film etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Soderbergh son filmi Şamdanın Arkası (Behind the Candelabra) ve eşcinsel hakları konusundaki soruluarı yanıtladı.
"Bundan 50 yıl sonra bugünkü yaklaşımımız hakkında ne düşüneceğimizi merak ediyorum. Baktığımızda bundan 50 yıl önce Amerika Birleşik Devletleri’nde insan hakları yasası dahi yoktu. Şimdi ise bu bizim genlerimizin bir parçası gibi. Eşcinsel hakları konusunda bundan 50 yıl sonra geriye baktığımızda bunun neden bu kadar uzun bir tartışma konusu olduğunu dahi anlamayacağımızı umuyorum. Euronews"
Behind the Candelabra

Yönetmen: Pedro Almodovar
Oyuncular: Antonio Banderas, Penelope Cruz, Willy Toledo, Hugo Silva, Antonio De La Torre, Carlos Areces, Raul Arévalo, Miguel Ángel Silvestre, Paz Vega, Blanca Suárez, Lola Dueñas




Kahramanlarımız Mexico City´ye giden bir uçakta... Havada sorunlar yaşanmaya başladığı anda yolcular uçağın düşeceğini düşünerek en mahrem sırlarını itiraf etmeye geçiverir. Almodovar´ın alıştığımız oyuncularının yanı sıra Antonio Banderas, Penélope Cruz ve Paz Vega da filmde ufak rollerde karşımıza çıkıyor.
LGBT Tema

Gösterim Tarihi: Türkiye 10-Mayıs-2013


http://www.losamantespasajeros.com/

Ferzan Özpetek dokuzuncu filminde, deyim yerindeyse turnayı gözünden vuruyor. Karşımıza gelen belki en iyi filmi değil. Ama olasılıkla en eğlenceli, en sofistike ve en karmaşık yapıdaki filmi denebilir. Bu şaşırtıcı film, geceleri bir fırında kruvasan yaparak hayatını kazanan, ama gözü oyunculukta olan genç Pietro'nun öyküsünü anlatıyor. Pietro bir yandan bu tutkusunu gerçekleştirmeye çalışıyor, öte yandan eşcinsel olmanın hiç de kolaylaştırmadığı özel hayatını düzene koymaya... Roma banliyösünde ucuza tuttuğu büyük ve eski ev, Pietro için yeni deneyimlerin başlangıcı olacaktır. Burada hem yıllar önce bir gece geçirdiği ve unutamadığı yakışıklı delikanlıyı iyice ağırlamak hem de oyunculuğunu geliştirmek için ideal bir mekan bulmuştur. Ne var ki evin beklenmedik misafirleri vardır: Yıllar önce hep birlikte ortadan kaybolmuş ünlü bir tiyatro grubunun üyeleri. Ailelerine ait olan bu evi mekan bellemişlerdir ve hâlâ savaşın sonuna doğru olup biten trajik olayın çözülememiş gizi peşindedirler(...)

Haber Bağlantıları; Sabah.com.tr/ferzanin-en-gay-filmi -Atilla Dorsay


Tarih: 4 Nisan 2012 Çarşamba
Saat: 19:00
LKM’de Queer Sinema örneklerini izlemeye bu ay Derek Jarman’ın Blue/Mavi filmiyle devam ediyoruz.
Fransız ressam Yves Klein’ın mavi tuvallerinden esinlenerek oluşturduğu bu projede Jarman,  bir taraftan AIDS, ölüm ve yasla yüzleş(tir)irken; öte yandan AIDS’in, ölümün, kaybın ve hiçliğin temsil edilebilirliğini,temsilin ve görmenin sınırlılığını  sorgular. Film aynı zamanda, Jarman’ın veda filmi olarak da okunabilir. Simon Fisher Turner’un şiirsel müziğiyle eşlik ettiği, Tilda Swinton, Nigel Terry, John Quentin gibi ünlü aktris/aktörlerin,  yönetmenin hastalığı süresince tuttuğu günlükleri seslendirdikleri filmin çekiminden birkaç ay sonra Derek Jarman AIDS’e bağlı komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybetti.  Queer sinemanın olağanüstü yönetmeni Jarman’ın bu epik filmini Cüneyt Çakırlar’ın “ ‘Ölmüş Arkadaşlarımın Sesini Duyuyorum’: Tanıklık, Görünürlük, Cinsellik ve Ölüm Üzerine” başlıklı sunumuyla birlikte izliyoruz:


Haber Bağlantıları;

Türk Silahlı Kuvvetleri’nde eşcinsellere yönelik uygulamalar bir belgeselle BBC’nin gündemine geliyor. 15 yıldır BBC Türkçe servisinde çalışan yapımcı Emre Azizlerli’nin İngilizce hazırladığı ve Türk Silahlı Kuvvetleri’nin eşcinsellere yönelik uygulamasını konu alan ‘The Pink Draft/Pembe Tezkere’ bugün BBC Dünya Servisi’nde, ardından BBC Radio 4’un belgesel kuşağında yayımlanacak. Telefonla ulaştığımız Azizlerli, Genelkurmay’ın, askerlik yapmak istemeyen eşcinsellerden cinsel yönelimlerini ispat için kanıt fotoğraf istenmediği yönünde bir açıklama yaptığını ama belgesel için görüştüğü kişilerin deneyimlerinden bu uygulamanın halen devam ettiğinin görüldüğünü söyledi: “Bu tamamen şansa, hangi hastanede, hangi doktora çattığınıza bağlı ama halen devam ediyor. Pornografik çekimin de halen istendiğini söyleyen eşcinseller var. Pornografik olmasa da kadın kıyafetleriyle resim istendiğini söyleyen hatırı sayılır sayıda eşcinsel var.”
Program için Genelkurmay’a da başvurduklarını ama bu talebin karşılanamayacağı yönünde bir açıklama yapıldığını söyleyen Azizlerli “Askeri hastanelerle görüşmek istedim. Onlar da konuşamayacaklarını, Genelkurmay’dan izin almaları gerektiğini söylediler” dedi.
Programda askeriyenin de bakış açısına yer vermek için emekli Tümgeneral Armağan Kuloğlu’yla görüştüklerini söyleyen Azizlerli, Kuloğlu’nun da Genelkurmay açıklamasını yinelediğini, eşcinsellerin orduda istenmediğinin ama bunun söylenmediği sürece askerlik yapılabileceğinin iddia edildiğini belirtti Azizlerli, “Psikolojik test uygulanıyor diyor. Ama cinsel yönelimin ispatı yok modern psikiyatride. O psikolojik testler bir anlamda bilimsel bir kisve diye düşünüyor benim konuştuğum psikiyatristler. Çünkü cinsel yönelimi anlamanın bir yolu yok. Olmadığı gibi etik de kabul edilmiyor böyle bir şey zaten” diye konuştu.
Haber Bağlantıları; http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1083010&CategoryID=79

!f İstanbul Uluslararası Film Festivali, Gökkuşağı Bölümünde gösterilecek Circumstance (Koşul)
Habertürk'ten Kerem Akça;



Tabularla, baskıcı rejimle, sansürle büyütülen bir alt kültürün varlığını, adeta erkek olmayınca kadın severek dışavuran iki lezbiyen karakterin hikayesi. İran’daki teokratik düzenin ortasında ülkenin gelişmiş burjuva sınıfından başı açık iki kızın, böylesi bir ‘Thelma ve Louise’likle sisteme karşı gelmeleri “Koşul”un ana çatısını oluşturmuş. 
Bollywood ile Hollywood arasında duran bir dokudan seslenen eserin, yaklaşımıyla evlilik, din, politik sansür gibi kavramları keskince hicvettiği görülebiliyor. Bu durum da genelde at gözlüğüyle belli bir noktaya takılı kalan İran sinemasından cesur bir kadın yönetmenin varlığıyla yüzleştiriyor bizleri. Üstelik bu iki karakterin yakınlaştığı ve ön sevişme yaşadığı yataktaki ilk anı ‘sabah ezanı’nın okunmasına denk getirmesi de; dini liderli sistemle ne kadar sorunlu ve muhalif bir sinemacı olduğunu ispatlıyor Meryem Keşavarz’ın. 
Eylül ayında New York’ta vizyonda izlediğim “Circumstance”, “Koşul” adıyla 16-26 Şubat 2012 tarihleri arasında düzenlenecek 11. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali kapsamında Türk izleyicisiyle buluşuyor. Sözünü ettiğimiz yapıtın, şimdiden festivalin en çok tartışılan ve iz bırakan filmi olacağını öngörebiliriz.

keremakca@haberturk.com



Haber Bağlantıları;
Tamamı- Habertürk -Boyle-iran-filmi-gormediniz


Her yıl İstanbul ve  Ankara 'da yapılan festivale bu yıldan itibaren İzmir'de katıldı. Şubat ve Mart aylarında izleyicisiyle buluşan İfistanbul Uluslararası Film Festivali'nin olmazsa olmaz bölümlerinden Gökkuşağı Filmler için 6 film seçilmiş.


“Ordudayken iki adamı öldürdüğüm için bir madalya aldım, bir başkasını sevdiğim için ise ordudan atıldım.” - Bir Vietnam gazisinin mezar taşından
Yılın süprizi ise Zenne. Zenne Gökkuşağı bölümünün dışında Özel Gösterim'de sunulacak.


Etkinlik takvimi 26 Ocak'ta açıklanacak.


Takip İçin: http://www.ifistanbul.com

Channing Tatum'un ünlü olmadan önce bir süre striptiz klüplerinde çalıştığını bilmeyen yok. Tatum'un hayatının bir kısmını film projesi olarak sunması, Steven Soderbergh'in kabulüyle, 29 Haziran'da Warner Bros stüdyolarında çekim aşamasında olan film izleyiciyle buluşacak.

Tatum'la beraber ;Matthew McConaughey ve Matt Bomer da lezzet katacak.


Channing Tatum'un diğer filmi G.I. Joe: Retaliation'la aynı tarihte gösterime girmesiyle kafalar da karışacak. Bir yanda asker bir yanda striptizci. Tatum iki halli de gider...

Warner Bros/Filmden;



Haber Bağlantıları;


hiuka phoolharu (snow flowers) nepal'in ilk uzun metrajlı, baharda vizyona girecek olan eşcinsel filmi. yönetmen nepal kökenli fransız subarna thapa . başrollerde nepal'in ünlü yıldızları dia maskey ve nisha adhikari var. filmin içeriği hakkında adhikari şöyle demeç vermiş; "nepal'de lezbiyen olmanın akli, duygusal ve fiziksel travmalarını ortaya koyuyor"

nepal medyası da şimdiden isim bulmuş; brokeback everest.

bir de bunlar var; (bkz: brokeback mountain). 


madisozluk.com >>hiuka phoolharu 


'Ateşli Oda'nın DVD’si raflarda!

22 Eylül 2011 Perşembe, 14:52:58
İspanyol sinemasının son 15 yılına damga vuran Julio Medem, pembe dizi dokusu, gerçeküstücü dünyası ve erotizm dozajı ile tartışmalar da açmıştır. “Ateşli Oda” ise yönetmenin genelde tek mekanda geçen ‘cinsel ilişki filmi’ formülüne ‘lezbiyen’ bir pencereden bakışı olarak özetlenebilir. Mekanı mitolojik ve politik göndermelerle gerçek bir kimlik arayışı fanusuna dönüştüren yönetmenin, kendine uygun projeden filmografisine yaraşır bir iş çıkardığına şüphe yok. Eşcinsel sinema için de cinsel ilişki filmleri için de ‘kilit’ bir işlevi olabilir ilerleyen dönemde “Ateşli Oda”nın. 

Tamamı-Kaynak-Habertürk

İstanbul Kültür Sanat Vakfı tarafından düzenlenen Filmekimi’nde, dünyanın belli başlı festivallerinde ödüller kazanmış, Berlin, Cannes, Venedik ve Toronto’da dünya prömiyerlerini yapan filmlerle usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 40’a yakın film izleyicilerin karşısına çıkacak.
Zengin programıyla Filmekimi, 8–15 Ekim tarihlerinde, 8 gün boyunca Beyoğlu’nda Atlas ve Beyoğlu sinemalarının yanı sıra Nişantaşı City’s ve Cinebonus Maçka G-Mall olmak üzere 4 sinemada izleyicilerle buluşacak. ...... Filmekimi 10. yılında yalnızca İstanbul’da değil, Türkiye’nin beş şehrinde daha sinemanın en iyi ve en güncel örneklerini sunuyor. Filmekimi kapsamında bu yıl Avrupa Birliği MEDIA programının desteğiyle İstanbul’un yanı sıra, İzmir, Bursa, Konya, Trabzon ve Diyarbakır’da hafta sonları gösterimler yapılacak ve böylece Filmekimi Türkiye’nin dört bir yanında yeni sinema sezonunu müjdeleyecek. 

FİLMEKİMİ PROGRAMINDA LGBT 

BEGINNERS / Mike Mills Mike Mills, otobiyografik öğeler taşıyan filminde, babasıyla sürprizli ilişkisini gayet içten bir şekilde anlatıyor. Beginners, yıllar süren evliliğinden sonra, karısının ölümü üzerine eşcinsel olduğunu açıklayan 75 yaşında bir baba ve oğlu arasındaki ilişkiyi ve içten sevgiyi anlatan “harikulade yaratıcı bir komedi”. Mike Mills’in 2005 yapımı ilk filmi Başparmak İstanbul Film Festivali’nde gösterildiğinde büyük ilgi toplamıştı. 

ERKEK FATMA / TOMBOY / Céline Sciamma 1980 doğumlu genç Fransız yönetmen Céline Sciamma’nın son filmi Erkek Fatma, oyunlar, çocuk dünyası ve mutlu güzel yaz günlerini fon alarak cinsiyetle ilgili kalıpları inceliyor.
Erkek Fatma, Berlin’den Jüri Ödülü ile dönerken, Philadelphia’da Gay – Lezbiyen Jüri Özel Ödülü, San Francisco’da Gay – Lezbiyen İzleyici Ödülü ve Torino’da Gay – Lezbiyen En İyi Film ödüllerini kazandı. 10 yaşındaki kız çocuğu Laure’un yeni taşındıkları kasabada kendisini erkek olarak tanıtmasını konu eden ve amatör çocuk oyuncuların olağanüstü performanslarıyla dikkat çeken Erkek Fatma, Berlin Film Festivali’nin Panorama ve Nesiller bölümlerinin açılışlarında gösterildi. 

 






Hakemlik lisansı iptal edilen, ve iptal nedeni eşcinsel olması sayılan; Halil İbrahim Dinçdağ'ın davası hala sürmekte. Bu arada şubat 2011'de vizyona girmesi beklenen Turnuva Altın Kolye filminde rol almış. Filmin yönetmenliğini Varol Uzun yapmış ve onun sözleriyle;
“İnsanların cinsel hayatları bizleri ilgilendirmez, önemli olan yaptıklarıdır. Filmde Halil İbrahim Bey'in yanısıra yazar Nihat Genç, Volkan Konak, Sunay Akın, Trabzonspor'un efsane futbolcularından Serdar Bali, Hami Mandıralı, Şenol Güneş, Ahmet Suat Özyazıcı da yer alacak.”

POLANSKİ’DEN SÜRPRİZ - 2 yıl önce 1977’lerde işlediği tecavüz suçuyla İsviçre’de tutuklanan Polonyalı usta sinemacı Roman Polanski, Haziran 2010’da serbest bırakılmasının ardından sessizliğe gömülmüştü. Polanski’nin sessiz sedasız tamamladığı yeni filmi “Carnage” festivalde ana yarışmada bulunuyor. Başrollerini Kate Winslet, John C. Reilly ve Jodie Foster’ın paylaştığı film, Yasmina Reza’nın övgü toplayan tiyatro oyunu “God of Carnage”nin uyarlaması . İki orta sınıf ailenin çocukları dolayısıyla bir araya gelmesi üzerinden ilerleyen film, ırkçı önyargılar ve homofobi gibi konulara yoğunlaşıyor. Dün basının karşısına çıkan film, eleştirmenleri büyüledi ve filmin sıkışmışlık hissi ile Polanski’nin son birkaç yılda yaşadıkları arasında bağlantı kuruldu.(Milliyet Sanat Ödül aslanın midesinde)

Jim Carrey’nin son eseri, niye Hollywood’da oyuncunun 20 senedir büyük şirketler tarafından dağıtılmayan tek filmi oldu? Kerem Akça yazdı...

16 Ağustos 2011 Salı, 10:48:13
Sansür mü, sindirme mi?
Eşcinsel bir dolandırıcının yaşanmış gerçek hikayesi, Jim Carrey’nin vücut vermesiyle perdeye yansımış. Ancak Hollywood’un ‘tutucu’ politikasının ‘sansürcü’ uzantısı olarak “I Love You Philip Morris”, herhangi bir stüdyo desteği göremedi. Luc Besson’ın şirketi Europacorp’un altında festivallere hitap etti ve dar dağıtım olanağı buldu. Halbuki karşımızdaki kolay akan ve rahat izlenen bir dolandırıcılık hikayesiydi. Belden aşağı esprileriyle de kitleleri yakalayabilirdi. Ancak nedense ‘siyahi alt kültür’ için başlayan yükseliş hareketi ‘eşcinsel alt kültür’ için mesele ‘ön plana çıkma’ olunca geçerli değil. Bu sebeple de ya ırkçı eşcinsel komedileri ya da onların yan karakterlere itilip yabancılaşmasını izleyebiliyor genel izleyici. Bu da Hollywood’un sansürcü tutumunu gözler önüne seriyor. En atılımcı örnek “Brokeback Dağı”nın Oscar’ın ucundan dönmesi de bu durumun bir başka kanıdı. Peki böylesi bir özgürlük için bir eşcinsel Amerikan başkanı mı gerekli?  Habertürk-Tamamı Devamı>>

Kerem Akça, 'Swoon'u ele aldı

25 Temmuz 2011 Pazartesi, 09:44:01
Eşcinsel sinemanın mihenk taşı
İki eşcinsel gangsterin işledikleri suçlara ve yaşadıkları aşka odaklanan, ancak buna 1920’lerin dokusuyla yaklaşan bir eser. “Vahşi Zarafet” ile tanıdığımız Tom Kalin, burada “İyi Alman”ın görsel estetik devrimini ve 30’ların gangster filmlerini arkasına alan bir retro suç filmine imza atıyor. Siyah-beyaz, 16 mm, 8 mm ve mono ses gibi şeyleri öne çıkaran “Swoon”, kuşkusuz eşcinsel sinema için mihenk taşı bir filmlerden biri.

Cinayet, rehin alma, mahkeme, hapishane. 16 mm, grenli doku, teleobjektif, 1920’lerin kostümleri, newsreel parçaları, mono ses, çok yakın planlar, iç ses, ara plan. İşte “Swoon” (1992) bu kelimelerle özetlenebilir. Zaten yönetmen Tom Kalin de böylesi öğeleri üzerimize atmak için yola çıkmış. 1920’lerde Nathan Leopold ile Richard Loeb’ün işlediği cinayete odaklanan bir suç filmiyle çıkagelmiş.

20’ler dokusunu tutturan Godardiyen bir yapı
Filmin tür algısı o kadar karmaşık ki adeta o dönemin türsüzlüğünü akla getiriyor. Bu bağlamda da ‘katil aşıklar filmi’ gibi başlayan eserin ‘rehine gerilimi’ne meylederek ‘mahkeme filmi’ne açıldığını, oradan da noktayı ‘hapishane filmi’ olarak koyduğu söylenebilir. Bu da aslında dönemin atmosferini keskin bir şekilde yaratan Clint Eastwood’un “Sahtekar”ı (“Changeling”, 2008) ile akrabalık kurmasına yol açıyor.

Zira Tom Kalin, burada 1920’lerin dokusunu Godardiyen bir yapıya uyarlarken içinde bulunduğu akımın temsilini yapmış ciddi anlamda. ‘New Queer Cinema’ adlı 80’lerin sonunda başlayan ve Gus Van Sant, Gregg Araki, Todd Haynes, Lisa Cholodenko gibi isimlerle bilinen bu eğilimin ana felsefesi ‘konvansiyonel ve düz olan karşıt’ bir anlayış dokumaktır. Van Sant da “Mala Noche”de (1986) 16 mm siyah-beyaz görüntülerle yaptığı girişin devamında sayısız bozucu numarayla Godardiyen bir yol izlemiştir.  Devamı-Tamamı-HaberTürk

Roma Film Festivali’nde politik filmler dikkat çekiyor.
İranlı yönetmen Hüseyin Keşavarz‘ın “Köpek Gibi Terlemek” (Dog Sweat) adlı filmi ilk olarak festivalde halk gösterimine girdi.
Film İran’da 20 yaşında 6 gencin toplumsal baskıya karşı baş kaldırışını anlatıyor. Filmde hikaye
durumunu gizlemek için sahte evlilik yapan bir eşcinsel ve evli bir adamla ilişki yaşayan bir feministin etrafında gelişiyor. Ancak film bu özellikteki kahramanların İran bir yana hangi topluma kolay uyabileceği sorusunuysa sormuyor.
Keşavarz politik bir film değil dese de devlet başkanlığı protestolarının “popüler korsan DVD’si” daha baştan kendine bu konumu edindi.
Blogger tarafından desteklenmektedir.