Habertürk etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster


İngiltere'de eşcinsel evlilik karşıtları, bu hafta tartışılacak olan eşcinsel evlilik ile ilgili yasa tasarısında değişiklikler yapılmasını istiyor.

Gerekçeleri  pek manidar. 

 Facebook'ta eşcinsel evlilik ile ilgili olumsuz paylaşımları nedeniyle rütbesi düşürülen bir çalışan açtığı davayı kazanmasına rağmen görevine geri getirilmedi.Kendileri gibi homofobiklerin işsiz kalabileceği endişesini, The Daily Telegraph'a gönderdikleri mektupta şöyle dile getirmişler;

"Tasarıda değişiklik olmazsa genç insanların kariyer seçimlerinin etkileneceğini, birçok insanın yardım derneği ve kamu hizmetinde çalışmaktan korkacağını ifade etti. Mektupta genç insanların kariyerleri ile vicdanları arasında seçim yapmak zorunda kalacaklar."

Haber/İlgi Bağlantıları; http://www.haberturk.com/dunya/haber/846195-escinsel-evlilik-karsitlari-korkuyor

2010 Kasım ayında eşcinsel olduğunu basına sızdırdığını iddia ettiği TTF'yi dava eden Halil İbrahim Dinçdağ; davası devam ederken  İstanbul Valiliği İl İnsan Hakları Komisyonu'na başvurdu.


Komisyon tarafından hazırlanan raporda: "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 2. Maddesi'yle güvenceye alınan 'yaşam hakkı', her türlü ayrımcılığı yasaklayan 14. Maddesi, 'Özel hayat ve aile hayatının gizliliği ve korunması' ile ilgili 8. Maddesi, Anayasa'nın 10. Maddesi olan 'eşitlik' ilkesi, 49. Maddesi gereği 'çalışma, hak ve hürriyet' başlığı altındaki maddeleri kapsayan "geniş bir insan hakları ihlâlleri silsilesinin söz konusu olduğu" konusunda görüş birliğine varıldığı kaydedildi.


Rapora istinaden, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlattı.


Haber/İlgi Bağlantıları; http://www.haberturk.com/escinsel-hakem-icin-tffye-sorusturma

 Gay boşanmada rekor tazminat!

Eşcinsel eşine 5 milyon TL tazminat ödeyecek

10 Mart 2012 Cumartesi, 10:39:06
Gay boşanmada rekor tazminat!
İngiliz milyoner işadamı 47 yaşındaki Peter Lawrence, 7 aydır evli olduğu oyuncu partneri Don Gallagher'a (57) "şiddetli geçimsizlik" nedeniyle boşanma davası açtı. Bunun üzerine mahkeme Lawrence'un evlenmeden önce 11 yıl aynı evi paylaşan partnerine 1.7 milyon sterlin (5 milyon TL) tazminat ödemesine hükmetti.


Haber Bağlantıları; http://www.haberturk.com/dunya/haber/723317-gay-bosanmada-rekor-tazminat


Amerikan siyasi tarihine eşcinsel bakışı
J. Edgar Hoover’ın gözünden 1920’lerin söz gelimi komünistlerine, 1930’ların Büyük Bunalım dönemi gangsterlerine, 2. Dünya Savaşı’nın arifesinde ortaya çıkan Alman ve Rus ajanlarına, 1950’lerin komünist avına ve hatta 1960’ların Martin Luther King’in direnişi ile JFK suikastiyle çalkalanmasına uzanan süreci masaya yatırmış. Bu eşcinsel kanun adamının; evinde asistanı ya da sevgilisi ile geçirdiği zaman dilimi bu eşikler atlandıkça daha da duygusal ve içinden çıkılmaz bir hale gelmiş. Bu da ‘suçlu-gangster’ yakalayıp veya başkanlara kafa tutup öne çıkma hırsının sonraki dönemde ‘dinginlik’e transfer olmasına yol açmış.
Bu durum Eastwood’un onu birey olarak incelerken son bölümde tamamen kapalı mekanda resmetmesini sağlamış. Özellikle kendi yönetmenlik görüşüne sınıf atlatan “Sahtekar”da (“Changeling”, 2008) tanıklık ettiğimiz 2.35:1’de siyah-beyaz sinemanın estetiğini canlandırma düşüncesini, değişken bir şekilde ‘psikolojik durum’ için kullanması da sürpriz değil. Zira o dönemin hakim chiaroscuro ışık oyunlarının ve gri tonun etkili olduğu görsel yapının, siyah ile beyaz arasında ya da ‘karanlık’ ile ‘aydınlık’ın keskin ayrımında bir araya gelmesi; melankolik, muhafazakar ve kötücül bir duyguyu seyircinin derinden hissetmesini sağlamış.


Haber Bağlantıları;
Kerem Akça: haberturk.com/haber/haber/720907-haftanin-en-iyisi-j-edgar
http://www.imdb.com/title/tt1616195/

Eşcinsellerin askerlik sorunlarına dikkat çeken Cemil İpekçi, kendisinin de benzer süreçlerden geçtiğini, mevcut uygulamaların "aşağılayıcı" olduğunu söyledi. İpekçi, tecavüz, adam öldürme gibi suçları işleyip askere gidenlerin "sağlam" sayıldığını, eşcinsellere ise "çürük" denildiğini söyledi.

escinsellere-curuk-denmesin/video

video
Haber Bağlantıları;

Habertürk-Eşcinsellere Çürük Denmesin-Magazin

Ayşe Kulin, gay romanı yazmak için ille gay mi olmalıydı?

Yazar Ayşe Kulin’in yeni romanı Gizli Anların Yolcusu tartışmaları da beraberinde getirdi. Şimdi twitter’da ve internetteki başka mekanlarda eşcinsel olmayan bir yazarın eşcinsel dünyayı anlatan bir roman yazmasının doğru olup olmadığı, daha doğrusu bilmediği bu dünyayı hakkıyla anlatıp anlatamayacağı konuşuluyor. Önce bu tartışmayı okuyun, sonra dünyadan benzer hadiseleri…

İnternette Ayşe Kulin’in yeni romanı Gizli Anların Yolcusu’yla ilgili yorumların birinde, “Tecavüze uğramış bir grafikeri ‘o yolun yolcusu’ olarak gösteren Ayşe Kulin, iki erkeğin aşkını anlattığına inanmamızı beklemesin” deniyor. Bir diğer yorumun sahibi, Ayşe Kulin’in eşcinselliği “bir doğum kontrol yöntemi” saymasını eleştiriyor ve “Gerçekten böyleyse eğer, yani eşcinsellik tabiatın dünya nüfus artışının hızını kesmek için icat ettiği bir şeyse, aşkın bununla ilgisi ne?” diye soruyor. Edebiyat eleştirmenlerine gelince; “Ayşe Kulin’in yazdığı en iyi roman” diyenler var.
Ben abartmamak gerektiğini düşünenlerdenim. Gizli Anların Yolcusu, Ayşe Kulin’in yazdığı en iyi roman filan değil. Kendi hayatından yola çıkarak yazdığı Hayat ve Hüzün’le karşılaştırılamaz bile. Kitabın adının ilk harflerinin “gay” kelimesini oluşturması gibi yüzeysel satış oyunlarının bir kitabı iyi edebiyat ürünü yapmaya yetmeyeceği kesin. Ancak iyi tarafından da bakabilir ve bu toplumun “öteki” diye nitelendirdiklerini anlamak adına gösterilen her çabanın kıymetli olduğunu düşünebiliriz. Ayşe Kulin kitabını yazarken sadece hayal gücünü, romancılık hünerini konuşturmamış, eşcinselleri gerçekten anlamaya, iç dünyalarını keşfetmeye çalışmış. Ama sadece çalışmış. Sonuçta da ortaya “yoldan çıkmış” gay karakterleri olan ama sonu mutsuz biten bir beyaz dizi kitabı çıkmış. İlle eleştirecek bir şey ararsam belki şunu da söyleyebilirim: Romanda birbirine âşık iki erkek var. Biri yaşadığı büyük acının ardından karısıyla ilişkilerini bir türlü rayına oturtamadığından eşcinsel oluyor, diğeri çocukken din öğretmeninin tecavüzüne uğradığı için… Yani kahramanların ikisi de eşcinsel olarak dünyaya gelmemiş, ikisi de eşcinsel olmayı kendi seçmemiş. Ayşe Kulin büyük ihtimalle kemikleşmiş okurlarını küstürmek istememiş. Ayşe Arman’ın yaptığı röportajda şöyle diyor zaten: “Kahramanım İlhami duygularının coştuğu bir akşam o genç erkekle sevişiveriyor. Olabilir böyle bir şey, insanın ayağı kayabilir.”
Eşcinsellerin romana temel itiraz noktası da bu aslında: Eşcinselliğin insan tabiatıyla ilgili bir seçim olarak değil, bir nevi ayak kayması yani kötü bir kaza olarak gösterilmesi. - Kaynak-Tamamı- Egoistokur

Esasen bir ilki gerçekleştiren ve ‘queer’ kültürüne festival alanı açan 1. Pembe Hayat Kuirfest’e değinmek lazım. “Zenne” (2011) ile başlayıp “Nar”ın (2011) da gösterileceği festivalde “Erkek Gibi Ölmek” (“Morrer Como Um Homem”, 2009), “Üç” (“Drei”, 2010), “Erkek Fatma” (“Tomboy”, 2011) gibi son dönemin ilginç ‘eşcinsel kültürü konulu’ filmler dikkat çekiyor. Bunun yanında Todd Haynes’in ‘Yeni Queer Sineması’ atılımının kilit halkalarından birine dönüştürdüğü siyah-beyaz “Zehir”inin (“Poison”, 1991) programa girmesi ilgimi çekti açıkçası. Aynı zamanda !f İstanbul’un yıllardır sürdürdürğü ‘Gökkuşağı filmleri’ bölümünün burada başlı başına bir etkinliğe dönüşme cesaretini gösterdiğini de not düşelim.

Bu noktada bu festival takvimine katkıyı takdir etmekle beraber Kuirfest isminin Türkçeleştirmesini de eleştirmek şart. Zira independent (bağımsız) gibi kelimeler bizim sözlüğümüze girdiğinde İngilizce halleri, Türkçe okunuşuna çevrilmiş. Bu bütün dünyada böyledir. Ancak festivalin İngilizcede bir terim olan ‘queer’ için böylesi bir kavram üretmesi bir hayli ‘cinsiyet ayrımcısı’ bir yaklaşım gibi geldi bana açıkçası. Ancak üçüncü dünya ülkelerinde olabilecek bir ideolojik duruş adeta.





Malatya Gezici ve Kuirfest

19. yüzyıl sonunda eşcinsel olduğu için hüküm giyen Oscar Wilde’ın tek romanı Dorian Gray’in Portresi’ni meğer bugüne dek hep sansürlü okumuşuz

04 Haziran 2011 Cumartesi, 09:22:04
120 yıl sonra sansürsüz Oscar Wilde
HT CUMARTESİ / GÜLENAY BÖREKÇİ
Cüretkârlığıyla göz kamaştıran Oscar Wilde’ın trajik sonunu biliyorsunuzdur. Nihayetinde “Ben yeteneğimi sanatıma, dehamı hayatıma kattım” diyen bir adamdan söz ediyoruz, yani eserlerinden çok hayatıyla konuşulmuş bir sanatçıdan... Masallarını, tiyatro oyunlarını, şiirlerini ve edebiyat lezzetiyle yazdığı uzun makalelerini okumamış, sanatının gücünü tam olarak görememiş olabilirsiniz ama herkes bir şekilde Oscar Wilde’ın adını duymuştur.
Wilde, İngiliz edebiyatının parlak zekâsı olarak başladığı yazın hayatında son derece cüretkâr birtakım yapıtlar vermiş ama daha sonra eşcinsel olduğu, daha doğrusu İngiliz aristokrasisinin en güçlü adamlarından birinin oğluyla ilişkiye girdiği için hapse mahkûm edilmişti. Cezası bitince Fransa’ya yerleşti, ismini değiştirdi, birkaç yıl sonra da sefalet içinde öldü. Dorian Gray’in Portresi adlı ilk ve tek romanı da aslında tüm bu çöküş sürecini başlatan adımdı.
Bugün İngiliz edebiyatının en önemli yapıtlarından sayılan roman defalarca sinemaya uyarlandı, tiyatro oyunu ve müzikal haline getirildi. Bilmediğimiz gerçekse çok kısa bir süre önce ortaya çıktı: Meğer biz bugüne dek Dorian Gray’in Portresi’ni terbiye edilmiş versiyonuyla okumuşuz. Roman geçen haftalarda, yani ilk yayınlanışından tam 120 yıl sonra, ama bu kez orijinal haliyle yeniden basıldı.
AĞIR ELEŞTİRİLER ALMIŞTI
Oscar Wilde’ın kısa romanını ilk kez hem İngiltere’de hem de Amerika’da çıkan küçük edebiyat dergisi Lippincott’s yayınlamıştı. Ancak edebiyat eleştirmenleri romanı yerden yere vurdu. Mesela İngiliz gazetesi Daily Chronicle’da “sıkıcı ve kirli” diye tanımlandı. Yazarın kahramanına “Yunan” anlamındaki Dorian adını seçmesinin tiksinti uyandıran bir tercih olduğu yazıldı. “Fransız sefihlerinin cüzam saçan zırvalarını andırıyor” gibi ağır tanımlamalar kullanıldı. Samimiyetten yoksun olduğu, zehir saçtığı ima edildi. “Anlatılan her şey aslında ahlaki ve ruhsal bir çürümenin belirtisi” dendi. İngilizce’de “eşcinsellik” terimi, ilk kez bu romanın yayınlanmasından 2 yıl sonra kullanıldı. Fakat “kirli”, “çürümüş”, “cüzamlı”, “zehir saçan”, “Fransız sefihleri” hatta “Yunan” gibi sözcük ve tanımlamaların hepsi aslında eşcinsellik için kullanılan kodlardı.
Bu ağır eleştiri bombardımanının ardından cüretkâr bir yayınevi, Dorian Gray’in Portresi’ni 1891’de kitap olarak çıkardı. Oscar Wilde’ın çaresizce verdiği izinle roman kısaltılmış ve sadece eşcinsellik değil her türlü cinsellikle ilgili bölümleri atılmıştı. Aradan geçen 120 yılda da romanın sadece bu sansürlenmiş kopyası okundu.
İLK GAY ROMANINI O YAZDI
Oscar Wilde’ın Queensberry Markisi’nin oğlu genç Lord Alfred Douglas’la ilişkiye girmesi, tutucu İngiliz aristokrasisinde fırtına etkisi yaratmıştı. Cleveland Caddesi Skandalı’ndan bile çok ses getirdi.
Cleveland Caddesi Skandalı’nın konusu; gündüzleri telgrafçı, geceleri ise özel bir randevuevinde “kiralık” olarak çalışan genç erkekler ve onların müşterileriydi. Müşteriler Londralı zengin aristokratlar olduğu için dava bir biçimde basına ve kamuoyuna unutturuldu. Oscar Wilde’ın ise ne parası, ne de koruyucuları vardı. Sivri dili yüzünden hamilerini küstürmüştü.
Aslında başı belaya girmeden önce Oscar Wilde, şair ve aristokrat dostlarını toplayarak bu tür “özel” randevuevlerine gidiyordu. Hatta gayrıresmi bir şekilde Teleny adlı tarihin ilk gay romanını yazmıştı. Ama romanı kendi adıyla yayınlamamıştı. Kaynak Habertürk>>


BDP, 12 Haziran için hazırladığı seçim bildirgesinde vicdani retçilerden eşcinsellere kadar geniş bir kesime vaatlerde bulunuyor... -AHT

02 Mayıs 2011 Pazartesi, 12:19:16
BDP'den 'radikal' açılım!
İnan GEDİK/ANKARA / AHT
12 Haziran seçimlerine bağımsız adaylarla giren BDP, birbirinden radikal vaatlerin yer aldığı seçim bildirgesi hazırladı. 21 Mart Nevruz kutlamaları için Diyarbakır’daki kutlamalara katılan eşcinsellere jest yapan BDP, bildirgesinde “insanların cinsel yönelimlerinden dolayı dışlanmasına ilişkin yasalarda var olan baskıcı ve ayrımcı hükümler kaldırılacak” sözünü verdi.
“Emek, Özgürlük, Demokrasi Bloğu” adı altında 44 ilde 66 bağımsız aday gösteren BDP, seçim bildirgesini birkaç gün içinde açıklayacak. Kürt sorununun çözümü için “demokratik özerklik” vurgusu yapılan kapsamlı bildirgede kadın ve eşcinsellere yönelik düzenlemeler de dikkat çekiyor:
-21 Mart, Nevruz Bayramı olacak ve resmi tatil ilan edilecek.
-Yoksullukla mücadele edilecek. Sosyal yardım yerine sosyal projeler geliştirilecek.
-Kadına yönelik şiddetle mücadele edilecek. Kadın emeğinin görünür kılınması sağlanacak. Kadınların tüm toplumsal alandaki haklarının güvence altına alınacak ve işyerlerine yüzde 50 kadın kotası getirilecek.
-Eşcinsel hakları da yasal güvenceye alınacak. İnsanların cinsel yönelimlerinden dolayı dışlanmasına ilişkin yasalarda var olan baskıcı ve ayrımcı hükümler kaldırılacak.
-Zorunlu askerlik kaldırılarak vicdani ret hakkı Anayasal güvenceye kavuşturulacak.
Habertürk>>

"Buralara yabancı olanların bilmediği bir sırra ev sahipliği yapıyorlar

İstanbul'daki transseksüel ve travesti genelevlerinin kapısını çalan ve gördüklerini aktaran Global Post, haberine şu cümleyle başlıyor:

"İstanbul'un en işlek caddelerinden birinin yakınında, bir dizi alelâde ev, buralara yabancı olanların bilmediği bir sırra ev sahipliği yapıyor. Bu evler İstanbul'un transseksüel ve travesti seks işçilerinden bazılarının çalıştığı genelevler..."

Gazeteport'un haberine göre, fotoğraflar eşliğinde transseksüel seks işçilerinin hikayelerinin ve sorunlarının anlatıldığı Huffington Post sitesinde de yer alan habere Nicholas Dynan'ın çektiği fotoğraflar da eşlik ediyor.

Haberde, bu transseksüellerin çoğunun başka alanlarda iş bulma şansları olmadığı için fuhuş yapmak zorunda kaldığı belirtiliyor ve Türkiye'de travestilerin ve transseksüellerin ayrımcılığa maruz kaldığı kaydediliyor. Transseksüeller için düzenli bir iş bulmanın zorluğuna dikkat çekiliyor.

Bu bir dizi genelevde çalışan seks işçilerinin 'şanslı' oldukları belirtilirken, İstanbul caddelerinde çalışmak zorunda kalan meslektaşlarına göre daha 'iyi' koşullarda bulunuyorlar. Genelevler dışında tüm travesti ve fahişelerin "polis tacizi, cinsel yollarla bulaşan hastalıklar ve şiddet tehlikesiyle karşı karşıya bulundukları" belirtiliyor.
Blogger tarafından desteklenmektedir.