hukuksuzluk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Birgün'den Nurcan Gökdemir'in Haberinden;
Cinsel yönelimleri nedeniyle ordudan atılması istenen bir askerle ilgili yargılamayı yapan Askeri Yargıtay 1. Dairesi, Askeri Ceza Kanunu’nun, “Bir kimseyle gayri tabii mukarenette bulunan asker kişiler hakkında TSK’dan çıkarma cezasına, erbaşlar hakkında rütbenin geri alınmasına hükmolunur” şeklindeki maddesinin iptali için AYM’ye başvurdu.

Askeri Yargıtay 1. Dairesi, başvurusunda askerlerin “doğal olmayan cinsel davranışlarının askerlik mesleğinin onurunu zedeleyeceği veya disiplinsizliğe neden olacağı konusunda somut gerekçeler ortaya konulmadan” TSK’den çıkarma cezası ile cezalandırılmasının adalet duygusuyla bağdaşmadığını savundu. “Özel hayatın en mahrem kısmında yer alan cinsel faaliyetleri nedeniyle bir kişinin meslekten atılmasının özel hayata saygı gösterilmesini isteme hakkına ölçüsüz bir müdahale oluşturduğu” savunulan başvuruda, askerler cezalandırılırken emniyet görevlilerinin veya mülkiye, yargı ve din hizmetleri gibi görevlerde çalışanların bu cezaya çarptırılmadıklarının altı çizildi.


Başvuruyu oy çokluğuyla reddeden AYM, Askeri Ceza Kanunu’nda öngörülen cezai yaptırımların esas amacının, askeri disiplini korumak ve sürdürmek olduğunu bildirilen kararda şöyle denildi: “Bu açıdan bakıldığında askeri disiplinin korunması ve kamu hizmetinin gereği gibi yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak özel hayatın en mahrem alanında kalan cinsel davranışlar gerekçe gösterilerek asker kişiler hakkında TSK’den çıkarma, erbaşlar için rütbenin geri alınması cezasını öngören kural; meşru bir amaca dayanmaktadır. Askerlik mesleği, disiplin ve fedakarlık temeline dayanır. Bundan dolayı bu görevi ifa edenlerin güven, itibar ve saygınlığın gereği olarak katı meslek ilkelerine tabi tutulmaları olağan karşılanmaktadır.” ...


“Kural, istisnai bir alanda ve dar kapsamlı olduğundan sınırlı ve ölçülüdür. Özel hayatın korunmasını, istisnai bir alanda ve anayasal ilkelere uygun olarak asgari oranda sınırlandıran düzenlemenin birey hakları ile kamu yararı arasında açık bir dengesizlik oluşturduğu söylenemez” denildi....


Endonezya, eşcinsel ilişkiyi yasaklamaya yönelik homofobik yasanın parlamentoya sunulması öncesinde eşcinselliği “ruhsal bozukluk” olarak sınıflandırdı.

PinkNews’un haberine göre, Endonezya Sağlık Bakanlığı, geçtiğimiz yıllarda Endonezya Psikiyatrlar Birliği ve Sağlık Bakanlığı tarafından basılmış iki rapora dayalı LGBT konulu bir tıbbi rehber yayımlayacağını açıkladı. Yeni rehber eşcinselliği “ruhsal bozukluk” olarak sınıflandıracak.

2016 yılında Psikiyatrlar Birliği tarafından basılan raporda, “Eşcinseller ve biseksüeller, kimlik krizlerinden dolayı, depresyon gibi duygusal sorunlar yaşama riskiyle karşı karşıyayken, transseksüeller ruhsal hastalıklara daha yatkındır” ifadesi yer alıyor. 2017’de Sağlık Bakanlığı’nın hazırladığı raporda ise, “eşcinselliğin milli değerlere aykırı olduğu” iddia ediliyor.

Gelişmeler, şeriat polisinin Açe’de 12 trans kadını tutuklayıp saçlarını tıraş etmesinden sadece günler sonra yaşandı. Trans kadınlara yönelik polis baskınına “toplumsal hastalık operasyonu” adı verildi.



[youtube src="NZtbCK94izE"/]

(YouTube/LOE TUBE)

Eşcinsellik, şeriat yasalarının geçerli olduğu Açe bölgesi hariç, Endonezya’da şu anda yasal. Ancak yeni sunulan bir yasa önerisinin parlamentodan geçmesiyle birlikte eşcinsel ilişki ülke genelinde yasadışı hale gelebilir. Ülkenin on ana akım siyasi partisinin tümü tarafından desteklendiği ifade edilen yasa, eşcinsel ilişkinin beş yıla kadar hapisle cezalandırılmasını öngörüyor. Homofobik yasanın önümüzdeki iki hafta içinde onaylanabileceği bildirildi.




Uzun süredir LGBT sitelerin sansürlendiği malumunuz. Aslında buna neden olan, TİB'in araştırmalarından çok "sorumlu muhafazakar vatandaş"lar ve diğer LGBT site sahipleri.


RTÜK benzeri bir anlayılşa interneti sansürleyerek, denetim yapan TİB, bu işlemler için, ihbarweb.org.tr adresinden "sorumlu muhafazakar vatandaş"lar aracılığıyla ihbar kabul ediyor.

Sistemin genel işleyişinde, ihbar edilen site için; otomatik bilgilendirme maili gönderiliyor. Bu mailde özetle;

"...Başkanlığımızın Bilgi İhbar Merkezine aşağıda yer verilen alan adı/ URL adresi ile ilgili ihbar/ihbarlar gönderilmiştir. Bildirilen ihbara konu olan içeriğin 5651 sayılı Kanundaki sorumluluklarınız kapsamında özdenetim usulü ile incelenerek sonuçlandırılması hususunda gereğini rica ederim..."

denilerek otosansür benimsetilmek istenmekte.

"Not: Başkanlığımızca bildirimlerin yapılabilmesi için iletişim bilgilerinizin ( e-posta, telefon, adres) gönderilmesini rica ederim."

denilerek ise; birnevi, kendi kendinizi kayıt altına aldırmış oluyorsunuz. (en saf tanımla)

Sorumlu vatandaşları yakınen tanıyoruz fakat (ihbarcı) LGBT site sahipleri? 

Yıllardır tabiri caizse ite-kaka yayın yapan, sitelerinde ne tasarım ne de bir yenilik uygulayan varsa yoksa, daha fazla kullanıcı, daha fazla ziyaretçi diye uğraşan insanlar.

İçlerinde amacı sadece reklam-üye geliri elde etmek olan webmasterlar bulunuyor ve bunların çoğunun LGBT'yle ilgisi yok. (Bkz: Oluşturulan İçerikler)

İhbar edilen içerik;

Grindr Giriş Yasaklandı başlıklı yazı ve yazı içeriği, 5561 sayılı kanunun 8. maddesine sayılanlardan herhangi birine göre suç unsuru taşımıyor.

Gönderilen maile göre cevap verildi fakat, LGBT sitelere yönelik uygulamalar, endişemizi arttırıyor.

H.MadiSözlük

Homofobik/Transfobik nefret katletmeye yargı ise katilleri kollamaya devam ediyor
Transseksüel N.K’yi öldüren sanığa “müebbet hapis cezası” veren mahkeme, bu cezayı “iyi halden” 25 yıla düşürdü.
İstanbul Başakşehir’de transseksüel N.K.’yi öldürmekten yargılanan Fesih Demirhan, 27 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanık Fesih Demirhan ve tarafların avukatları katıldı. Duruşmada söz alan sanık Fesih Demirhan, eşcinsel ve transseksüel cinayetlerinde alışıldık nakaratı tekrar ederek, “kadın sandım evine gittiğimde transseksüel çıktı” bahanesine sarıldı.
Demirhan’a, “kasten adam öldürmek” suçundan müebbet hapis cezası veren mahkeme heyeti, sanığın duruşmadakiiyi halini göz önüne alarak cezayı 25 yıla indirdi.
Haber: Kaos GL


Haber/İlgi Bağlantıları; 
 

“Dün gece sevgilim ile birlikte otele giriş yaptık. Kaydımızı yaptırıp kimliklerimizi verdik. Ardından kadınlar
havuzuna girdik. Ancak bu sabah tekrar havuza gittiğimizde, otel müdürü ‘Hayır beyefendi, giremezsiniz’ dedi. Ben de ‘Ne beyefendisi’ dedim, dün kadınlar matinesine gittiğimizi söyledim. Dün hiçbir sorun yaşanmamış olmasına rağmen hakkımızda şikayet olduğunu iddia etti. Erkek olduğumu ve havuza giremeyeceğimi söyledi. Sevgilim de kadın olduğumu anlatmaya çalıştı. Zaten otele kayıt yaptırırken pembe kimliğimi de görmüşlerdi. Benim 15-20 yıldır pembe kimliğim var.
“Üzerimizde bornozla bizi dışarıda beklettiler. Jandarma çağırmalarını istedim, çağırmadılar. Biz de önce jandarma karakoluna, oradan savcılığa gittik. İfade verdik, şikayetçi olduk.
“Ayrımcılığa uğradım. Bu tür söylemler insanları ötekileştiriyor, hedef gösteriyor, nefret suçları böyle işleniyor.” (ÇT)


Haber/İlgi Bağlantıları;
Bianet

Askeri hastanelerin, 'çürük raporu' almak isteyen eşcinsel erkeklerden istekleri bitmiyor. Eskiden 'ilişki resmi' istenirdi, artık 'Ailenizi çağırın görüşelim' deniyor, o da inandıramazsa bir hafta 'pembe koğuş'ta yatmaları isteniyor.

'Pembe tezkere'ye koğuş işkencesi




Eşcinselliği ‘psikoseksüel bozukluk’ olarak nitelendiren Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), eskiden ‘çürük raporu’ almak isteyen eşcinsel erkeklerden pasif olarak girdiği cinsel ilişki sırasında çekilmiş fotoğraf isterdi. Şimdilerdeyse yüzlerce soruluk kişilik testleri çözmeleri isteniyor, ‘ev-ağaç ve insan’ resmi çizdiriliyor, onlarca psikolog tarafından sorguya çekiliyor, bunlar inandırıcı bulunmazsa da ‘aile görüşmesi’ talep ediliyor. Eğer aile görüşü de yetmezse kişilerin askeri hastanenin ‘pembe koğuş’ takma adlı psikiyatri bölümünde günlerce yatmaları gerekiyor. Bazen bu ‘delil toplama’ işlemleri, kişinin ‘düzelme ihtimali’ hesaba katılarak erteleniyor, ‘seneye tekrar gel’ deniyor. TSK’nın yeni uygulamalarını mağdurlarından dinledik.

‘Ne duymak istiyorlarsa onu anlattım’ 
27 yaşındaki mağaza görsel tasarımcısı Serhat, şubatta Haydarpaşa GATA’dan istenen aile görüşmesine annesini götürmüş. “Klasik Türk annelerinden değildir” dediği annesi Sevda Hanım anlatıyor: “Konuştuğum genç, deneyimsiz bir psikologdu. Önce ‘Oğlunuz makyaj yapıyor mu?’ diye sordu. Hiç yapmamasına rağmen ‘Evet, ara sıra fondöten kullanıyor’ dedim. Oğlum feminen değil, ama belli ki onlar eşcinsel deyince böyle bir şey hayal ediyor. Sanki takım elbiseyle gezen erkekler eşcinsel olamaz! Yapılan hiç etik değil, ben rahat bir anneyim ama bu sorgu faslının birçok anne-baba için çok kötü bir deneyim olacağı kesin.” Anne sorgudayken Serhat’a gelen sorulardan bir kısmı da şöyleymiş: “Aktif misiniz pasif mi? Kaç kişiyle beraber oldunuz? İlk isimleri neler? Partnerlerinizi nereden buluyorsunuz? Kızlardan hiç hoşlanmıyor musunuz? Hoşlansanız iyi olmaz mıydı?..”

‘Erkek gibi adamsın, git yap aslanlar gibi’ 
Korhan, 25 yaşında, yönetmen. Önümüzdeki hafta GATA’da kurula çıkacak, fakat önce ailesinden biriyle konuşmak istiyor doktorlar. Korhan, babasının kalp hastası olduğunu, ailesiyle bu konuda konuşmadıklarını defalarca dile getirse de talep değişmemiş. Korhan, “Aileme 2007’de söylemeye çalıştım ama kaldıramadılar. Özellikle de babam… Bypass olmuştu zaten, çok üzüldüğünü görünce konuyu kapattım, bir daha konuşmadık” diyor. GATA’daki konuşmayı şöyle anlatıyor Korhan: “Uzman doktor, ‘Erkek gibi adamsın, ne diye gitmeyeceksin ki. Git yap aslanlar gibi’ dedi. ‘Anlamadınız galiba ben eşcinselim’ dedim. Bunun üzerine doktor, ‘Kimseye söylemezsen nereden bilecekler?’ dedi. Doktor daha da ileri gidip, ‘Ha ben rahat duramam diyorsun yani...’ deyince odadan çıktım. Dışarıdaki kâtip önümüzdeki hafta kurula çıkacağımı söyledi, elime bir kâğıt tutuşturdu. Belgede aile görüşmesine dair ibare yok ancak arkasında el yazısıyla doktorun yazdığı bir not var: ‘Mümkünse aile görüşmesi...”

‘Pembe Koğuş’ta bir hafta 
‘Yeterince efemine’ bulunmayan Özgür’den, önce aile görüşü istenmiş, sonra da GATA’nın psikiyatri bölümünde bir hafta yatması... Özgür, çalıştığı bardan izin alarak GATA’da geçirdiği bir haftayı anlatıyor: “Kimliğinizi elinizden alıyorlar. Bölüm binasının dışına çıkmak yasak, hatta bahçeye bile çıkamıyorsunuz. Cep telefonu da yasak. Sabah da erkenden kaldırıyorlar askeri usul. Psikiyatrla görüşüyorsunuz, bir de öğrenciler geliyor konsültasyonlara. En sonunda kırıtmaya, tırnağımı törpülemeye başladım. Normalde hiç yapmadığım şeyler, ama anca böyle ikna olacaklardı.” Özgür, her şeye rağmen hastanedeki bir haftayı askere gitmeye tercih ettiğini söylüyor ve ekliyor: “Taciz, tecavüz, her şey olabilir askerde. Bir arkadaşıma tecavüz etmişlerdi.”

Hakem Halil İbrahim Dinçdağ, eşcinsel olduğunu beyan ederek askerlikten muaf raporu aldıktan sonra hakemlik yapmasına izin verilmemesiyle gündeme gelmişti. Dinçdağ, askeri bürokrasinin çarklarına takılınca yaklaşık bir ay boyunca çeşitli hastanelerde yatmaya zorlanmış. “10 gün Sivas’ta, 10 gün Ankara GATA’da, 2011 yazında da iki gün Kasımpaşa’da yattım” diyor. Ankara GATA’daki deneyimi için ‘kâbus gibiydi’ tanımını yapıyor Dinçdağ: “Camlarda demir parmaklıklar var. Yan odada bir hasta geceleri kriz geçiriyordu, kapının arkasına dolap dayıyorduk uyumadan önce. Doktorlar, komutan edasıyla hastalara zulüm uyguluyor.”

Yasalara aykırı 
LAMBDA’nın avukatı Fırat Söyle, yönetmelikte ‘seksüel davranış bozukluğu’nun nasıl saptanacağına dair hiçbir bilgi verilmediğini, bu yüzden ‘çürük raporu’ almak isteyen geylerin her hastanede farklı ve keyfi uygulamalara tabii tutulduğunu anlatıyor. “4-5 yıl önce rektal muayene yapılırdı, ilişki sırasında çekilmiş fotoğraf istenirdi. Bunlar basının dikkatini çekince vazgeçildi. Son birkaç yıldır aile görüşü isteniyor. Bir de hâlâ kişide ‘hastalık olup olmadığının’ anlaşılması için en fazla iki hafta, çoğunlukla 3-5 gün arasında hastanede kalıyorsunuz” diyor. Söyle, uygulamaların özel hayatı deşifre ettiği için Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 8. maddesini, ayrıca anayasa ve ceza kanununda da yer alan özel hayatın gizliliği ile ilgili maddeleri ihlal ettiğini belirtiyor. Söyle, haklarını aramak isteyenlere “Bunun AİHM’ye kadar yolu var” tavsiyesinde bulunuyor. (...)
Haber Bağlantıları; http://www.radikal.com.tr/Pembe Tezkere yeni dönem

Konu ile ilgili olarak Pembe Hayat Derneği bir basın açıklaması yaptı:
Başvurucu Esma Halat bir trans kadın ve 21 Ekim 1999′da İstanbul’da evine doğru giderken bir polis memuru tarafından Beşiktaş Polis Karakolu’na zorla götürüldü. Polis tarafından sürekli şekilde fiziksel ve psikolojik tacize maruz kaldı. Evinde fuhuş yaptığı iddiasıyla gözaltına alındığı söylenen ve kötü muameleye maruz kalan Esma Halat, serbest bırakılır bırakılmaz Şişli Etfal Hastanesi’nden maruz kaldığı kötü muamele ile ilgili raporları aldı. Bir gün sonra da, ilgili savcılığa suç duyurusunda bulundu.   Gerekli iç hukuk yollarını tüketen Esma Halat, 8 Mayıs 2008′de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, kendi iddialarını araştırmak amacıyla etkin bir soruşturma yürütülmediği için Sözleşme’nin gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kaldığı (3. Madde), kötü muamele uygulayan polise yönelik cezai sürecin son derece uzun olduğu (6. Madde), hakkı olan tazminattan mahrum bırakıldığı (13. Madde) iddiaları ile başvurmuştur.
Mahkeme, Halat’ın kötü muamele gördüğü iddiası ile ilgili herhangi bir kanıtın bulunamadığını belirtmiştir. Ancak, polis memuruna yönelik soruşturmanın ve de cezai kovuşturmanın 8 yıldan fazla sürdüğü ve son derece uzun bir süre olduğu, kötü muameleyi uyguladığı iddia edilen polis memurunun soruşturulması noktasında yine idari bir amirin görevlendirildiği ve bu durumun sürecin bağımsızlığına zarar verdiği ve de soruşturma esnasında Halat’a failin teşhis edilmesi sürecinde gerekli bilgilerin sunulmadığından hareketle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin etkin soruşturmanın gerçekleştirilmediği iddiasıyla 3. Madde’sinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Esma Halat’a manevi tazminat olarak 15.000 Euro ve de mahkeme masrafları için 2.000 Euro ödemesini kararlaştırmıştır.
AİHM’in bu kararı, kolluk kuvvetlerinin trans bireylere yönelik sürekli şekilde uyguladıkları kötü muamele ve de şiddet konusunda iç soruşturma ve de kovuşturma evrelerinde cezasızlıkla ödüllendirildiğini, kolluk kuvvetlerinin uyguladıkları şiddet veya keyfi uygulamalar konusunda ilgili idari birimlerin etkin soruşturma yürütmediklerini ve süreci uzun tutarak failleri korudukları, mağdurları süreç içerisinde yeniden mağdur haline getirdikleri gerçeğini destekler niteliktedir.
Her ne kadar mahkeme bu konu hakkında karar vermemiş olsa da, trans bireylerin kolluk kuvvetleri tarafından çeşitli yasalar kötüye kullanılarak ya da görev aşımında bulunarak keyfi idari cezalar, kötü muamele ve de şiddet konusunu da gündeme taşımaktadır.    AİHM’in bu sembolik kararını dikkate alarak, Türkiye Hükümeti bir an önce kolluk kuvvetleri tarafından trans bireylere yönelen insan hakları ihlallerine karşı adım atmak zorundadır. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu, Kabahatler Kanunu, Trafik Kanunu gibi kanunlar derhal yeniden gözden geçirilmeli, kolluk kuvvetlerinin hak ihlali gerçekleştirmesini kolaylaştıran mevzuat ortadan kaldırılmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin trans bireylere uyguladıkları şiddet konusunda etkin ve bağımsız soruşturma gerçekleştirilmeli, yargı organları kolluk kuvvetlerini cezasızlık ile ödüllendirmemeli ve de trans bireylerin maruz kaldıkları kötü muamele ve şiddete karşı her türlü mekanizma devreye sokulmalıdır.
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği


Bursa’da eşcinseller için açtığı kafeteryası ruhsatsız olduğu gerekçesiyle kapatılan Gökkuşağı Derneği Başkanı Öykü Özen’in yaptığı müracaat üzerine, haklarında 3’er yıla kadar hapis talebiyle dava açılan ve aralarında dönemin Osmangazi Belediye Başkanı Altepe ve yöneticilerinin de bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına başlandı.

Bursa’da eşcinseller için açtığı kafeteryası ruhsatsız olduğu gerekçesiyle kapatılan Gökkuşağı Derneği Başkanı Öykü Özen’in çifte standart uygulandığını belirterek yaptığı müracaat üzerine, haklarında 3’er yıla kadar hapis talebiyle dava açılan ve aralarında dönemin Osmangazi Belediye Başkanı ve yöneticilerinin de bulunduğu 7 sanığın yargılanmasına başlandı.
2. Sulh Ceza Mahkemesinde "görevi kötüye kullanmak" suçundan 3’er yıla kadar hapsi talep edilen dönemin Osmangazi Belediyesi İmar ve Şehircilik Şube Müdürü Y.K. (42), Ruhsat Denetim Şube Müdürü K.K. (48), Zabıta Müdür Vekili S.Ç. (51), Osmangazi Belediye Zabıta Müdürü V.I. (52), Zabıta Komiseri A.P. (44), zabıta memuru B.S. (38) ilk kez hakim karşısına çıktı. Diğer tutuksuz sanıklar dönemin Osmangazi Belediye Başkanı R.A. (52), başkan yardımcıları B.V. (39) ile M.Ç. (50) ise bugünkü duruşmaya katılmadı.


"BELEDİYEDE ÇALIŞMAK KAYGAN BİR ZEMİNDİR"

Hakkındaki iddiaları yalanlayan V.I., 2004-2008 yılları arasında Osmangazi Belediyesi’nde Zabıta Müdürü olarak görev yaptığını belirterek, "Malumunuzdur ki, belediyede çalışmak sıkıntılı, riskli bir iş olup, kaygan bir zemindedir. İsmi geçen olaylarla ilgili benim şahsi bir bağlantım yoktur. Doğal olarak amirlerimizin belli bir takım talepleri olmaktadır. Ancak, bunları yazılı olarak istemediğimden başıma bu işler geldi. İddianamede de belirtilen olaylarla ilişkin ayrıntılı olarak ifade verdim. Bu ifadelerimi aynen tekrar ederim. Buna ilişkin olarak, dosyada mevcut iletişim tespit tutanakları da vardı. Bulunduğumuz görev ve makamı kaybetmemek için, bir takım şeylere göz yummuş olabiliriz. Ben bu sebeple zabıta müdürlüğünden kendi isteğimle ayrıldım. Buna benzer suçlamalardan, Bursa’da iki ayrı asliye ceza mahkemesinde hakkımda mahkumiyet kararı verildi. Atılı suçlamalardan ise ayrı ayrı beraatimi olmazsa da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını istiyorum" dedi.

"BERAATİMİ İSTİYORUM"

Diğer tutuksuz sanık K.K. ise 2005-2008 yılları arasında Osmangazi Belediyesi Ruhsat Denetim Şube Müdür vekili olarak görev yaptığını ifade ederek, "İddianamede hakkımda iki ayrı suçlama var. Bunlardan biri Sırameşeler Mahallesi’ndeki bir ekmek fırını ile alakalıdır. Bu fırının ruhsat talebi vardı, biz ise bunu reddetmiştik. Şahıs, bunun üzerine Bursa İdare mahkemesine dava açtı. Bununla alakalı İdare mahkemesi kararını dosyaya sunmuştum. Diğer konu ise, bir kıraathane ile alakalıdır. Bu müracaata da
ruhsat verilmemiştir. Bununla ilgi belediye meclis üyesi H.T. ile görüşmemiz oldu. Kendisi bu konuda yardımcı olmamızı istedi. Ancak, mevzuata uygun olmadığını söyleyip bunu kabul etmedik. Atılı suçlardan beraatimi istiyorum. Mahkeme aksi kanaatteyse, lehime olan hükümler uygulansın. Ayrıca hakkımda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilsin" diye konuştu.
Osmangazi Belediyesi İmar ve Şehircilik Müdür Vekili Y.K. ise adının iddianameye sehven karışmış olabileceği ifade ederek beraatini istedi.
Mahkeme duruşmaya katılmayan Belediye Başkanı R.A. ve B.V. ile müşteki Öykü Özen’in dinlenmesi için duruşmayı erteledi.

"GÜNDE 3 DEFA ZABITALAR GELİP DENETİM YAPIYORDU"

Heykel’deki Gökkuşağı Derneği’nin yanında eşcinseller için açtığı ’Gülüm’ adlı kafeteryasının mühürlenmesi üzerine savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu anlatan müşteki Öykü Özen ise, "Kafeye, günde 3 kez zabıtalar gelip denetim yapıyordu. Amacım bir kaç insanı orada çalıştırıp fuhuştan uzaklaştırmaktı. Fakat zabıta ’Neden tavan boyu 3 metre değil’ diyerek kafeteryamızı mühürledi. Türkiye’de bütün binaların tavan boylarının 2.40 olduğunu belirtmemize rağmen dinletemedik. Ben de çevremdeki diğer kafeteryaların da ruhsatsız olmasına rağmen kapatılmadığını öğrendim. Çeşitli tarihlerde o kafelere gidip, yediğim içtiğim şeylerin fişlerini aldım. Ve bu işletmelerin ruhsatsız olmasına rağmen çalıştığını, fişlerle belgeleyip, Osmangazi Belediyesi’ne bunların da kapatılması için müracaatta bulundum. Belediye o kafeteryaların da ruhsatsız olduğunu, resmi yazışma cevabında ifade edince, soluğu adliyede aldım. Ve çifte standart uygulayan yöneticilerin cezalandırılmasını istedim. Teknik dinlemede bir çok
işletmenin de benzer şekilde belediye yöneticilerinden talimatlar alıp, bazılarına göz yumdukları ortaya çıkınca sanıklar hakkında dava açıldı" dedi.

Hepsini Hizaya Dizdi -YeniBursa -Tamamı-Kaynak


 Trans Aktivistlere Hapis Cezası:Suçunuz Travesti Olmak
 Basına ve Kamuoyuna;
 27/10/2011

 Trans İnsan Hakları Savunucuları Hapis Cezasına Çarptırıldı, Saldırgan Polisler ise Cezasız!..

19 Haziran 2010’da Pembe Hayat Derneği kurucusu 3 trans insan hakları savunucusu, Esat Polis Karakolu’na bağlı polisler tarafından, araçlarının içerisinde seyir halindeyken hiçbir hukuki gerekçe gösterilmeden gözaltına alınmak istenmiştir. Polisin, her gün trans bireylere yönelik bu keyfi uygulaması karşısında, seyahat özgürlüklerinin engellendiği, Kabahatler Kanunu’nun keyfi ve yasal sınırları aşılarak uygulandığı ve Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nda belirtilen hakların kötüye kullanıldığı iddiasıyla gözaltına alınmayı reddeden Pembe Hayat üyeleri, polis tarafından şiddet uygulanarak gözaltına alınmıştır.

Şiddete ve hakarete uğrayan trans insan hakları savunucularının saldırgan polisler hakkında ilgili savcılığa yapmış oldukları suç duyuruları dikkate alınmazken, şiddeti uygulayan polislerin yapmış oldukları suç duyuruları sonuç vermiş ve savcılık tarafından 3 insan hakları savunucusu hakkında ´´polise direnme´´, ´´hakaret´´ ve ´´kamu malına zarar´´ iddiasıyla kamu davası açılmıştır. 26.10.2011 tarihinde sona eren davada ise Ankara 15. Asliye Ceza Mahkemesi savunucular hakkında hapis cezası kararı vermiştir.
 Pembe Hayat Derneği Başkanı Buse Kılıçkaya ´´polise direnme´´ iddiasıyla 5 ay hapis cezasına çarptırılırken, Dernek Başkan Yardımcısı Derya Tunç yine ´´polise direnme´´ iddiasıyla 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır. Dernek üyesi Naz Güdümen ise, ´´hakaret´´ iddiasıyla 1 yıl, ´´polise direnme´´ iddiasıyla 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştır.
 Trans bireylere yönelik kolluk kuvvetleri tarafından, yasal mevzuat zorlanarak veya dikkate alınmayarak uygulanan keyfi idari para cezaları, gözaltılar veya kötü muamele ve şiddet cezasız kalmakta; bu durum karşısında mağdur olan trans bireyler ve özellikle hak savunucuları sürekli şekilde kolluk kuvvetleri tarafından dava açılarak caydırılmaya çalışılmaktadır.
Kamuoyunda tanınan ve yıllardır trans bireylerin insan haklarının korunması ve hak ihlallerinin görünür kılınması konusunda aktif çalışmalar yürüten Buse Kılıçkaya ve Derya Tunç’a verilen hapis cezaları kabul edilemez!
 Kolluk kuvvetlerinin, trans bireylere yönelik polis şiddetini görünür kıldıkları ve bunu engellemeye çalıştıkları için hedef seçtiği ve Ankara 15. Asliye Ceza Mahkemesi’nin polisin ifadelerini esas alarak mağdur ettiği iki insan hakları savunucusuna yönelik bu karar, BM İnsan Hakları Savunucularının Korunması Bildirgesi’ni açıkça ihlal etmektedir. Aynı şekilde, kolluk kuvvetlerinin trans bireylere yönelik kötü muamele ve şiddeti ile görev sınırlarını aşan keyfi uygulamaları, yargı organlarının ise önyargılı ve ayrımcı tutumu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, AİHM içtihatları ve bizzat T.C. Anayasası ve yasalarının görmezden gelindiğinin kanıtıdır.
Verilen karar, tek bir mesaj vermektedir: ´´Kolluk kuvvetleri, size kötü muamele ve şiddet de uygulasa, görev sınırlarını aşan uygulamalarda da bulunsa, sesinizi çıkarmamalısınız. Aksi takdirde, hapis cezasına çarptırılırsınız!´´ Bu karar aynı zamanda, ilgili polislerin trans insan hakları savunucularını zorla gözaltına alırken dillendirdikleri ´´suçunuz travesti olmak´´ anlayışının adalet sistemi tarafından da onaylanması anlamına gelmektedir!
Her gün ayrımcılık, nefret suçları, polis şiddeti ve toplumsal dışlanma pratikleri ile karşılaşan trans bireyler, haklarını aradıklarında yeniden mağdur haline dönüştürülmektedir. Bu uygulama, Türkiye’de temel hak ve özgürlüklerin ve demokrasi anlayışının ne derece taraflı ve dolayısıyla yetersiz olduğunun kanıtıdır.
Bu adaletsizliğe karşı Türkiye’deki ve yurtdışındaki bütün insan hakları savunucularını, demokratik kitle örgütlerini ve vatandaşları bu transfobik ve taraflı karara karşı dayanışmaya çağırıyoruz.
 Transfobik polis ve adalet sistemi istemiyoruz!.. İnsan hakları savunucularının göz göre göre şiddete uğraması ve hapis cezasına çarptırılmasına sessiz kalmayacağız!.. Trans bireylere yönelen kurumsal şiddet ve adil olmayan yargılamayı protesto ediyoruz. Yetkilileri derhal bu konuda adım atmaya ve mağdur edilen Pembe Hayat Derneği yönetim kurulu üyeleri hakkında verilen kararı değiştirmeye çağırıyoruz.
Saygılarımızla,
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
 Destekçiler:
Ankara Sosyalist Feminist Kolektifi
Ceza İnfaz Sisteminde Sivil Toplum Derneği
feministBiz
Hebûn Diyarbakır LGBTT Oluşumu
İnsan Hakları Derneği Genel Merkezi
İstanbul LGBTT Dayanışma Derneği
Kadın Dayanışma Vakfı
Kaos GL Derneği
Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği
 MorEl Eskişehir LGBTT Oluşumu
 ODTÜ LGBT Dayanışması
 Pozitif Yaşam Derneği
 Siyah Pembe Üçgen İzmir LGBTT Derneği
 Sosyal Politikalar ve Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Araştırmaları Derneği (SPoD)
 Türkiye İnsan Hakları Vakfı
 Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi
 Voltrans Trans Erkek İnisiyatifi
 [Pembe Hayat: 0312 4338517 pembehayat@pembehayat.org]
Blogger tarafından desteklenmektedir.