eşcinsel film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

48. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde, SİYAD Ulusal En İyi Film, En İyi İlk Film, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu (Tilbe Saran), En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu (Erkan Avcı) ve En İyi Görüntü Yönetmeni (Norayr Kasper) ödüllerini alan “ZENNE”; daha sonra 17-24 Kasım 2011 tarihleri arasında Ankara’da düzenlenen Türkiye’nin ilk “LGBT” festivali Pembe Hayat KuirFest’te ise “açılış filmi” olarak gösterildi. 
Dağıtımını Medyavizyon’un üstlendiği “ZENNE”, 13 Ocak 2012, Cuma gününden itibaren vizyonda!





PORTRELER
Jason’ın Portresi, Shirley Clarke’ın uzun metrajlı filmlerinden üçüncüsü ve sonuncusu. Bu da diğer iki konulu filmi gibi yarı belgesel üslubunda. Jason Holliday adlı siyah bir gey’in monologlarından oluşuyor. Jason bir saatten daha fazla bir süre boyunca kendini anlatıyor. Arada içkisinden bir yudum, puroya benzeyen iri esrarlı sigarasından bir nefes alıyor ve anlatmayı sürdürüyor. Çocukluğunu, fantezilerini, psikolojik sorunlarını, siyah bir gey olarak uğradığı ırkçı ve homofobik baskıları ve aşağılanmaları, içki kaçakçılığı yapan kumarbaz babasını hatırlıyor. Gece kulüplerinde Mae West taklidi yapmak istediğini söylüyor…
 
Jason, Stonewall öncesi New York’da klozete saklanmadan, ama maskeler takarak yaşıyor. Filmde konuştukça maskelerini de çıkarıyor, sonunda ağlıyor. Kendileri kameranın görüş alanı, filmin çerçevesi dışında kalan iki kişi (Shirley Clarke ve Afro-Amerikalı sevgilisi Carl Lee) onu konuşmaya devam etmesi için teşvik ediyorlar: “hey Jason, şu gece kulübü numaralarından birini göstersene”, “söyleyeceğin başka bir şey var mı?”, “haydi anlat Jason” … Bu sesler, Jason’a talimat vermiyorlar, onu manipüle etmiyorlar. Onu konuşmaya yüreklendiriyorlar. Bunu yaparken aynı zamanda sinemada izleyiciyle kurulan yerleşik ilişkiyi bozuyorlar.

 Psiko-dram olarak niteleyebileceğimiz film, Clarke’ın Chelsea Otel’deki odasında bir gecede tek sistem kamerayla çekilmişti. Clarke, Warhol’ın Chelsea Kızlarından çok etkilenmişti, filmi de Warhol’inkine bir cevap. Warhol, Factory yıldızlarının gündelik hayatlarındaki ayrıntıları, sırlarını, saplantılarını sinemaya taşımıştı. Onlar da tıpkı Jason gibi, bazen çok yaklaşan, kimi zaman uzaklaşan kameraya kendilerini anlatıyor, itiraflarda bulunuyorlardı.

Ingmar Bergman, “gördüğüm en etkileyici film” demiş Jason’ın Portresi için. Abartmamış, gerçekten öyle.

HALİL TURHANLI - BİRGÜN.NET - KAYNAK TAMAMI


İmdb - Portrait of Jason 
İmdb Puan: 8.0



..



Yrd. Kadın Oyuncu:  Tilbe Saran (Zenne)
Yrd. Erkek Oyuncu: Erkan Avcı (Zenne)
Görüntü Yönetmeni: Norayr Casper (Zenne)
İlk Film: Zenne 





‘Zenne’nin yönetmenleri M. Caner Alper ve Mehmet Binay’ın SİYAD ödülünü almak üzere sahneye çıktıklarında yaptıkları konuşma ise büyük alkış aldı. Filmin hikayesini kaynaklık eden Ahmet Yıldız’ın anısını canlı tutmak istediklerini anlatan yönetmenler, Kültür Bakanlığı’nın iki yıl önce filme destek vermediğini ifade etti. Yönetmenler, “Bu ödül içimizdeki adalet umudunu artırıyor. Artık kimliklerimizi saklamadan yaşayabileceğimiz bir Türkiye hayal ediyoruz” diye konuştu.




http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1066436

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Filmekimi’nde, dünyanın belli başlı festivallerinde ödüller kazanmış, Berlin, Cannes, Venedik ve Toronto’da dünya prömiyerlerini yapan filmlerle usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 40’a yakın film izleyicilerin karşısına çıkacak.
Zengin programıyla Filmekimi, 8–15 Ekim tarihlerinde, 8 gün boyunca Beyoğlu’nda Atlas ve Beyoğlu sinemalarının yanı sıra Nişantaşı City’s ve Cinebonus Maçka G-Mall olmak üzere 4 sinemada izleyicilerle buluşacak. ...... Filmekimi 10. yılında yalnızca İstanbul’da değil, Türkiye’nin beş şehrinde daha sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini sunuyor. Filmekimi kapsamında bu yıl Avrupa Birliği MEDIA programının desteğiyle İstanbul’un yanı sıra, İzmir, Bursa, Konya, Trabzon ve Diyarbakır’da hafta sonları gösterimler yapılacak ve böylece Filmekimi Türkiye’nin dört bir yanında yeni sinema sezonunu müjdeleyecek. 

FİLMEKİMİ PROGRAMINDA LGBT 

BEGINNERS / Mike Mills Mike Mills, otobiyografik öğeler taşıyan filminde, babasıyla sürprizli ilişkisini gayet içten bir şekilde anlatıyor. Beginners, yıllar süren evliliğinden sonra, karısının ölümü üzerine eşcinsel olduğunu açıklayan 75 yaşında bir baba ve oğlu arasındaki ilişkiyi ve içten sevgiyi anlatan “harikulade yaratıcı bir komedi”. Mike Mills’in 2005 yapımı ilk filmi Başparmak İstanbul Film Festivali’nde gösterildiğinde büyük ilgi toplamıştı. 

ERKEK FATMA / TOMBOY / Céline Sciamma 1980 doğumlu genç Fransız yönetmen Céline Sciamma’nın son filmi Erkek Fatma, oyunlar, çocuk dünyası ve mutlu güzel yaz günlerini fon alarak cinsiyetle ilgili kalıpları inceliyor.
Erkek Fatma, Berlin’den Jüri Ödülü ile dönerken, Philadelphia’da Gay – Lezbiyen Jüri Özel Ödülü, San Francisco’da Gay – Lezbiyen İzleyici Ödülü ve Torino’da Gay – Lezbiyen En İyi Film ödüllerini kazandı. 10 yaşındaki kız çocuğu Laure’un yeni taşındıkları kasabada kendisini erkek olarak tanıtmasını konu eden ve amatör çocuk oyuncuların olağanüstü performanslarıyla dikkat çeken Erkek Fatma, Berlin Film Festivali’nin Panorama ve Nesiller bölümlerinin açılışlarında gösterildi. 

 






Kerem Akça, 'Swoon'u ele aldı

25 Temmuz 2011 Pazartesi, 09:44:01
Eşcinsel sinemanın mihenk taşı
İki eşcinsel gangsterin işledikleri suçlara ve yaşadıkları aşka odaklanan, ancak buna 1920’lerin dokusuyla yaklaşan bir eser. “Vahşi Zarafet” ile tanıdığımız Tom Kalin, burada “İyi Alman”ın görsel estetik devrimini ve 30’ların gangster filmlerini arkasına alan bir retro suç filmine imza atıyor. Siyah-beyaz, 16 mm, 8 mm ve mono ses gibi şeyleri öne çıkaran “Swoon”, kuşkusuz eşcinsel sinema için mihenk taşı bir filmlerden biri.

Cinayet, rehin alma, mahkeme, hapishane. 16 mm, grenli doku, teleobjektif, 1920’lerin kostümleri, newsreel parçaları, mono ses, çok yakın planlar, iç ses, ara plan. İşte “Swoon” (1992) bu kelimelerle özetlenebilir. Zaten yönetmen Tom Kalin de böylesi öğeleri üzerimize atmak için yola çıkmış. 1920’lerde Nathan Leopold ile Richard Loeb’ün işlediği cinayete odaklanan bir suç filmiyle çıkagelmiş.

20’ler dokusunu tutturan Godardiyen bir yapı
Filmin tür algısı o kadar karmaşık ki adeta o dönemin türsüzlüğünü akla getiriyor. Bu bağlamda da ‘katil aşıklar filmi’ gibi başlayan eserin ‘rehine gerilimi’ne meylederek ‘mahkeme filmi’ne açıldığını, oradan da noktayı ‘hapishane filmi’ olarak koyduğu söylenebilir. Bu da aslında dönemin atmosferini keskin bir şekilde yaratan Clint Eastwood’un “Sahtekar”ı (“Changeling”, 2008) ile akrabalık kurmasına yol açıyor.

Zira Tom Kalin, burada 1920’lerin dokusunu Godardiyen bir yapıya uyarlarken içinde bulunduğu akımın temsilini yapmış ciddi anlamda. ‘New Queer Cinema’ adlı 80’lerin sonunda başlayan ve Gus Van Sant, Gregg Araki, Todd Haynes, Lisa Cholodenko gibi isimlerle bilinen bu eğilimin ana felsefesi ‘konvansiyonel ve düz olan karşıt’ bir anlayış dokumaktır. Van Sant da “Mala Noche”de (1986) 16 mm siyah-beyaz görüntülerle yaptığı girişin devamında sayısız bozucu numarayla Godardiyen bir yol izlemiştir.  Devamı-Tamamı-HaberTürk

Blogger tarafından desteklenmektedir.