‘Sarris davası’ olarak anılan, erkekler arasındaki cinsel ilişkiyi suçlaştıran 171. Madde kapsamında açılmış davada Sarris’in mahkemeye gelmemesiyle birlikte davanın sansasyonel niteliği ortadan kalkmış, ve üzerlerinden çocuk istismarı çerçevesinde çeşitli politikalar yapılmış olan çocuklar unutulmuştur.
Dava gündemdeyken bile, Savcılık ‘eşcinsel ilişki’ yönüyle kovuşturma başlatmış, sivil toplum ise ‘çocuk istismarı’ yönüyle ilgilenmiş, ancak pek az insan söz konusu 3 çocuğun devletin çeşitli kurumları tarafından mağdur edilmelerine tepki göstermişti.
Peki bu çocuklar neler yaşamış ve yaşamaktadırlar?
Çocuklar, çoklu ayrımcılıkların ve hak ihlallerinin kesişim noktasında durmaktadırlar; bunların içinde Kıbrıs’ın kuzeyinde göçmen çocuk olmak ve yetişkinlere ait ‘adalet’ sisteminde çocuk olarak bulunmaktadır. Ayrıca, toplumsal homofobi ve onur kırıcı muamele gibi çocuk ve insan hakları ihlallerine maruz kalmaktadırlar.

Çocuklara ifade alınırken ve mahkemeye çıkmadan önce dayak atılmış ve davanın görüldüğü ilk gün savunma avukatları bu konuda şikayet dilekçesi sunmuştu. Daha sonra dayak atan polislerin isimleri medyada açıklanmıştı. Ayrıca, davada sanıklardan bir tanesi, sözde ‘gönüllü ifade’sinin işkence sonucu alındığına dair polislerin isimlerini de vererek mahkemeye yeminli ifade vermişti. Tüm bunlara rağmen, uygulanan şiddet konusunda herhangi bir araştırma yapılmadı, soruşturma başlatılmadı.

Uygulanan şiddete ek olarak çocuklar tutuklulukları süresince yetişkinlerle birlikte aynı hücrelerde tutularak bir çocuk hakları ihlaline daha uğramışlardır. Dahası, çocukların Devlet Hastahanesi’nde tıbbi delil toplamak amacıyla maruz kaldıkları muayene insanlık dışı, homofobik, aşağılayıcı - ve yine - çocuk hakları ihlalidir.
Tutuklu kaldıkları süre boyunca veya tıbbi muayene sırasında herhangi bir Sosyal Hizmet görevlisi çocukların durumlarını kontrol etme gereği duymamıştır.

14, 16 ve 17 yaşlarında üç çocuğun cinsel istismara uğrayıp uğramadığı konusunda Sosyal Hizmetler Dairesi veya Savcılık tarafından herhangi bir çalışma yapıldığı bilgimize gelmedi. Aynı şekilde, çocuk fuhuşu ihtimali üzerinde de spekülasyonlar yapılmışsa da, bu konuda da herhangi bir araştırma veya soruşturma yapıldığı bilgimize ulaşmamıştır.

Cinsel istismar dışında, çocuklar isimlerinin basında yayınlanmasından dolayı ve teminat gereği belli aralıklarla polis karakoluna imza atmaya gittiklerinde ‘Serkan Papalı’ isimli polis memuru tarafından alay edilerek psikolojik şiddete uğramalarından ötürü ruhsal açıdan olumsuz etkilenmektedirler.

Söz konusu çocuklar, yıllardır gerek devlet tarafından yüzüstü bırakılmaları, gerekse ekonomik durumları ve toplumsal dışlanmışlıklarından ötürü suça itilmişlerdir. Polisler ve savcılar tarafından tanınan simalar haline geldiklerinden dolayı masumiyet karineleri artık yok sayılmaktadır. Şimdi ise, Başsavcılığın, çocukların ‘diğer suçlara’ da karıştıklarını ve başka açık davaları bulunduğunu gerekçesi ile 171. maddeden haklarında açılan davayı geri çekmek niyetinde olmadığı görülüyor.
Talebimiz, söz konusu çocukların bir insan hakkı ihlali olan 171. Madde’den yargılanmamaları, rehabilitasyonlarının sağlanması, devlet eliyle daha fazla mağdur edilmemeleri ve davanın medyada sıkça yer aldığı dönemde çocuk haklarının görmezden gelinmemesi için çağrı yapan örgüt ve bireylerin bu konudaki duyarlılıklarını somutlaştırarak devam ettirmeleridir.
YKP-fem

Haber Bağlantıları;

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.