siyah pembe üçgen etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 ŞUBAT PAZARTESİ
siyahpembe.org

19:00 “Queer Arzu Yabandır” Nilbar Güreş Sergisi – Açılış Kokteyli

Nilbar Nilbar Gures ReproduksiyonlarGüreş’in toplumsal cinsiyet tartışmalarına odaklandığı video çalışmalarının yer aldığı “Queer Arzu Yabandır” isimli sergi kapsamında sanatçının Kurt ve Kuzu (2011), Mektup (2007), Soyunma (2006) ve bilinmeyen sporlar serisinden İç Mekan Antremanları (2009) videoları görülebilir.

21 ŞUBAT SALI

19:00 Film Gösterimi: “Yeni Kız Arkadaşım (Une Nouvelle Aime)” *20170221-yenikizarkadasim

Fransa / 2014 / DCP / Renkli / 107´ / Fransızca; Türkçe altyazılı
Yönetmen: François Ozon
Oyuncular: Romain Duris, Anaïs Demoustier, Raphaël Personnaz

22 ŞUBAT ÇARŞAMBA

18:00 Oyuncak* Atölyesi

Kolaylaştırıcılar: Medusa & Şirin
Süre: 2 saat

Günlük hayatın hayal gücünüzün performansını sınırlamasına izin vermeyin.
Oyuncak* Atölyesi yetişkinlerin evdeki malzemelerle kendi oyuncaklarını yaparken fikir alışverişinde bulunabileceği bir ileri dönüşüm ortamıdır.

* Oldukça ‘zevk’li geçen atölye sadece sınırlı sayıda kayıtlı katılımcılara açıktır. Kayıt olmak için festival@siyahpembe.org adresine katılım talebinize ilişkin e-posta göndererek iletişime geçmeniz gerekmektedir.

20:30 Tiyatro Oyunu: “Aşk Dersleri”

Yazan: Dario Fo, Franca Rame, Jacopo FoAsKDersleriAfis
Çeviren ve Uyarlayan: Füsun Demirel
Yöneten: Füsun Demirel



23 ŞUBAT PERŞEMBE

17:30 İsveç Gökkuşağı Kısa Film Seçkisi20170223-isveckisalar
İdam - Jenifer Malmqvist, 2013, 7 dakika
İranlı eşcinsellerin insanlık dışı idam cezasına çarptırılması üzerine bu konuda yapılmış en çarpıcı filmlerden biri.

Barış Konuşması - Jenifer Malmqvist, 2011, 14 dakika
Birbirini seven iki arkadaştan biri ile annesi arasındaki gerilimin çocukça bir savaş oyunu eşliğinde anlatılması.

Doğumgünü - Jenifer Malmqvist, 2010, 18 dakika
Evlatlık edinme hakkı olmayan lezbiyen bir çiftin suni döllenme yoluyla ikinci çocuklarına sahip olma isteğinin mutlu başlayıp trajik devam eden hikayesi.

•Çocuk Oyunu - Anna Österlund Nolskog, 2013, 15 dakika
Yakın arkadaş ergenlerin cinselliği keşif oyunları belki de cinsel eğilimlerini keşif oyunlarıdır.

•Yan Komşudan Mektuplar - Sascha Fühlscher , 2012, 14 dakika, animasyonbiji diva poster
Yeni taşınan komşu kıza kötü bir şaka yaparken cinsel yönellimini keşfeden Lilja’nın hikayesi.

•Ladyboy - David Sandberg, Claes Lundin, 2012, 8 dakika, animasyon belgesel
Taylandlı bir trans seks işçisinin hayatı üzerine kısa bir belgesel.

•Kaykay - Jens Choong, 2013, 13 dakika

Küçük bir İsveç şehrinde grafiti yaparak zaman geçiren kaykaycı iki eşcinsel gencin arkadaşlık öyküsü.

Yer: Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi 3.Kat

19:30 Film Gösterimi: “Biji Diva!”

“Biji Diva!”da performans sanatçısı Ming Wong, Türk Sinema tarihi üzerine yaptığı araştırmalardan yükselen bir figür olan “Diva” Bülent Ersoy’un hayatını anlatıyor.
Biji Diva!’da sanatçı ve annesi May Wong, canlı bir konserle Bülent Ersoy’un yaşamının dört aşamasını canlandırıyor: “Genç Bülent”, “Trans Bülent”, “Kadın Bülent” ve “Anne Bülent”.
Sahne performanslarına eklenen arşiv görüntüleri ve re-make klip görüntüleri ile tamamlanan dökümanter film başlı başına bir queer performans niteliğinde.


21:00 Çağdaş Dans Gecesi
Solo Performanslar: Cansu Ergin, Erdem Gündüz

Yapıyorum
Koreografi: Erdem Gündüz
Performans: Erdem Gündüz
Müzik: Engin Bayrak
Süre: 30′

Duygu ve düşüncenin nasıl şekillendiğini araştıran, ifade etmeye çalışan ve aynı zamanda yapan dansçı ile sahnede karşılaşırız.
Duygunun mu düşünceyi, düşüncenin mi duyguyu biçimlendirdiği sorusu sanatçının kafasını kurcalar. Simgesel ve sessel değişimler çeşitli biçimlerde dansçının kendini ifade ettiği dansa dönüşür. Bu yapı oyun ve gerçek arasında, kimi zaman hayal ve yapılan arasında değişir.

Dalgalar (work in progress- 20170223-cansuergingelişim halinde)
Koreografi: Cansu Ergin
Performans: Cansu Ergin
Müzik: Kronos Quartet
Süre: 20’

“Ve sana söylüyorum; gidecek hiçbir yol yok. Her şey bu anda… Bütün var oluş, bu anda toplanmıştır. Bu anın içine sığar. Bütün var oluş, yaşadığın anda akmaktadır. Hepsi bu.”
OSHO

Yer: Açık Stüdyo

24 ŞUBAT CUMAperformans

17:00 Panel: Dilin Performansı

Moderatör: Nazan Özcan
Konuşmacılar
Oylum Yılmaz: “SahteSahne: Dil ve edebiyatta mağdurun hikâyesi”
Nicholas Kontovas: “Lubunca: Osmanlı İstanbul’undan günümüz Türkiye’sine kuir argo”
Yer: Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi Benal Nevzat Salonu

18:30 Performans: Bondage Dinner*

Performans yönetmenleri: Elif Domaniç, Leman Sevda Darıcıoğlu (fuckmekitty)
Performansçılar: Elif Domaniç, Leman Sevda Darıcıoğlu, Ozan Ünlükoç
Kostüm Tasarım: Elif Domaniç
Süre: 45 dk.

BDSM estetiği, tahakküm oyunu ve tat alma deneyimini buluşturan, duyular ve hisler üzerine bir araştırma.


19:30 Lubunya Gazinosu ve Baki Koşar Ödülü Töreni

Sunuculuğunu Pembe Hayat Derneği’nden Buse Kılıçkaya’nın yapacağı ve her sene cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği ayrımcılığıyla mücadele eden kişi ya da kurumlara verilen ‘Baki Koşar Ödülü’nün sahibini bulacağı gecede aynı zamanda bir dönemin ünlü trans kadın ses sanatçıları Banu Ersoy, Derya Sonay ve İlkim Tanyeli, Smyrna Senfoni Orkestrası ile sahne alacak.
Yer: Alsancak Türkan Saylan Kültür Merkezi Benal Nevzat Salonu

25 ŞUBAT CUMARTESİ

15:00 Panel: Performansa Gel

Moderator: Kültiğin Kağan Akbulut
Konuşmacılar:
Itır Demir: “Kamusal alanlardaki sivil hareketlerin performans sanatıyla ilişkisi”
Onur Karaoğlu: “Kuir performans için metot ne olmalı?”

Yer: Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Akdeniz Salonu20170225-mehmetcanozer

17:30 Mehmet Can Özer – Elektroakustik Müzik Konseri

Besteci ve akademisyen Mehmet Can Özer, kendi geliştirdiği yazılımı “Aşure” ile canlı bir görsel/işitsel konser gerçekleştirecektir.
Yer: Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi Akdeniz Salonu

19:00 Belgesel Film Gösterimi: Sert Aşk (Love Hard) & BDSM pratiklerimiz üzerine ‘AcıTatlı’ Queer Sohbet*

Sert Aşk (Love Hard)
Sensate Films, Avustralya / 2014, Renkli, DCP, 46’, İngilizce

‘Sert Aşk’ BDSM ve yakın ilişkiler üzerine yapılmış bir belgesel – tasvir çalışmasıdır. Belgesel 5 farklı öznenin aşkları ve hayatlarının izini sürerken sapkınlığın hayatlarımızda nasıl bir işlevi olabileceğine dair her biri şahsına münhasır, tane tane anlatılan dikkatli perspektifleri bize sunuyor.
Bir sanat ya da yakınlık pratiği olarak, dışavurumun ya da salıvermenin bir tarzı olarak, nefsin bir tekerrürü ya da tahribati olarak…
Oynamak için, sikişmek için, aşık olmak için bir yol olarak.20170225-sertask
Basit olabilmek için bir yol.

‘AcıTatlı’ Queer Sohbet

Norm dışı cinsel pratikler yaşayanlar, yaşayamayıp hayallerinde yaşatanlar, bedenin, ruhun sınırlarında yaban çiçekleri açtıranlar, bu habitatı ve ona özgü tesirleri, duyguları, soruları, merakları hep paylaşmak isteyip de imkan – mekan bulamayanlar. Gelin ‘Sert Aşk’ filmini seyrettikten sonra BDSM cinselliklerimiz üzerine ‘AcıTatlı’ queer bir sohbet çevirelim.
‘AcıTatlı’ 2012 yılından bu yana BDSM üzerine çeşitli atölyeler, performanslar ve araştırmalar yapan queer bir sanat ve eğitim kolektifidir.


21:00 Konser: Kafası Karışık Kontrtenor – Nuri Harun Ateş

Nuri Harun Ateş dünyadaki sayılı kontrtenorlardan biri. Hikâyesini anlatmak için şarkı söylemeyi seçmiş bir anlatıcı. Müzik türlerini kol kola görmeyi seven sanatçı sesiyle opera’dan caz’a, caz’dan alaturka’ya türler arası bir dans sergiliyor. Önce öteki olmayı deneyimleyerek başlayan hikâyesinde farkların ancak güzellemeye yarayacağını göstermenin derdinde.
Dünyanın ötekilerden oluşan bir güzel gezegen olduğunu dinlemek isteyenlere söyleyecek çok şarkısı var…


26 ŞUBAT PAZAR

11:00 Çaktın mı? – Istanbul Queer Art Collective

Performansçılar: Tuna Erdem, Seda Ergül, Leman Sevda Darıcıoğlu, Sema Semih + katılımcılar
Performans videosu: Burak Serin

Istanbul Queer Art Collective 2014 yılında, 10 kişinin 12 saatlik tek bir oturumda 50.000 çivi çakmaya yeltendiği bir performansı gerçekleştirdi. 50.000, Gezi sonras20170226-caktinmi3ı yapılan Onur Yürüyüşü’ne katılanların sayısıydı ve amaç bu sayıyı bedensel bir deneyime dönüştürmek, açık bir eşcinsel olarak bu ülkede kalıcı bir yer edinebilmenin gerektirdiği, kimi zaman yorucu, kimi zaman anlamını yitiren ama buna rağmen ısrarla sürdürülen süreci temsil etmekti. Geziden sonra bir kez daha Onur Yürüyüşü yapıldıysa da, sonra yürüyüşler yasaklandı ve 50.000 gibi sayılara ulaşmak hayal oldu.
Bu durumda, çekiçlere davranmanın farz olduğunu düşünen Istanbul Queer Art Collective, yasaklara rağmen Onur Yürüyüşü yapmayı başarmış İzmir’de, yeniden çivi çakmaya karar verdi.

Bu kez 4 performansçı ve 7 saatlik bir çakma mesamiz var.
Ama bu kez katılımcılar için de iki masayı hazır bulunduruyoruz.
Gelin siz de bize katılın, bir iki çivi çakın, çorbada sizin de çiviniz olsun.
Bakalım bu kez kaç çivi çakılacak, hep birlikte görelim.
Yer: Kulübe Kafe

14:00 LezBiFem ile Cinsellik Atölyesi*

Hazlarımız da renklerimiz de bizim! Cinsel özgürlüğümüze bir adım daha yaklaşmak için arkamıza dayanışmanın gücünü alıyoruz. Heteroseksizmin ve ataerkinin tabularını domino taşı gibi dizip  20170226-lezbifemdevirmek için 26 Şubat’ta el ele veriyoruz.
Süre: Yaklaşık 3 saat


Daha Fazla Ayrıntı İçin  SiyahPembeÜçgen/performansagel🔗

Siyah Pembe Üçgen tarafından bu yıl dokuzuncu kez düzenlenecek olan Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali “Performans” teması ile 20-26 Şubat tarihleri arasında İzmir’de gerçekleşecek.

Afiş: SiyahPembeÜçgen Facebook Sayfası
Bu yıl programda “performans” teması etrafında birçok etkinlik gerçekleşiyor. Güncel sanata queer-feminist yaklaşımıyla bilinen sanatçı Nilbar Güreş’in 20 Şubat’taki sergi açılışıyla başlayacak olan festivalde, Dario Fo ve  Franca Rame’in yazıp, Füsun Demirel’in yönettiği “Aşk Dersleri” tiyatro oyunu, Kafası Karışık Kontrtenor Nuri Harun Ateş konseri, Koreli performans sanatçısı Ming Wong’un daha önce İstanbul’da da bir bölümünü çektiği Bülent Ersoy’la ilgili belgesel film çalışması “Biji Diva”, “Çaktın Mı?” isimli performansları ile İstanbul Queer Art Collective, kendi geliştirdiği “Aşure” isimli yazılımı ile görsel ve işitsel bir elektroakustik konser deneyimi yaşatacak olan Mehmet Can Özer festivalin konuklarından sadece bir kaçı. “Bondage Dinner”, “Acı Tatlı”, ödül töreni gecesinin sürpriz konseri, film gösterimleri ve panellerle ilgili diğer tüm detaylar ise ayrıntılı programda.


*Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali, her  yıl Şubat ayının son haftasında gerçekleştirilen ve aynı tarihlerde bir nefret cinayeti sonucu öldürülen açık eşcinsel kimliği ile insan hakları alanında çalışmalar sunmuş Baki Koşar’ın anısına ithaf edilen bir haftadır.

 siyahpembe.org



7. Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali, 20-28 Şubat tarihleri arasında, İzmir'de! Bu yılın teması ise,
Siyah Pembe Üçgen Facebook Sayfası
"Çokluk"...

Gullüm kültürü ile mücadelesini eğlenceli ve sürdürülebilir kılan LGBTİ'lerin, egemenin ötekileştirici kültürüne karşı kendi kültürünü yaratarak sürdürdükleri varoluş mücadelesine bir katkı olarak, karşınızda: Baki Koşar Kültür ve Sanat Festivali...


7. yılın teması olarak belirlenen “Çokluk” kavramının, tekliğe karşı çokluğu, mutlaklığa karşı muğlaklığı, birliğe karşı beraberliği, iç içe geçmiş çeşitlilikleri ve hareket halindeliği kucaklayan bir perspektifle vizyonunu oluşturacağı festival için aynı yer ve aynı tarihte görüşmek üzere…

Siyah Pembe Üçgen İzmir




Haber/İlgi Bağlantıları;  Siyah Pembe Üçgen İzmir

Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği'nin yayımladığı "80'lerde Lubunya Olmak" kitabından uyarlama oyun AltFest'13 kapsamında 10-11-12 Ekim 2013 ve 19-26 Ekim 2013 tarihlerinde; 20:30'da.








''80'Lerde Lubunya Olmak '' Teaser

  Mekan Artı:

  • Üftade Sokak 31
  • 34377 Harbiye, Istanbul
Telefon(0212) 224 5756
E-postailetisim@mekanarti.com
İnternet Sitesihttp://mekanarti.com/


Tüyap tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği işbirliği ile bu sene on sekizincisi düzenlenen İzmir Kitap Fuarı 20-28 Nisan 2013 tarihlerinde Uluslararası İzmir Fuar Alanı’nda okurlarla buluşuyor. Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği’nin kendi yayınlarından ve diğer LGBT derneklerinin çeşitli yayınlarından oluşan standı ise salon 1A’da 607 Numarada.

Haber/İlgi Bağlantıları; http://www.siyahpembe.org/index.php/siyah-pembe-ucgen-20-28-nisanda-kitap-fuarinda

Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği tarafından Şubat 2012’de yayınlanan “80’lerde Lubunya Olmak”, dernek tarafından hazırlanan Sözlü Tarih dizisinin ilk kitabıydı. 90’lı yıllara kadar görmezden gelinip yok sayılan LGBT bireylerin -başta 1980 Askeri Darbesi olmak üzere- yaşadıkları kötü deneyimler, uğradıkları ayrımcılıklar ve her şeyiyle “lubunyalar”ın o tarihlerdeki yaşamları 9 trans kadının anıları ile okuyucuya aktarıyordu.
Çalışmanın Türkiye’de bir LGBT tarihi, LGBT belleği oluşturmak namına sunduğu katkı serinin“90’larda Lubunya Olmak” isimli ikinci kitabı ile devam ediyor. Bu kez 19 tanıklığın yer aldığı çalışmada, LGBT bireylerin ilk kez bir araya gelmeleri ve kendi içlerinden örgütlenmeleri hikâye ediliyor.
İlklerin yaşandığı bir dönem olan 90’lar Onur Yürüyüşü, örgütlenme denemeleri, tematik dergiler gibi pratiklerin ortaya çıkışına ve günden güne büyümesine sahne oluyor. LGB bireylerden farklı olarak harekete, açıktan ve sokaktan katılarak, hatırı sayılır bir ivme kazandıran trans kadınların deneyimleri ve 90’lı yılların önemli köşe taşlarından Ülker Sokak Olayları da kitabın başlıca konuları arasında.
Kitap ayrıca, özel televizyonlardan başlayarak, tüm kitle iletişim araçlarındaki LGBT temsili, devletin LGBT bireylere uyguladığı sistematik şiddeti ve dönemin LGBT kültürü açısından önemli olan bar, kulüp, hamam ve parklarına kadar tarihe not düşülmesi gereken tüm detaylarını da bir araya getirme özelliği taşıyor. “90’larda Lubunya Olmak” Siyah Pembe Üçgen’den ve diğer tüm LGBT derneklerinden temin edilebilir.


Haber/İlgi Bağlantıları; Siyahpembe 90larda-lubunya-olmak

Bugün dünyanın farklı yerlerindeki trans bireyler ve aktivistler eylemdeler: Çünkü bugün 20 Ekim 2012.

Trans Kimliklerin Hastalık Tanımından Çıkarılması İçin Uluslararası Eylem Günü!
2007 yılından bu yana, dünyanın bir çok yerinden LGBT örgütleri ve aktivistleri tarafından kurulan ve Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği’nin ve Türkiyeli LGBT örgütlerinin de destekçisi olduğu Trans Kimliklerin Hastalık Tanımından Çıkarılması Uluslararası Ağı olarak Amerikan Psikiyatri Birliği’nin 2013′te yenilenecek Zihinsel Bozuklukların Tanısal Ve Sayımsal El Kitabı (DSM)’ndan ve Dünya Sağlık Örgütü’nün 2015′te yenilenecek olan Uluslararası Hastalık Sınıflandırılması (ICD)’ndan “cinsiyet kimlik bozukluğu” ifadelerinin çıkartılması ve trans bireylerin sağlık haklarının güvence altına alınması için biraradayız.
Bugün bir kez daha kamuoyuna, cinsiyet kimliklerinin, adı geçen tanı kitapçıklarında, “bozukluk” olarak ele alınarak bir hastalık kabul edilmesine itiraz ettiğimizi yineliyoruz. Aynı şekilde interseks bireylerin de güncel tıbbi uygulamalar sonucu maruz kaldığı şiddeti görünür kılmak istiyoruz.
Transseksüelliğin “cinsiyet kimliği bozukluğu” altında hastalık olarak tanımlanması kontrol ve norma zorlamanın uç bir pratiğidir. Bu algının beraberinde getirdiği sözde “tedavi” pratikleri ise dünyanın bir çok yerinde farklı şekillerde uygulanmaktadır. Bazı örneklerde, örneğin Türkiye’de, psikiyatri merkezlerinde en az iki yıl süren psikiyatrik gözlemden geçmek, kısırlaştırılmak ve cinsel organ değişikliği zorunludur. Ayrıca Türkiye Devleti’nde resmi belgelerindeki ismini düzeltmek isteyen ya da hormon alarak ve/veya ameliyatla bedeninde değişiklik isteyen herkes psikiyatri gözetiminden geçmeye zorunludur. Bunun diğer sonuçları ise, cinsiyet kimliklerimizin haftalık terapilerle kontrol edilmesi, medeni haklarımızın elimizden alınması ve başka birçok hakkımızı ihlal eden aşağılayıcı prosedürler uygulanmasıdır.
“Transseksüellik ve interseksüellik için var olan tedavi prosedürlerinin temellendiği bu anlayış süreci ikili cinsiyet sistemi içerisine sıkıştırarak bireylere zorla uygulanan tıbbi uygulamalar haline getiriyor. Bizler kadınlık ve erkeklikten ibaret ikili cinsiyet sistemini tek ve mutlak bir seçenekmiş gibi dayatan aşırı katı anlayışı ifşa ediyoruz. Bu ikili cinsiyet sistemi sonradan inşa edilmiştir ve bu nedenle sorgulanabilir olmalıdır.
Bu prosedürleri eleştirmemizin yanı sıra kendi kimliklerimizi yaşamak için psikiyatrinin kadın ve erkek tanımlarına adapte olmayı reddediyoruz. Tıbbi kurumlar tarafından bize dayatılan hiçbir etikete ya da tanımlamaya itaat etmeyeceğiz. Kendi kendimizi adlandırma hakkımızı talep ediyoruz. Bu açıklama ile bir kez daha haykırıyoruz problem cinsiyet kimliği değil, TRANSFOBİDİR.
Bizi hasta olarak tanımlayan sistem, bizim kimliklerimizin, bizim hayatlarımızın onların düzenini ne kadar derinden sarstığını her fırsatta itiraf etmektedirler. Buna karşın bizler diyoruz ki, “bozukluk” bizde değil, bu ikili cinsiyet sisteminde ve psikiyatri başta olmak üzere tıp otoritelerinin kadın ve erkek tanımlarındadır.
Son olarak, karşısında olduğumuz otoriter sistemine doğrudan sesleniyoruz, taleplerimiz açık:
1. “Cinsiyet Kimliği Bozukluğu” tanımının yer aldığı uluslararası tanı kılavuzlarının hali hazırda kullanımda olan versiyonları olan DSM-IV-TR and ICD-10′un yenilecek olan versiyonlarından bu tanımın çıkarılması
2. Beden geçiş sürecinin sağlık sistemi tarafından sigortalanması
3. İnterseks bireyler üzerindeki ikili cinsiyet sistemine dayalı sözde “normalleştirme terapileri”nin
durdurulması
4Hormon terapisine ve cerrahi desteğe zorunlu psikiyatrik takip olmaksızın ücretsiz ulaşımın sağlanması
5. Transfobi ile etkin bir şekilde mücadele edilmesi: Eğitim, trans bireylerin istihdamı ve sosyal hayata dahil edilmesi, ayrıca sosyal ve kurumsal transfobinin her çeşidinin ifşa ve rapor edilmesi.
Bedenlerimizin ve kimliklerimizin çeşitliliği için haykırıyoruz!
Transfobi hasta eder!
Trans kimlikler hasta değildir!

Haber Bağlantıları; basin-aciklamasi-trans-kimlikler-hasta-degildir/

İzmir Ağır Ceza Mahkemesi, Nisan 2010’da öldürülen Esra Yaşar, Ayşe Selen Ayla ile Azra Has’ın davasında Siyah Pembe Üçgen LGBT Derneği’nin müdahilliğine karar verdi.
İzmir - Kaos GL Haber Merkezi
26 Mart 2012, Pazartesi

İzmir Ağır Ceza Mahkemesi sivil toplumun müdahillik talebine olumlu yanıt verdi.
2010 yılında İzmir'de üç kadının öldürülmesi davasının dokuzuncu duruşmasında bugün (26 Mart) önemli gelişme yaşandı. Davaya müdahillik talebinde bulunan İzmir Siyah Pembe Üçgen LGBTT Derneği'nin isteği, mahkeme heyeti tarafından kabul edildi.
Mahkeme, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın müdahilliğini de onaylarken, tüzel kişiliği olmadığı gerekçesi ile "Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu"nu geri çevirdi.

Müdahillik neden önemli?

Dezavantajlı kimliklerden mağdurlar, hayatta olmaları durumunda dahi adalete erişimde ciddi çekinceler ve sıkıntılar yaşıyorlar. Örneğin, HIV/AIDS ile yaşayanlar kişiler, mahremiyetlerinin korunamayacağını düşünerek, kendilerini ilgilendiren herhangi bir suç ile ilgili mahkemelere başvuramıyorlar. Türkiye'deki yasal statü boşluğu ve ekonomik nedenlerle mülteci ve göçmenler de sıklıkla sivil toplum örgütlerinden destek istiyorlar. Benzer bir durum kadın cinayetlerinde yaşanıyor.
Çoğu zaman cinayetin faili kadının kendi ailesinden, aile kararını uygulayan bir yakını oluyor. Böyle durumlarda aile, mahkemeyi sahiplenmek bir yana, bizzat zanlı durumunda oluyor. Karar alma ve uygulama mekanizmalarında yeterince temsil edilmeyen, ekonomik, sosyal ve kültürel açılardan ayrımcılığa uğrayan tüm kimlikler, yargı aşamalarında sivil toplum örgütlerinin müdahilliğine büyük ihtiyaç duyuyorlar. Sivil toplum örgütleri, işkence ve kötü muamele, ayrımcılık ve nefret suçu vakalarında, suçun hedefinin sadece mağdur değil, onun temsil ettiği sosyal grup üzerinden toplumsal barış olması nedeniyle, zarara uğradıklarını beyan ederek müdahillik taleplerinde bulunuyorlardı. Örgütler, ayrıca, adalete ideolojik yaklaşabilen polis, zorunlu müdafi avukat, savcı ve yargıçların olduğu gerekçesi ile, bu taleplerinde ısrar ediyorlardı.


Haber Bağlantıları; http://www.bianet.org/bianet/lgbtt/137214-lgbt-derneginin-mudahillik-talebi-kabul-edildi
Blogger tarafından desteklenmektedir.