trans erkek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Video
[youtube src="5MeFmXpkryw"][/youtube]

Three Generations


Kız olarak dünyaya gelen Ray, çocukluğundan beri erkeksi özellikler gösterir ve gençlik döneminde de cinsiyet değiştirmeye karar verir. Yıllardır erkek çocuğu gibi yaşayan Ray (Elle Fanning), artık Naomi Watts) Ray'in biyolojik babasından yasal izin almak için onu bulmaya çalışır. Ray'in lezbiyen büyükannesi Dolly (Susan Sarandon) ise artık erkek bir torunu olduğunu kabul etmekte zorlanır. Güçlü bir aile olup, birbirlerini anlamak için herkes kendi kimliğiyle yüzleşmeye ve değişimleri kabullenmeye çalışır. New York'ta yaşayan bir ailenin üç kuşağının karışık ve dokunaklı öyküsünün anlatıldığı filmin başrollerinde Elle Fanning, Naomi Watts ve Susan Sarandon yer alıyor.
hormon tedavisi olmaya hazırdır. Ancak tedavinin başlaması için ailesinin yasal izni gerekmektedir. Ray'in bekar annesi Maggie, (

Yönetmen : Gaby Dellal
Oyuncular: Elle Fanning, Naomi Watts, Susan Sarandon
Yapım Yılı: 2015




İlk gösterimi Toronto International Film Festival'inde yapmış olan film birçok ülkeyi dolaştıktan sonra nihayet bugün Türkiye'de gösterime giriyor.













Öteki Erkekler, ikili cinsiyet sisteminin kadınlık ve erkeklik hatlarını çizen, toplumsal cinsiyet duvarlarında oyuklar açan yedi trans erkeğin deneyimleri ile geçiş sürecinde olanların yararlanabileceği bir rehber ve konu üzerine başlıca kavramların açıklamalarından oluşmaktadır. Türkiye’nin farklı bölgelerinden, farklı etnik, ekonomik ve sosyal alanlarından gelen trans erkeklerin aile, eğitim, sağlık, hormon kullanımı, trans geçiş ameliyatları, hukuki süreçleri ve gündelik hayatlarına dair deneyimlerini içeren Öteki Erkekler’de daha önce dinleyemediğiniz hikayeler anlatılıyor.






“Kadın” kimliği dolayısıyla ayrımcılığa uğrayan trans erkekler, “trans” kimlikleri dolayısıyla da ikinci kez şiddete ve nefrete maruz kalmaktadırlar. Bu çalışmayla trans erkeklerin kendi hikayelerini bir başkasından dinleme ihtiyaçlarını gidererek, yalnız oldukları sanrısını bir nebze olsun azaltacağını ve ‘diğerlerinin’ de onları daha fazla anlayacağını umuyoruz.


(Tanıtım Bülteninden)




1 Temmuz'da kitabevlerinde olacak. İdefix'den ön sipariş verilebilmekte.




Kitabın yazım süreci ve içeriğine ilişkin daha fazla bilgiye, blog sayfasından ulaşılabilir.

Twitter: @OtekiErkekler




H.MadiSözlük



Rüzgar Erkoçlar
Aylin Tunceli

İkigün önce oyuncu arkadaşıyla görüntülenen Erkoçlar'dan açıklama;

''Gözler üstümde. Nadiren evden çıkıyorum ve yanımda hep arkadaşlarım oluyor. Aylin çocukluk arkadaşım, kardeşim. Ne sevgilisi! Zaten sevgilim de yok. Yarın bir erkek arkadaşımla dolaşsam bu kez de bana ''gay'' diyecekler herhalde. Aylin'in ailesi iş çevresi var Benim yüzümden zor durumda kalmasına üzülürüm''




Haber/İlgi Bağlantıları; 
Sabah:Rüzgar Erkoçların Sevgilisi Oyuncu Çıktı

Star: Rüzgar Erkoçlar'ın (Nil Erkoçlar) sevgilisi kimdir

Merdivenlerden aşağı inerken ellerinizin ve ayaklarınızın üşüdüğünü algılamaya başlarsınız. Orada, tam kapının önünde duran bekleme oturaklarında sessiz bir bekleyişin içinde bulursunuz kendinizi. Zaman çok yavaş geçer. Hiç bitmeyecekmiş gibi…

Bir hastane kapısından girdiğimi düşünmek, yalnızca hormon kullanımına başlamak için terapi sürecine adım atmak amacıyla Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne gitmeye karar verdiğim gün zor gelen bir eylem değildi. Sağlık sorunlarıyla uğraşan biri için, hastaneler her zaman bir sığınak yeridir. Dok torlardan medet umarsınız. ‘İyileşmek’ adına…

Kadın hastalıkları tabelalı odaların bırakın içine gir mek, önünden bile geçmek dayanılmaz bir sancıdır, çünkü oraya ait değilsinizdir. Hiç olmamışsınızdır.
Regl denen o sistem hatasının 5 ay süreli gecikme gösterdiği günlerden birinde Şişli’de bir kliniğe gitmiştik. Çift katlı otobüsle yaptığımız yolculuk boyunca, ağlamaktan gözlerimin altı torbalaşmıştı. Kimine göre alt tarafı bir hastane yolculuğu, işte ne kadar yorabilir ki insanı(!).
Öyle değildi. Benim için yaşadığım semtten oraya, Şişli’ye gitmek, o kliniğin kapısından içeri girmek…
Evet, burada durun! Daha doktorun odasına girmedik bile. Kayıt için bekleyen o iki kadına doğru yürüdük. O anlık yaptığımız tek eylem bu. İki kişiden biri illa ki hep bir diğerini seçmek zorun da bırakır sizi.
Kimlik istenilecek işte! Şimdi ağzını açtı, biliyorum, bunu isteyecek dersiniz. Ve o beklenmeyen an gelmiş çatmıştır.
Kimlik, kadına doğru uzatılır; o soğuk mermerden bozma zemine çarpar eliniz. Kadın hızlıca uzattığı eliyle sıkıca tuttuğunuz o kimlik kartını kapmaya çalışır.
İçinizden (Ne olur yapma! Şimdi bunu görecek ve orada yazan isimle sesleneceksin bana.) diye geçirirsiniz.
Ve öyle de olur.
Sinirinize hâkim olmaya çalışarak “Hayır benim adım o değil, bu!”dersiniz.
BU, BU, BU, BU…
Kadın hastalıkları tabelalı odaların bırakın içine girmek, önünden bile geçmek dayanılmaz bir sancıdır, çünkü oraya ait değilsinizdir. Hiç olmamışsınızdır.
***
Artık kapısının bir köşesinde kadın hastalıkları ya zan o odaya doğru yürüme zamanıdır. Merdiven lerden aşağı inerken ellerinizin ve ayaklarınızın üşüdüğünü algılamaya başlarsınız. Orada, tam kapının önünde duran bekleme oturaklarında sessiz bir bekleyişin içinde bulursunuz kendinizi. Zaman çok yavaş geçer. Hiç bitmeyecekmiş gibi…
Doktor beyaz önlüğünün her iki cebini de doldurduğu elleriyle koridorda belirir. Annemi tanıdığı için o poliklinikte bana ismimle seslenen tek kişi olma unvanını kazanır.
***
İşte artık o odanın içerisindeyim.
Annem o sistem hatasının gecikmiş olduğunu ve bunun sağlığıma zarar vereceğinden ötürü endişeli olduğunu söyler. Annem sürekli anlatır. Sürekli…
Ter dökmeye başladığımı hissederim. Gözlerim o garip şeye doğru kayar. Bacaklarımı iki yana doğru açmış orada oturduğumu hayal etmeye başlarım. Bunu doktora sürekli tekrarlarım “Beni sakın oraya oturtma. Kaçarım!”
Doktor “Bunu yapmayacağım. Ultrasonografici hazıyla muayene edeceğim” der. Annem endişeli bir şekilde gözlerime diker gözlerini. “Bunu da reddetmek istiyorum!” diyecekken, susarım.
“Ben regl olmak istemiyorum ki, neden zorla olmamı istiyorsunuz?”dediğimde, kadın bu duru mun sağlığımı ciddi derecede tehdit edeceğini söyler. Meme kanseri olmak isteyen biri için, bu oldukça komik bir durumdur.
Sonra kan ilaçları yazılır.
Evet, bunca işkence yalnızca bunun için çekilmiştir. Bir ay gibi bir süre sonra midemi bulandıran o durum gerçekleşir.
***
Bu hayatımdan kısa bir kesit aslında.
Hastanelerde bizler için, kayıt esnasında ve muayene sırasında yaşadıklarımız hep aynı travmadır. Soğuk algınlığı hastalığına yakalandığınızda sırtınızı açıkta bırakacak bantlama işlemini kullanırsınız. Doktor sanki ilk kez böyle bir durumla karşılaşıyormuş gibi afallar. “Ben transeksüelim. Sen bunca yıllık doktorluk hayatında hiçbir transekseülle daha önce karşılaşmadın mı?” diye geçirirsiniz içinizden.
Yalnızca ağzını aç ve “aaaa…” de desen olmaz mı? dersiniz.


Çapa Tıp Fakültesi Psikiyatri Polikliniği…
Ah! Oraya gitmeye bir gün aniden karar verdim. Yıllarca, yok ben birinin karşısında oturup saatlerce onun sorularına cevap veremem dedikten sonra, kendimi iki dostumla polikliniğin kapısının önün- de heyecanla beklerken buldum.
İçeri girdik. Telefonla diğer dostlarımı da aradım. Dizlerim titriyordu. En çok niçin biliyor musunuz? Kimlikte yazan ismi söyleyecekler diye…
Kayıt için o iyi yürekli amcanın yanına gittik. Onu böyle tanımlıyorum, çünkü bu söylemi hak ediyordu. Kimlik kartında yazılı olan ismi bir kez söyledi ve ben “Hayır benim adım o değil, Emre” de- dim. Sonra “Peki Emre, şimdi bu kâğıdı alıp vezneye ödeme yapmaya gideceksin.” dedi. Bir de heyecanlı olduğumu sürekli tekrarladığım için, “Heyecanlanma, buna gerek yok. Bak göreceksin!” dedi. “Peki” dedim.
Tansiyonum düştüğü için kesme şeker yerine, tuzlu ayran almaya giden benimcanım dostum da yanımıza gelince Şahika Yüksel’in odasının bulunduğu Vedat abinin gülümseyen yüzüyle bizi karşıladığı, geniş bir bekleme yeriolan, o odaya girdik. Yani benim tabirimle küçük bir avluya…
Orada hep adımla çağrıldım. Bu çok güzeldi. Hastanenin veznesinde para ödemesi yaparken sürekli kimlik kartındaki ismi bana doğru yönelten kadın, poliklinik kapısının sağa doğru kıvrılan o kıs- mında kalmıştı.
Ve terapi başladı…
Oraya gitmeden önceki korkum, Berna Hanım’ın ve ondan önce benimle sohbet eden diğer doktorun bana kimlikteki isimle seslenecek olmalarıydı. Lakin ben bunun cevabını grup terapilerine başla- yan bir transerkek dostumdan almıştım.
“Hayır abi, orada adımızla sesleniyorlar…”
EMRE KORLU
LUBUNYA DERGİSİ 9.SAYI

Haber Bağlantıları;
Blogger tarafından desteklenmektedir.