Sahnede
bir travesti. Kadınlığın dahası insanlığın en ağır çilelerine
katlanmış.Kars’ın bir köyünde başlayan hayatı onu sürükleye sürükleye
fırın ustası,boyacı çırağı,Aksaray’da konsomatris, Tarlabaşı’nda seks
işçisi, İstiklal Caddesi’nde midyeci, solcu, anarşist, feministlik
yapmış.Adından bedenine kadar her şey değişmiş.O kimliğini
bulma,sonrasında da sahip çıkma çabasını sürdürdükçe toplum da ona
yapmadığını bırakmamış.Tüm bunlardan oluşan alışılagelenin aksine bir
kaybeden hikayesi değil,tam tersine bir varoluşun,onurlu bir mücadelenin
öyküsü.Esmeray’la kendi hayat hikayesinden oluşan oyunu Cadı’nın
Bohçası ve bu oyunun içinde hem toplumun hem bireysel olarak bizlerin
rolü üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik.
Son yıllarda çok popüler olan ve bu alanda da başarılı örneklerini
izlediğimiz in-yer-face akımı var.Cadı’nın Bohçası bu tür bir oyun
diyebilir miyiz?Yoksa in-yer-face’in ötesinde acıtıcı gerçeğin ta
kendisi mi?
Aslında
gerçeğin kendisi.Benim oyunumu Nedim Saban izlemişti,oyunumun
in-yer-face olduğunu ve biraz da teveccüh göstererek gelecekte bu tarz
oyunların iyi bir oyuncusu olacağımı söylemişti.Cadı’nın Bohçası biraz
öyle.Çıkıyorum ve adeta gerçekleri insanların yüzlerine
tükürüyorum.Benim tarzım bu,gerçeklik.Bu benim hayatım,yaşadıklarım.
Cadı’nın Bohçası dışında Dario Fo’nun Yalnız Kadın ve :Tecavüz isimli
oyunlarını sahnelediniz yine kendi hayatınızdan örnekler de
katarak.Oyun seçerken profesyonelce mi davranıyorsunuz yoksa kendi
hayatınızla örtüşen,içselleştirebileceğiniz oyunları mı tercih
ediyorsunuz?
Tecavüz
ve Yalnız Kadın’da benim hayatım vardı.Özellikle tecavüz oyununda kendi
yaşadığım iki tecavüz olayını sahneye taşımıştım.Biraz bilerek o
oyunları seçmiştim.Geçen sezon oynadım o oyunları ve kaldırdım.Çünkü o
oyunlar üzerine daha çok çalışmak lazım.Benim tarzım biraz
farklı,anlatı.Bundan sonra böyle devam etmek istiyorum.Cadı’nın
Bohçası’nın devamı olucak,Cadı’nın Kopçası.Bu yıl içerisinde oyunculuk
üzerine ciddi bir çalışma yapmak,eğitim almak istiyorum.Bu çalışmayı
yapmadan bir daha metin oyunla sahneye çıkmak istemiyorum.Oyunculuk
eksiğimi fark ettim.Mesela Sınır diye bir oyun var.Onu
denedim,değiştirdik,orada transeksüel kadın askeri oynadım.Şimdi bir
proje var.Bir transeksüelin hayatı,opera-müzikal şeklinde
sahneleyeceğiz.Onu önümüzdeki sezon sahnelemeyi düşünüyoruz.Dario Fo
oyunlarına biraz ara verdim ama Medea’yı mutlaka oynamak istiyorum.
Cadı’nın Bohçası’nın seyirci profili nasıl?Anadolu’da çeşitli
şehirlerde ve yurtdışında bu oyunu sahnelediniz.Oyunu izlemeye kimler
geliyor,nasıl tepkiler alıyorsunuz?
İlk
başlarda daha çok üniversite öğrencileri vardı,sonra oyun başka
şehirlere gidip farklı mekanlarda sahnelenince seyirci profili
değişti.Şu an genel tiyatro izleyicisi profili var.Mesela İzmir’de
Sığacık diye bir beldede oynamıştım.1000 kişilik bir beldede.Oradaki
köylüler geldiler oyunu izlediler.Belki de tiyatroyla hiç alakaları
yok,hayatlarında belki de hiç tiyatroya gitmemişler.Çok
doğaldı,inanılmaz güzeldi.Mesela körler projesinde oynuyorum,orada da
başka bir izleyici profili var.Mesela geçenlerde Eczacıbaşı Holding
yönetim kurulundan 7 kişi gelmiş,Yapı Kredi Genel Müdürlüğü personeli
gelmiş.Oranın izleyicisi profili öyle.Topuklu ayakkabılı
kadınlar,sosyete beyler falan.Bana diyorlar ki “Ay ellere bak,benim
ellerimden güzel,ayol benden daha kadınsın,vs.”Çok basit şeyler.Orada
karanlıkta oynuyoruz.Görmüyor,sadece sesimi duyuyor.”Ay ben sesinizden
daha farklı düşünmüştüm,bildiğimiz kadınsınız.”Ben bu oyunu
üniversitelerde çok oynadım,yoğunlukla üniversite öğrencileri izleyicim
diyebilirim.
İçinde bulunduğunuz koşullarda bir mucize yaratıyorsunuz,birçok kişi
için umut kaynağı oluyorsunuz ama Vakit gazetesi “travesti,kürt,solcu
Esmeray cadılığı ve transeksüelliği övdüğü oyunuyla” gibi kışkırtıcı
ifadelerle sizi hedef gösteriyor.Ne hissettiniz bu haber
karşısında?Anlaşılamamak neler hissettirdi?
Tabi
ki kafama takıldı ama bir yandan da umurumda olmadı.Anlaşılamama gibi
de algılamadım çünkü onlar beni
izlemediler,bilmiyorlar,tanımıyorlar.Buna karşılık Hidayet
hanım-başörtülü,din üzerinden yazılar yazan biri- çok güzel bir yazı
yazdı.”Durun dinleyin,bir şey söylüyor Esmeray.” diye.Sonra Milliyet
gazetesinde bir yazı çıkmıştı “Bu insan oynuyor,insanlar gidiyor,para
veriyor,beğeniyor,demek ki ortada kayda değer bir şey var.”diye.Sonra
Vakit gazetesi devam etmedi.Normalde devam ederler,Yala ama Yutma’da
uzun süre aleyhe yayın yapmışlardı.Abdurrahman Dilipak’ı aradım,şoka
girdi nasıl böyle bir şey olur diye,haberim yok.Nasıl haberi
olmaz,gazetede editörsün.Aslında dertleri Kumbaracı50 ile.Yala ama yutma
oyununda sopalarla gelmişlerdi.Ama ben de öyle bir şey
olmadı,durdurdular o yayınlarını.3 gün polis geldi oyuna beni korumak
için ama ben hiç korkmadım,ne olacaksa olsun dedim.Ama kişisel hakaret
anlamında dava açtım.Bu saldırmaya gelen derneklerden birinin başkanı
geldi,tiyatrodakiler tedirgin oldu,adamın yanına güvenliği
oturttular.Adam oyunu izledi,sonra da gelip beni tebrik etti,bana hak
verdi.
>>Tamamı TiyatrOnline