Konu ile ilgili olarak Pembe Hayat Derneği bir basın açıklaması yaptı:
Başvurucu Esma Halat bir trans kadın ve 21 Ekim 1999′da İstanbul’da evine doğru giderken bir polis memuru tarafından Beşiktaş Polis Karakolu’na zorla götürüldü. Polis tarafından sürekli şekilde fiziksel ve psikolojik tacize maruz kaldı. Evinde fuhuş yaptığı iddiasıyla gözaltına alındığı söylenen ve kötü muameleye maruz kalan Esma Halat, serbest bırakılır bırakılmaz Şişli Etfal Hastanesi’nden maruz kaldığı kötü muamele ile ilgili raporları aldı. Bir gün sonra da, ilgili savcılığa suç duyurusunda bulundu. Gerekli iç hukuk yollarını tüketen Esma Halat, 8 Mayıs 2008′de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, kendi iddialarını araştırmak amacıyla etkin bir soruşturma yürütülmediği için Sözleşme’nin gözaltı sırasında kötü muameleye maruz kaldığı (3. Madde), kötü muamele uygulayan polise yönelik cezai sürecin son derece uzun olduğu (6. Madde), hakkı olan tazminattan mahrum bırakıldığı (13. Madde) iddiaları ile başvurmuştur.
Mahkeme, Halat’ın kötü muamele gördüğü iddiası ile ilgili herhangi bir kanıtın bulunamadığını belirtmiştir. Ancak, polis memuruna yönelik soruşturmanın ve de cezai kovuşturmanın 8 yıldan fazla sürdüğü ve son derece uzun bir süre olduğu, kötü muameleyi uyguladığı iddia edilen polis memurunun soruşturulması noktasında yine idari bir amirin görevlendirildiği ve bu durumun sürecin bağımsızlığına zarar verdiği ve de soruşturma esnasında Halat’a failin teşhis edilmesi sürecinde gerekli bilgilerin sunulmadığından hareketle, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin etkin soruşturmanın gerçekleştirilmediği iddiasıyla 3. Madde’sinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Mahkeme, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Esma Halat’a manevi tazminat olarak 15.000 Euro ve de mahkeme masrafları için 2.000 Euro ödemesini kararlaştırmıştır.
AİHM’in bu kararı, kolluk kuvvetlerinin trans bireylere yönelik sürekli şekilde uyguladıkları kötü muamele ve de şiddet konusunda iç soruşturma ve de kovuşturma evrelerinde cezasızlıkla ödüllendirildiğini, kolluk kuvvetlerinin uyguladıkları şiddet veya keyfi uygulamalar konusunda ilgili idari birimlerin etkin soruşturma yürütmediklerini ve süreci uzun tutarak failleri korudukları, mağdurları süreç içerisinde yeniden mağdur haline getirdikleri gerçeğini destekler niteliktedir.
Her ne kadar mahkeme bu konu hakkında karar vermemiş olsa da, trans bireylerin kolluk kuvvetleri tarafından çeşitli yasalar kötüye kullanılarak ya da görev aşımında bulunarak keyfi idari cezalar, kötü muamele ve de şiddet konusunu da gündeme taşımaktadır. AİHM’in bu sembolik kararını dikkate alarak, Türkiye Hükümeti bir an önce kolluk kuvvetleri tarafından trans bireylere yönelen insan hakları ihlallerine karşı adım atmak zorundadır. Polis Vazife ve Selahiyetleri Kanunu, Kabahatler Kanunu, Trafik Kanunu gibi kanunlar derhal yeniden gözden geçirilmeli, kolluk kuvvetlerinin hak ihlali gerçekleştirmesini kolaylaştıran mevzuat ortadan kaldırılmalıdır. Kolluk kuvvetlerinin trans bireylere uyguladıkları şiddet konusunda etkin ve bağımsız soruşturma gerçekleştirilmeli, yargı organları kolluk kuvvetlerini cezasızlık ile ödüllendirmemeli ve de trans bireylerin maruz kaldıkları kötü muamele ve şiddete karşı her türlü mekanizma devreye sokulmalıdır.
Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği
Yorum Gönder