Bugün ilk yazısı yayımlanmış. Başlık: Ah Tarlabaşı Vah Tarlabaşı. Başarılar Esmeray!
İki ay önce tiyatrocu bir arkadaşım bana dedi ki, “Ben oyunumda Roman bir kadını oynayacağım.” Benim Tarlabaşı’nda 10 yıl oturduğumu biliyor. Buna dayanarak devam etti, “Senin orada tanıdığın Roman kadınlarını tanımak istiyorum. Bana yardımcı olur musun?” Tamam, dedim. Ben tam iki yıldır hiç uğramamıştım Tarlabaşı’na. Benim aklımda, Cadının Bohçası oyununu izleyenler bilir, orada anlattığım gibi sahneler ile karşılaşacağımız vardı. Dışarıda Kürt kadınlar oturmuş öbek, öbek, Roman kadınları daha yayvan... Halılar, kilimler, tas, tava, patlıcan, domates, yemek yapmak için... Az ileride transseksüel kadınlar, onlar oturmamışlar, ayaktalar. Sokağın ilerisinde Afrika’dan gelen zenciler. O sokak bitince ince uzun bir sokak, karanlık. Gençler ayaktalar, hareketli, alış veriş halindeler... Anlattığım o sokaktan aşağıya bu sefer arkadaşımla indik. Bir gariplik vardı bu sefer. Sanki Tarlabaşı değildi burası. Sokaklar bomboştu. Kimsecikler yoktu. Kafamda soru işaretleri ile aşağı indik, eski oturduğum mahalleye doğru... Sokağın girişinde kadın kuaförü var. Kuaförün önünde Sabayat (Sabahat) abla. Sabayat hep oturur; gene oturuyordu. Selamlaştık. Yaşlanmıştı Sabayat Abla iyice; az sohbet ettik. Mutsuzdu. “Neden bu kadar moralin bozuk?” dedim. “Yaşlılık be kızım!” dedi. “Baksana eskisi gibi değil hiçbir şey.. Her şey değişti.” “Değişen ne,” dedim, “Sabayat Abla?” “Bilmem!” dedi.
Yazının devamını okumak için tıklayın.
Taraf ücretli abonelik sisteminde olduğundan malesef internet üzerinden sadece özet okuyabiliyoruz.
İki ay önce tiyatrocu bir arkadaşım bana dedi ki, “Ben oyunumda Roman bir kadını oynayacağım.” Benim Tarlabaşı’nda 10 yıl oturduğumu biliyor. Buna dayanarak devam etti, “Senin orada tanıdığın Roman kadınlarını tanımak istiyorum. Bana yardımcı olur musun?” Tamam, dedim. Ben tam iki yıldır hiç uğramamıştım Tarlabaşı’na. Benim aklımda, Cadının Bohçası oyununu izleyenler bilir, orada anlattığım gibi sahneler ile karşılaşacağımız vardı. Dışarıda Kürt kadınlar oturmuş öbek, öbek, Roman kadınları daha yayvan... Halılar, kilimler, tas, tava, patlıcan, domates, yemek yapmak için... Az ileride transseksüel kadınlar, onlar oturmamışlar, ayaktalar. Sokağın ilerisinde Afrika’dan gelen zenciler. O sokak bitince ince uzun bir sokak, karanlık. Gençler ayaktalar, hareketli, alış veriş halindeler... Anlattığım o sokaktan aşağıya bu sefer arkadaşımla indik. Bir gariplik vardı bu sefer. Sanki Tarlabaşı değildi burası. Sokaklar bomboştu. Kimsecikler yoktu. Kafamda soru işaretleri ile aşağı indik, eski oturduğum mahalleye doğru... Sokağın girişinde kadın kuaförü var. Kuaförün önünde Sabayat (Sabahat) abla. Sabayat hep oturur; gene oturuyordu. Selamlaştık. Yaşlanmıştı Sabayat Abla iyice; az sohbet ettik. Mutsuzdu. “Neden bu kadar moralin bozuk?” dedim. “Yaşlılık be kızım!” dedi. “Baksana eskisi gibi değil hiçbir şey.. Her şey değişti.” “Değişen ne,” dedim, “Sabayat Abla?” “Bilmem!” dedi.
Yazının devamını okumak için tıklayın.
Taraf ücretli abonelik sisteminde olduğundan malesef internet üzerinden sadece özet okuyabiliyoruz.
Yorum Gönder