Amerikan siyasi tarihine eşcinsel bakışı
J. Edgar Hoover’ın gözünden 1920’lerin söz gelimi komünistlerine, 1930’ların Büyük Bunalım dönemi gangsterlerine, 2. Dünya Savaşı’nın arifesinde ortaya çıkan Alman ve Rus ajanlarına, 1950’lerin komünist avına ve hatta 1960’ların Martin Luther King’in direnişi ile JFK suikastiyle çalkalanmasına uzanan süreci masaya yatırmış. Bu eşcinsel kanun adamının; evinde asistanı ya da sevgilisi ile geçirdiği zaman dilimi bu eşikler atlandıkça daha da duygusal ve içinden çıkılmaz bir hale gelmiş. Bu da ‘suçlu-gangster’ yakalayıp veya başkanlara kafa tutup öne çıkma hırsının sonraki dönemde ‘dinginlik’e transfer olmasına yol açmış.
Bu durum Eastwood’un onu birey olarak incelerken son bölümde tamamen kapalı mekanda resmetmesini sağlamış. Özellikle kendi yönetmenlik görüşüne sınıf atlatan “Sahtekar”da (“Changeling”, 2008) tanıklık ettiğimiz 2.35:1’de siyah-beyaz sinemanın estetiğini canlandırma düşüncesini, değişken bir şekilde ‘psikolojik durum’ için kullanması da sürpriz değil. Zira o dönemin hakim chiaroscuro ışık oyunlarının ve gri tonun etkili olduğu görsel yapının, siyah ile beyaz arasında ya da ‘karanlık’ ile ‘aydınlık’ın keskin ayrımında bir araya gelmesi; melankolik, muhafazakar ve kötücül bir duyguyu seyircinin derinden hissetmesini sağlamış.


Haber Bağlantıları;
Kerem Akça: haberturk.com/haber/haber/720907-haftanin-en-iyisi-j-edgar
http://www.imdb.com/title/tt1616195/