Gizli Özne - Kısa Film

hayatın her alanında kendisi olarak var olabilmek isteyen Ayta Sözeri’ye dair bir belgesel film…
Yönetmen: Çağnur Öztürk
2013
[youtube src="r2Wu-pRkiJg"/]
Belgeselin konusu, işledikleri ve olay örgüsü hakkında biraz bilgi verebilir misiniz? Öncelikle bu bir belgesel, film değil. İki ana karakter var belgeselde. İlk olarak Mahmut; Suriye’nin ilk LGBTİ örgütünün başını çeken kişilerden biri. O, 2011 senesinde Türkiye’ye kaçıyor ve şuanda Almanya’da bir STK’da yeni gelen LGBTİ mültecilerin haklarını korumak üzere çalışmalar çalışmalar yapıyor. Ama kendisi de mülteci statüsünde Almanya’da. İkinci karakter ise Hüseyin. Hüseyin 23 yaşında bir berber, biraz iki arada bir derede kalmış bir karakter çünkü ailesi tarafından zorla evlendirilmiş, bu nedenle iki ayrı hayat yaşıyor ve bu ikisi arasında gidip geliyor. Esasında bu ikisini bir araya getiriyor, Mr Gay World yarışması ile. Mahmut için bir başkaldırış, Hüseyin içinse hem kendi kimliğiyle barışma hem de aynı zamanda Avrupa’ya bir kaçış çünkü herkes gibi o da Avrupa’ya gitmek istiyor. Çünkü yarışma Malta’da oluyor ve eğer Mr Gay Syria seçilirse Avrupa’ya bir şekilde gidebilir. Yani hikaye aslında bu güzellik yarışmasını alarak hem mülteci krizine bakıyor hem insanların kimlikleri ve aidiyetleri üzerine bir şeyler yapmaya çalışıyor.Projeye destek olmak ve daha fazla bilgi almak için destek sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
PORTRELER
Jason’ın Portresi, Shirley Clarke’ın uzun metrajlı filmlerinden üçüncüsü ve sonuncusu. Bu da diğer iki konulu filmi gibi yarı belgesel üslubunda. Jason Holliday adlı siyah bir gey’in monologlarından oluşuyor. Jason bir saatten daha fazla bir süre boyunca kendini anlatıyor. Arada içkisinden bir yudum, puroya benzeyen iri esrarlı sigarasından bir nefes alıyor ve anlatmayı sürdürüyor. Çocukluğunu, fantezilerini, psikolojik sorunlarını, siyah bir gey olarak uğradığı ırkçı ve homofobik baskıları ve aşağılanmaları, içki kaçakçılığı yapan kumarbaz babasını hatırlıyor. Gece kulüplerinde Mae West taklidi yapmak istediğini söylüyor…
Jason, Stonewall öncesi New York’da klozete saklanmadan, ama maskeler takarak yaşıyor. Filmde konuştukça maskelerini de çıkarıyor, sonunda ağlıyor. Kendileri kameranın görüş alanı, filmin çerçevesi dışında kalan iki kişi (Shirley Clarke ve Afro-Amerikalı sevgilisi Carl Lee) onu konuşmaya devam etmesi için teşvik ediyorlar: “hey Jason, şu gece kulübü numaralarından birini göstersene”, “söyleyeceğin başka bir şey var mı?”, “haydi anlat Jason” … Bu sesler, Jason’a talimat vermiyorlar, onu manipüle etmiyorlar. Onu konuşmaya yüreklendiriyorlar. Bunu yaparken aynı zamanda sinemada izleyiciyle kurulan yerleşik ilişkiyi bozuyorlar.
Psiko-dram olarak niteleyebileceğimiz film, Clarke’ın Chelsea Otel’deki odasında bir gecede tek sistem kamerayla çekilmişti. Clarke, Warhol’ın Chelsea Kızlarından çok etkilenmişti, filmi de Warhol’inkine bir cevap. Warhol, Factory yıldızlarının gündelik hayatlarındaki ayrıntıları, sırlarını, saplantılarını sinemaya taşımıştı. Onlar da tıpkı Jason gibi, bazen çok yaklaşan, kimi zaman uzaklaşan kameraya kendilerini anlatıyor, itiraflarda bulunuyorlardı.
Ingmar Bergman, “gördüğüm en etkileyici film” demiş Jason’ın Portresi için. Abartmamış, gerçekten öyle.
HALİL TURHANLI - BİRGÜN.NET - KAYNAK TAMAMI