fema etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

femalogo.pngKıbrıs’ta yaşayan feministler olarak Batı merkezli tıbbın, bireylerin cinsiyetlerini ikili anatomik sınıflandırmaya uyarlama çalışmasını reddediyoruz. Bu gayretin, bireylerin bedenleri üzerinde kurulan tahakkümün en somut örneğini oluşturduğunu düşünüyoruz. Trans bireylerin “cinsiyet kimlik bozukluğu” tanısı ile ‘hasta’ ilan edilmesini ve zorlama yöntemlerle ikili cinsiyet sistemine uyarlanma çabasını insan haklarına aykırı buluyoruz.

Trans bireylere eğitim, sağlık ve iş alanlarında kısaca sosyal yaşamlarında cinsiyet kimlikleri dolayısı ile uygulanan ayrımcılığın sonlandırılmasının devletin birincil görevi olduğunu ve pozitif eylem yasaları ile trans bireylerin insan haklarının korunması gerekliliğini hatırlatırız. Kıbrıs’ın kuzeyinde devletin Cinsiyet Geçiş sürecine dair trans bireylerin haklarını koruyan belli standartlar oluşturmamasının ve bireylerin sağlık etiğinden ve denetiminden uzak ilişki yumaklarının içine itilmesinin kabul edilemez olduğunu düşünüyoruz. Bu vesileyle;

-          Bireylerin bedenleri, kimlikleri ve isimleri üzerindeki kontrollerin devlet tarafından sınırlandırılmasını,
-          Yeni doğmuş interseks bireylere uygulanan zorunlu ikili cinsiyet sistemine uyarlama ameliyatlarını,
-          Cinsiyet geçiş operasyonları öncesinde, büroktratik, politik ve ekonomik çeşitli nedenlerle bireylerin sosyal yaşama uyum konusunda engellenmesini,
-          Cinsiyet geçiş sürecinde olan trans bireylere, psikolojik gözetimin, kısırlaştırmanın ve hormon tedavisinin zorunluluk olarak dayatılmasını bireylerin bedensel bütünlüklerine uygulanan saldırı olarak nitelendiriyoruz.


Feminist Atölye olarak, 20 Ekim 2012 Trans Kimliklerin Hastalık Tanımından Çıkarılması İçin Uluslararası Eylem Günü’nü destekliyor; Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2013’te DSM ve Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015’te yenilenecek ICD tanı kitapçıklarından trans bireylerin “cinsiyet kimlik bozukluğu” ilan edilmesine yol açan ilgili maddelerin kaldırılmasının trans bireylerin insan haklarının korunması için zaruri olduğunu düşünüyoruz. Kıbrıs’ın kuzeyinde de en erken zamanda cinsiyet geçiş sürecinin sağlık sistemi tarafından trans bireylerin haklarını güvence altına alacak belli standartlara kavuşturulmasını ve sigortalanmasını, interseks bireylere uygulanan cinsiyet sistemine normalleştirme terapilerinin durdurulmasını, hormon terapisi ve cerrahi desteğe zorunlu psikiyatrik takip olmaksızın bireylerin ücretsiz ulaşımının sağlanmasını, devletin transfobi karşıtı mücadeleye katılmasını ve trans bireylerin sosyal yaşamlarını kolaylaştırıcı pozitif eylem yasaları hazırlamasını talep ediyoruz.


http://feministatolye.org/

Feminist Atölye’den Kamuoyuna Duyuru:

Son günlerde “Saris Davası” ile ilgili bazı medya kuruluşları ve köşe yazarları tarafından kamuoyuna aktarılan bilgiler dava nedeni ve bu nedene karşı ortaya koyulan tepkileri bilinçli olarak çarptırmakta; kamuoyunu yanlış bilgilendirerek toplum vicdanını manipüle etmektedirler.

fema logo.jpg Bizler Feminist Atölye aktivistleri olarak, kamuoyunun şeffaf bilgi alma hakkının ihlal edildiği gerçeğinden hareketle, söz konusu davanın nedenini ve bu nedene karşı ortaya koyulan tepkileri açıklığa kavuşturarak toplum vicdanını manipüle etmeye çalışanlara karşı doğru bilgileri vermeyi sorumluluğumuz olarak görüyoruz.



Dava gerekçesi “doğaya aykırı cinsi münasebet”tir!

Kıbrıs Cumhuriyeti ekonomi eski bakanı Saris ve beraberinde tutuklanan 6 kişi, Ceza Yasası 171. Maddede bulunan “doğaya aykırı cinsi münasebet” gerekçesi ile tutuklanmışlar ve dava bu yasa maddesine dayanarak açılmıştır. Erkekler arası eşcinsel ilişkiyi bir “suç” olarak tanımlayan bu yasa maddesi en temel insan hak ve özgürlüklerine aykırıdır. Bizim talebimiz bu maddenin derhal Ceza Yasası’ndan kaldırılması ve eğer davanın bulgularında “çocuk istismarı”, “tecavüz” ya da “fuhuş” gibi suçlar tespit edilmişse, dava sürecinin bu suçlar zeminine kaydırılmasıdır. Yani bazı köşe yazarlarının savunduğunun aksine bizler, ÇOCUK HAKLARININ GÖRMEZDEN GELİNMESİNİ DEĞİL, BİLAKİS ÇOCUK İSTİSMARI İLE İLGİLİ HERHANGİ BİR BULGU VARSA, DAVANIN BU BULGULAR ÜZERİNDEN YÜRÜTÜLMESİ GEREKTİĞİNİ SAVUNUYOR, BUNUN İÇİN DE EŞCİNSEL İLİŞKİYİ SUÇ SAYAN CEZA YASASI 171. MADDENİN KALDIRILMASINI TALEP EDİYORUZ!



Suçu ispatlanıncaya kadar herkes suçsuzdur!

İşlendiği iddia edilen suçun soruşturulması ve kovuşturulması aşamasında bireyler aleyhine dile getirilen önyargılar, masumiyet karinesinin ihlali anlamına gelmektedir. Bireylerin işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü cezalandırılabilmeleri için suçun işlendiğinin şüpheye yer bırakmayacak şekilde ispatlanması gerekmektedir. Bu ispatı gerçekleştirmesi gereken savcılıktır. Diğer bir anlatımla birey suçsuz olduğunu ispat etmek zorunda değildir, suçu ispatlanıncaya kadar masumdur. “Sarris Davası” içerisinde tutuklanan her birey birçok kesim tarafından “suçlu” ilan edilmiştir. Halbuki KKTC Anayasası’nın 18. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde suçu ispat edilinceye kadar herkesin suçsuz sayılması gerektiğini düzenlemektedir. Aksi bir uygulama insan hakları ihlalinin meydana gelmesine sebebiyet vermektedir.



Eşcinsellik pedofili demek değildir!

Pedofili, ergenlik dönemine girmemiş (genelde 13 yaşına kadar olan) çocuklara yöneltilen cinsel davranışları içeren bir hastalıktır. Her hastalık gibi pedofilinin de bir kişinin heteroseksüel ya da homoseksüel olması ile bir alakası yoktur. Eşcinselliği pedofili ile özdeşleştirmek, homofobik ve ataerkil bir yaklaşım olmak yanında, LGBTQ bireyleri toplum nezdinde ötekileştirmek ve onlara karşı nefret uyandırmak üzere ortaya koyulan bir tavırdır.



Soruşturma süreci şeffaf ve insan haklarına uygun yapılmalıdır!

Gerek Polis teşkilatının yaptığı yeni tutuklamalar, gerekse tutukluların ifade verdikleri koşullar şeffaf değildir. Tutuklanan bireylerin baskı ve şiddet yolu ile verdikleri ifadeler yine bazı medya kuruluşları tarafından “gönüllü ifadeler” olarak tanımlanmış, bu bireylerin ifade verirken maruz kaldığı insan hakkı ihlalleri görünmez kılınmıştır.



Polis teşkilatı sivil otoriteye bağlanmalıdır!

Polis teşkilatının hakkaniyet esaslarına göre bir kovuşturma ve insan hakları temelinde bir soruşturma yürütmesinin garanti altına alınması için, bu teşkilatın derhal sivil otoriteye bağlanması şarttır. Cumhuriyet olduğunu iddia eden tüm devletlerde, polis teşkilatı, halkın oy vermek suretiyle seçtiği sivil makamlarca yönetilmekte, polisin seçilmişler değil atanmışlar tarafından yönetilmesi ancak diktatörlüklerde görülmektedir.
Blogger tarafından desteklenmektedir.