Yiğit Karaahmet'den sonra O.Eğin de S.Dursunoğlu'a tepkili.
Akşam
Hayatını Huysuz Virjin kod adıyla bir travesti olarak kazanan Seyfi Dursunoğlu'nun pazar günü Ayşe Arman'a söylediklerinin ardından kıyamet kopmamasını anlamıyorum. Homofobi konusunda duyarlı derneklerden de bir ses yükselmedi henüz.
Oysa Dursunoğlu'nun sözlerinin yenilir yutulur tarafı yok. Bizzat travestiliği toplumda popüler kılan Seyfi Dursunoğlu eşcinsellerin görünür olmasına itiraz ediyor.
'Eşcinselsen evinde otur, kimsenin gözünün içine sokma' diyor.
Birkaç yıl önce kendisine peruğu çıkartıp hizaya getiren, 'Adam ol' diyenlerin de mantığı buydu. Bu haksızlığa tepki duyanlar arasında Dursunoğlu'nun pek sevmediği eşcinseller de vardı ama. Bugün kendisine artık hiç komik olmamasına ve modası geçmesine rağmen hala ekranda yer buluyorsa bunda eşcinselliğini evine yaşamayı reddedenlerin de payı vardır.
Yaşayamadığı her şey içinde kalan, bu yüzden de kendi yapamadıklarını hayata geçirenlere büyük nefret ve kıskançlıkla bakan Huysuz Dursunoğlu'na kötü bir haberim var.
Önümüzdeki 10 yıl dünya aile kavramının tanımının baştan aşağı değişmesine tanıklık edecek. Bu değişim kuşkusuz pek çoklarını rahatsız edecek, birçok itirazla karşılaşılacak ama eninde sonunda kabul görecek.
Eşcinsellik daha da görünür olacak.
Geçenlerde Amerika'daki nüfus sayımı istatistikleri açıklandı. İlk kez geçtiğimiz sene evlilik dışı beraberlik yaşayanların sayısı evli çiftleri geçti. Aynı evde yaşayan, çocuk sahibi olan, aile kuran ama kağıt üzerine evli olmayan çiftler çoğaldı.
Bir de istatistiklerin henüz içinden çıkamadığı bir aile yapısı var: Birbirini sevip beraber yaşamaya başlayan iki kadın, çocukları ve o çocukların 'babası' yani sperm donörü olan bir erkek aynı evde yaşıyor. Bu da bir aile sonuçta, çocukların keyfi yerinde.
New York'ta 'eşit evlilik kanununun' geçmesiyle beraber evleneceklerini açıklayanlardan biri Türkiye'de de çok seveni olan 'How I Met Your Mother' dizisinin yıldızı Neil Patrick Harris. Yıllardır açık bir gay olarak yaşayan Harris'in bir 'eşi' ve ikizleri var. Ailece şehirde çocuklarını gezdirdiklerini, diğer aileler ne yapıyorsa aynı aktivitelerde görmek mümkün.
Bu bir aile değil mi?
Önceki gün açıklanan yeni kabinede tek kadın bakan var. Aileden sorumlu Fatma Şahin. Kendisini hiç tanımamakla beraber, başta bizim gazeteden Özlem Çelik'in hakkında yazdıklarından sonra bu bakanlığın göstermelik olmayacağına, 'gelenin gideni aratmayacağına' ikna oldum.
İlk olarak kendisinden bir önceki bakanın ayıbını silecek bir adım, bir açıklama bekleyen tek ben değilim herhalde. Bir anda gökkuşağı bayraklarına dolanıp Cemil İpekçi'yle Bekir'i 'örnek çift' olarak göstermesi değil kastım.
Fatma Şahin'in atandığı bakanlık artık sadece kadından sorumlu değil, kapsamı genişletilerek 'aile' bakanlığına dönüştürdü.
'Aile' ise artık bildiğimiz gibi değil.
Toplumdaki en küçük kurumun bir anne, bir baba ve 'üç çocuk'tan ibaret olduğu günler bir önceki yüzyılda kaldı. Sadece 'yozlaşan' Batı toplumunda değil. Yasal hakları olmadan da kendilerine bu hayatı kuran, düzen onlara bu imkanı vermese de kendi aile kurallarına göre yaşayan insanlar Türkiye'de de var.
Aile bakanı bu dört sene içinde hiç değilse tek bir şey yapsa yeter: Bir gece akşam eşiyle evde oturup tam da bahsettiğim alternatif aileyi (iki kadın, iki çocuk, bir sperm donörü) çok güzel anlatan 'The Kids are All Right' filmini izlese... Hani arada Cumhurbaşkanı 'Film izledim çok güzeldi' diye açıklama yapıyor ya, ona benzer bir şekilde bir twit atsa, 'Çok güzel bir film izledik' dese yeter...
Bu bile büyük bir adım olur.
İnanın, 'görünür' olmasa bile böyle bir elin kendilerine uzatılmasını bekleyen çocuklar var.
twitter.com/orayegin
facebook.com/oryegn