Üzerine Bugüne Dek Yapılmış Belirleyici Film - 5

Filmloverss
Tolga Demir
Oyunculukların etkileyici derecede başarılı olduğu Kalp Atışı Dakikada 120, otuzuncu yılına yaklaşan özel bir mücadele için yapılmış bir saygı duruşu niteliğinde.


Birgün
Kalp Atışı Dakikada 120: Ölüm ve Direniş
Cüneyt Cebenoyan
(KAD120), 1980’lerin sonlarından başlayarak Paris’te AIDS’e karşı mücadele eden ACT UP adlı aktivist LGBT grubunu anlatıyor


Kerem Akça ile 3 Dakikada Film Analizi


[youtube src="_TFg3JsOqHc"/]



Kuyu/Youtube
Nefret cinayetine kurban giden Hande Kader’in hikayesinden esinlenerek yönetmen Garip Çelik’in yazıp yönettiği ve başrolünü ödüllü oyuncu Seyhan Arman’ın canlandırdığı “Kuyu
Avrupa Birliği Türkiye delegasyonu tarafından bu yıl 7.si düzenlenen AB İnsan Hakları Kısa Film Yarışması, en iyi film kategorisinde üçüncülük kazandı.

62 eserin yarıştığı #AvrupaBirliği #İnsanHakları kısa film yarışmasında;
ödül alan filmler;


1.lik ödülü:    Bıraktığın yerden     Volkan Güney Eker
2.lik ödülü:    7 gün 7 gece             Ali Bozan
3.lük ödülü:   Kuyu                         Rıdvan Yavuz
Mansiyon:     Lal                             Cemre Yılmaz

Film Şuradan İzlenilebilir



[youtube src="9xc3M7IeJHU"/]


 Semih Şen


Gay Characters on Disney Channel and in Disney Movies
İkinci sezonu yayınlanacak Andi Mack isimli dizide, 13 yaşında eşcinsel bir karaktere yer verilecek. Disney’den yapılan açıklamaya göre başrolde yer alan Andi ile yakın arkadaşı Cyrus, aynı kişiden
hoşlandıklarını birbirlerine itiraf edecek.

Andi Mack 2017-imdb

Pop Blast; Disney'in film ve dizilerindeki eşcinsel karakterlerini derlemiş;
Liste:


1. Susan & Cheryl from Good Luck Charlie (S04E19)
2. Bucky and Pronk Oryx-Antlerson from Zootopia (2016)
3. Gay couples in Star vs. the Forces of Evil (S02E39)
4. LeFou from Beauty and the Beast (2017)
5. Josh from The Lodge (S02E03)
6. Cyrus from Andi Mack (S02E01)


Season 2 Superteaser! (no spoilers) | Andi Mack | Disney Channel

[youtube src="yqsZPkRjdDQ"/]

Gay Characters on Disney Channel and in Disney Movies

[youtube src="LSqcA-haaM4"/]

Video
[youtube src="5MeFmXpkryw"][/youtube]

Three Generations


Kız olarak dünyaya gelen Ray, çocukluğundan beri erkeksi özellikler gösterir ve gençlik döneminde de cinsiyet değiştirmeye karar verir. Yıllardır erkek çocuğu gibi yaşayan Ray (Elle Fanning), artık Naomi Watts) Ray'in biyolojik babasından yasal izin almak için onu bulmaya çalışır. Ray'in lezbiyen büyükannesi Dolly (Susan Sarandon) ise artık erkek bir torunu olduğunu kabul etmekte zorlanır. Güçlü bir aile olup, birbirlerini anlamak için herkes kendi kimliğiyle yüzleşmeye ve değişimleri kabullenmeye çalışır. New York'ta yaşayan bir ailenin üç kuşağının karışık ve dokunaklı öyküsünün anlatıldığı filmin başrollerinde Elle Fanning, Naomi Watts ve Susan Sarandon yer alıyor.
hormon tedavisi olmaya hazırdır. Ancak tedavinin başlaması için ailesinin yasal izni gerekmektedir. Ray'in bekar annesi Maggie, (

Yönetmen : Gaby Dellal
Oyuncular: Elle Fanning, Naomi Watts, Susan Sarandon
Yapım Yılı: 2015




İlk gösterimi Toronto International Film Festival'inde yapmış olan film birçok ülkeyi dolaştıktan sonra nihayet bugün Türkiye'de gösterime giriyor.








British Council Türkiye ve KuirFestlikte  LGBT konuları üzerine çalışan Türk film yapımcıları için LGBT film yarışması düzenliyor.



British Council Türkiye'nin Web Sayfasından;

Seçim süreci iki bölümde gerçekleştirilecek:
1-  Bir ön jüri tüm başvurular arasından en iyi on filmi seçecek. Bu on film daha sonra Türkiye'nin farklı illerinde gösterilecek.
2- On film arasından en iyi iki film seçilecek: 
  • Bu iki film arasında da bir büyük jüri kazanan filmi belirleyecek.
  • İzleyici ödülünü belirlemek üzere salonlara çevrimdışı bir oylama sistemi kurulacaktır.

ÖDÜL

  • Yönetmen tüm masrafları British Council tarafından karşılanarak Flare Festivaline seyahat hakkı kazanacaktır. 
  • Seçilen on film Türkiye'nin farklı illerinde gösterime girecektir.

NASIL KATILABİLİRİM?

Açık çağrıya katılmak için lütfen 20 Eylül 2017 tarihine kadar online formuOpens in a new tab or window. doldurarak kısa filminizin linkini bize gönderin .
Sorularınız için arts.info@britishcouncil.org.trOpens in a new tab or window. adresine e-posta gönderebilirsiniz.

BAŞVURU ŞARTLARI

  • Yönetmen Türkiye'de ikamet ediyor olmalıdır.
  • Kısa filmler 25 dakikayı aşmamalıdır.   
  • Birleşik Krallık'ta tiyatral ya da video ortamında daha önce yayınlanan filmler diskalifiye edilecektir. Başvurular son iki yıl içinde üretilmiş olmalıdır. (Mart 2016 ve sonrası)
  • Filmler herhangi bir dilde olabilir. İngilizce ve Türkçe dışındaki dillerde çekilen filmlerde İngilizce ve Türkçe alt yazı olması zorunludur. Diyaloğun ya da yorumun bilinmesi ya da anlaşılması gereken kısa sahneler için de aynı İngilizce ve Türkçe altyazı koşulu geçerlidir. Elektronik altyazı sistemi yalnızca gerçekten gerekliyse kullanılacaktır. Alt yazısız film kopyalarının kabul edildiği istisnai durumlarda ise, İngilizce ve Türkçe diyalog listesinin sağlanması gerekmektedir.
  • Yapımcıdan izin alınması kaydıyla, filmden alınan klipler tanıtım amacıyla sosyal medyada kullanılabilecektir.

        23 Haziran'da gösterime girecek "Tatlı Şeyler"den bahsediyorum. Fragamanında bolca, ana akım medyanın yıllardır lanse ettiği gibi, abartılı karakterlerin, abartılı klişeleri mevcut.


Filmin Tanıtımından: İki modacı arkadaş; defilelerine yetişme telaşıyla yola çıkmaları sırasında, arabalarında sevimli mi sevimli bir bebekle beraber para dolu bir çanta bulurlar. Bu andan itibaren, yolculuğun seyri hem bebeğin ailesi hem de onları kovalayan mafya ile birlikte belalı bir şekilde değişecektir. Sürprizlerle dolu “Tatlı Şeyler” seyirciyi de komik, heyecanlı ve duygusal bir yol hikayesinin içine sürükler. Uğur Uludağ'ın yazıp yönettiği komedi filminin başrollerinde Cem Özer ve İlhan Şeşen yer alıyor.

        Aslında yönetmen ve yapımcıların böyle bir iddiası yok. Bu başlığı  OdaTv kullanmış "Türkiye'nin ilk eşcinsel temalı komedi filmi" fakat olsaydı da, Türkiye'nin eşcinsel temalı komedisi böyle olurdu.
       Karakterler Kadri'nin Götürdüğü Yere Git gibi muhteşem(!)  filmden kurtarılmış Arçil Naz ve Şota.


Fragman




Semih Şen

16. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde gösterime girecek olan belgeselde Mersin’de seks işçiliği yapan Deniz adlı bir trans kadının maruz kaldığı nefret saldırısı işleniyor.
Belgeseli Gökkuşağı seçkisinde aramayın,  Aşk & Başka Bi' Dünya'da gösterilecek.

Belgesel Özet: Deniz, Mersin'de yaşayan trans bir seks işçisidir. Sokakta seks işçiliği yaparken bir grubun nefret saldırısına uğrar. Bıçak darbeleriyle ağır şekilde yaralanmış, üstelik kaçmaya çalışırken arabanın altında kalarak bacağı kırılmıştır. Aynı evi paylaştığı Ece ve Esmeray'ın yardımlarıyla sağlığına kavuşmaya çalışırken bir taraftan da Türkiye'nin güney bölgesinin ilk LGBTİ örgütlenmesi olan Yedi Renk Derneği'nden aktivistlerle birlikte hak mücadelesini sürdürmektedir. Nefreti yenmenin bir yolu da gündelik hayatın içinde daha çok görünmek ve bu sayede toplum tarafından kabul edilmektir. Gacı Gibi, Mersinli trans, lezbiyen, gey, biseksüel aktivistlerin mücadelelerini, onları yakından tanımamıza şans vererek, sevgiyle anlatıyor. !f İstanbul

-Homofobiye?
- İsyan! -
Nefret cinayetlerine?
- İsyan!

(Filmden)


Fragman :

GazeteDuvar.'da yer alan; yönetmen Ayşe Toprak ile, kendisinin ilk uzun metrajlı belgeseli olan Mr Gay Syria hakkında yapılan röpörtaj'dan;



Belgeselin konusu, işledikleri ve olay örgüsü hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?              Öncelikle bu bir belgesel, film değil. İki ana karakter var belgeselde. İlk olarak Mahmut; Suriye’nin ilk LGBTİ örgütünün başını çeken kişilerden biri. O, 2011 senesinde Türkiye’ye kaçıyor ve şuanda Almanya’da bir STK’da yeni gelen LGBTİ mültecilerin haklarını korumak üzere çalışmalar çalışmalar yapıyor. Ama kendisi de mülteci statüsünde Almanya’da. İkinci karakter ise Hüseyin. Hüseyin 23 yaşında bir berber, biraz iki arada bir derede kalmış bir karakter çünkü ailesi tarafından zorla evlendirilmiş, bu nedenle iki ayrı hayat yaşıyor ve bu ikisi arasında gidip geliyor. Esasında bu ikisini bir araya getiriyor, Mr Gay World yarışması ile. Mahmut için bir başkaldırış, Hüseyin içinse hem kendi kimliğiyle barışma hem de aynı zamanda Avrupa’ya bir kaçış çünkü herkes gibi o da Avrupa’ya gitmek istiyor. Çünkü yarışma Malta’da oluyor ve eğer Mr Gay Syria seçilirse Avrupa’ya bir şekilde gidebilir. Yani hikaye aslında bu güzellik yarışmasını alarak hem mülteci krizine bakıyor hem insanların kimlikleri ve aidiyetleri üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyor.
Projeye destek olmak ve daha fazla bilgi almak için destek sayfasını ziyaret edebilirsiniz.





“Teslimiyet” filmi ile 22’nci Ankara Uluslararası Film Festivali Seçici Kurul Oyunculuk Özel Ödülü alan ve geçtiğimiz yıl birçok uluslararası festivale katılan “Nerdesin Aşkım?” kısa filminde canlandırdığı Özge karakteri ile beğeni toplayan Seyhan Arman, bu kez de Garip Çelik’in yazıp yönettiği “Kuyu” isimli kısa filmin başrolünde yer alıyor.

mürekkephaber.com’un haberine göre, 2016 yılının Ağustos ayında yakılarak öldürülen trans birey Hande Kader’in dramından yola çıkılan film, trans bireylere yönelik transfobik bakış açısını tüm gerçekçiliğiyle ortaya koyuyor. Yeni filmi ile dünya festivallerinde bu kez daha da iddalı olduğunu dile getiren Arman; “Maalesef ki trans bireyleri konu edinen filmlerde henüz ölümden öteye
geçemedik. Bir yılda onlarca senaryo okuyorum ve bunların içerisinde trans bireylerle ilgili olanların finali o ya da bu şekilde hep aynı. Farklı olanlarda bir sebeple çekilemiyor. İnanıyorum ki; Trans bireylerin gerçek hayattaki varoluş mücadelesi sinemaya da yansıyacak ve çok yakında olması gereken filmleri çekebileceğiz. Ana akım sinema filmleri ve özellikle komedi filmlerindeki olumsuz bakış açısı sektörün transfobisini yendiğimizde değişecek. Bu da ‘’Kuyu’’ gibi filmlerle ve elde ettiğimiz başarılarla mümkün olacak ” diye konuştu.



 murekkephaber.com



Frankie; Brooklyn'in kenar mahallelerinden birinde ; ölmekte olan babası ve bir  kız arkadaş bulmasını isteyen annesiyle yaşamaktadır.  Evdeki sorunlardan kaçmak için;  bir yandan serseri arkadaşlarıyla takılırken, bir yandan da olgun erkeklerle internette flört etmektedir.  


Yönetmen/Senaryo:  Eliza Hittman
Oyuncular: Harris Dickinson, Kate Hodge, Madeline Weinstein




*- 2017 Sundance drama dalında en iyi yönetmen ödülü.

      Norveç'in 2012 Eurovision temsilcisi İran asıllı Tooji'ni son klibini, kilisede çekti. Klibi
enteresan-önemli kılan ise, kilisede rahiple sevişmesi.

Beklenilenin aksine çok ses getirmedi yada bu fırtına öncesi sessizlik. Sadece Oslo Piskoposundan gelen kınamayla yetinildi.

Sevişme görüntüleri kilisede çekilmiş hissiyatı yaratsa da sadece monte olduğu aşikar. Ben sevdim, siz de seviniz.













Semih Şen

Türkiye’de aile, toplum ve devlet tarafından çocukluklarından itibaren başlayan bir ayrımcılık ve ötekileştirmeye maruz kalan trans  bireylerin eğitim, sağlık ve hukuk gibi en temel insan haklarına erişimleri oldukça kısıtlıdır.
Trans evi Fotoğraf Sergisi -
 Ömer Tevfik

Cinsiyet kimlikleri sebebiyle çalışma haklarından da mahrum bırakılan bu bireyler özellikle hastalık ve yaşlılık durumlarında daha da kırılgan bir grup haline gelmektedir. Istanbul LGBTI Dayanışma Derneği, ilk adım olarak barınma, sağlık hizmetlerine erişim gibi konularda yardıma ihtiyaç duyan trans* bireylere güvenli bir alan açma amacıyla 2012 yılında Trans*Misafirhanesi’ni kurmuştur. 

Misafirhane, son bir buçuk yıldır, bireysel destekler ve sivil toplum örgütlerinin yardımlarıyla sürdürülebilir hale getirilmeye çalışılmaktadır. Bu zamana kadar transfobik şiddete maruz kalan ve barınma hakkından mahrum bırakılan 27 trans*kadın dönüşümlü olarak, ayrılmaya hazır olduklarını düşündükleri ana dek misafirhanede beraber yaşamıştır.

 Bu kapsamda Ömer Tevfik tarafından hazırlanan trans*evi Fotoğraf Sergisi, Trans* Misafirhanesi ve misafirlerinin görsellerinden oluşan bu seçkiyle, bir yandan transfobik nefret suçlarına karşı mücadelede, şiddeti deneyimleyenleri kurbanlaştırmayan ve aynılaştırmayan bir söylem kullanmanın önemine değinirken, bir yandan da bizleri karşılayan yeni tartışma konularınaalan açmayı amaçlamaktadır. trans*evi Fotoğraf Sergisi,transfobik, dışlayıcı sosyal ve politik yapı içerisinde trans bireylerin geliştirdikleri direnç mekanızmaları üzerine bu tartışma alanını açarken, alternatif barınma alanlarının sağlanabilmesinin mümkün olabildiğini ve bu alanların ne kadar hayati bir öneme sahip olduğunu vurgulamaktadır


trans evi 
15 - 21 KASIM 2014 KARŞI SANAT ​ 

29 - 30 KASIM 2014​​ ​ SALT GALATA



Haber/İlgi Bağlantıları; trans evi




Bu yıl 22 – 26 Nisan tarihleri arasında düzenlenen Uluslararası 

Gençlik Kısa Film Festivali için seçilen mekan Pera Film. 13-19 

yaş arasındaki gençler için düzenlenen festival kapsamında 

gösterilecek filmlerden biri de "Benim Çocuğum" olacak.




23 Nisan 2014

Seans:19:00

Yer: Pera Müzesi

Meşrutiyet Caddesi No.65
34443 Tepebaşı - Beyoğlu - İstanbul
Benim Çocuğum Nisan-Mayıs Programı 





Semih Şen

33.İstanbul Film Festivali'nin bu seneki bölümlerinden biri ; 2013 Onur Yürüyüşününde dillerden düşmeyen  slogan "Nerdesin Aşkım?"

5-20 Nisan'da gösterilecek LGBT temalı filmler;

İksv Program


HAWAİİ

İNCELDİĞİ YERDEN KOPSUN | NÅNTING MÅSTE GÅ SÖNDER| SOMETHING MUST BREAK |
DOĞULU ÇOCUKLAR | EASTERN BOYS| EASTERN BOYS |
GÖLDEKİ YABANCI | L´INCONNU DU LAC| STRANGER BY THE LAKE
AŞKIN YAŞI YOKTUR | GERONTOPHILIA| GERONTOPHILIA |

Bent d22
BENT
“Sizin ve benim yaşamamız gerekli değildir, ama Alman halkının yaşaması gereklidir. Ve Almanya sadece savaşırsa yaşayabilir, çünkü hayat savaşmak demektir. Ve sadece içindeki erkekliği korursa savaşabilir. Sadece disiplinli olursa erkekliğini koruyabilir, özellikle aşk konularında. Özgür aşk ve yozlaşma, disiplinsizdir. Bu yüzden, halkımızı incitecek her şeyi reddetiğimiz gibi sizi de reddediyoruz. Aklından eşcinsel düşünce geçen insan bile bizim düşmanımızdır.” Mayıs 14, 1928. Nazi Partisinin resmi açıklaması.

D22 kadrosu, Amerikalı yazar Martin Sherman’ın Bent adlı eserini sahnelemeye hazırlanıyor. 1976 yılında yazılan Bent, faşizmin insanlık dışı yaptırımlarını cinsel kimlik üzerinden tartışıyor. Max, Rudy ve Horst’un özgürlükleri mücadelesi, seyirciye dönemin şiddet dolu ortamına dair yeni bir bakış açısı sunuyor. 
12-19-26 Nisan 20:30 seanslarıyla D22'de.

Şair Ziya Paşa Yokuşu no:13/A
Galata Kuledibi Beyoğlu

İlgi Bağlantıları; http://tiyatrod22.com
Blogger tarafından desteklenmektedir.