Kerem Akça, 'Swoon'u ele aldı
25 Temmuz 2011 Pazartesi, 09:44:01
Cinayet, rehin alma, mahkeme, hapishane. 16 mm, grenli doku, teleobjektif, 1920’lerin kostümleri, newsreel parçaları, mono ses, çok yakın planlar, iç ses, ara plan. İşte “Swoon” (1992) bu kelimelerle özetlenebilir. Zaten yönetmen Tom Kalin de böylesi öğeleri üzerimize atmak için yola çıkmış. 1920’lerde Nathan Leopold ile Richard Loeb’ün işlediği cinayete odaklanan bir suç filmiyle çıkagelmiş.
20’ler dokusunu tutturan Godardiyen bir yapı
Filmin tür algısı o kadar karmaşık ki adeta o dönemin türsüzlüğünü akla getiriyor. Bu bağlamda da ‘katil aşıklar filmi’ gibi başlayan eserin ‘rehine gerilimi’ne meylederek ‘mahkeme filmi’ne açıldığını, oradan da noktayı ‘hapishane filmi’ olarak koyduğu söylenebilir. Bu da aslında dönemin atmosferini keskin bir şekilde yaratan Clint Eastwood’un “Sahtekar”ı (“Changeling”, 2008) ile akrabalık kurmasına yol açıyor.
Zira Tom Kalin, burada 1920’lerin dokusunu Godardiyen bir yapıya uyarlarken içinde bulunduğu akımın temsilini yapmış ciddi anlamda. ‘New Queer Cinema’ adlı 80’lerin sonunda başlayan ve Gus Van Sant, Gregg Araki, Todd Haynes, Lisa Cholodenko gibi isimlerle bilinen bu eğilimin ana felsefesi ‘konvansiyonel ve düz olan karşıt’ bir anlayış dokumaktır. Van Sant da “Mala Noche”de (1986) 16 mm siyah-beyaz görüntülerle yaptığı girişin devamında sayısız bozucu numarayla Godardiyen bir yol izlemiştir. Devamı-Tamamı-HaberTürk
Yorum Gönder