Kürşat Kahramanoğlu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

...“Bizim Yenge” dizisinin son bölümü. Bu normal olarak etliğe, sütlüğe karışmayan; başladığı günden beri bir tane bile politik bir duruş sergilediğine şahit olmadığım dizi, iş homofobiye gelince maaşallah bütün reytingleri allak bullak etti! Güya TV ekranlarımızdaki yarışma programları ile dalga geçerek mizah üretmeye çalışırken, yarattıkları bir yarışma jürisi üyesi tiplemeleri bildiğiniz bütün gey steriyotiplemelerinin en iğrenciydi. Hani o bildiğiniz riyâkar, kadınsı, insanda iğrenme duygusu yaratan, kendinden nefret eden bir insan müsvettesi. Çok kötü bir oyunculukla dahi olsa, böyle bir tipleme zaten var olan önyargıları güçlendirdiği gibi, nefret söylem ve suçlarını yüreklendiriyor.

Bu dizinin yapımcıları, yönetmenleri, yazarları hiç mi düşünmezler; bir sorumluluk duymazlar? Cinselliğin bu kadar bastırıldığı, LGBTT bireylerine karşı işlenen nefret suçlarının bu kadar yüksek olduğu ülkemizde reyting belki biraz artar diye, homofobiyi böyle körüklemenin kaç can yaktığını? İnsanların önyargılarını gıcıklayarak, ucuz bir iki gülme çıkarabilmenin fiyatı ne?

Dokuz erkek kardeşin konu edildiği dizide bir tane bile pozitif, insana benzeyen, doğru dürüst bir gey karakter çıkaramayan “Bizim Yenge”, eşcinsel tiplemesi olarak Türk milletine, çoluk çocuğa, evlerimizin oturma odalarına bu iğrençliği neden servis etti? Bu dizinin yazarları, yönetmenleri, yapımcıları tanıya tanıya “eşcinsel” denildiğinde, bu insan karikatürüne benzeyen insanları mı tanıyorlar, biliyorlar?

Türkiye’de böyle bir homofobinin takipçisi olabilecek, hesap soracak, diziyi ve gösterildiği kanalı etkili bir biçimde boykot edebilecek güçte ve bilinçte bir LGBTT örgütlenmesi yok diye, meydanı boş bulup “vurun abalıya” mı?

Yoksa bir İstanbul mahallesinde geçen hikâyede; politik bir kelime edebilme cesaretleri yokken, memlekette artan bir şekilde var olan baskıcı, sansürcü ve de son derece tutucu yayımcılığa katkı mıdır, ayak uydurmak mıdır?...

Sen de mi 'Bizim Yenge'? - TV Haber - Online BirGün Kürşat Kahramanoğlu

Haber Bağlantıları;

Milyonlarca tanımadığım, ama özellikle de tanıdığım biseksüellere ithaf edilmiştir...
Övünmek gibi olacak ama Türkiye’ye 2007’de döndüm döneli cinsellik konusunda milyonlarca insanın duymadığı, düşünmediği konularda da yazıyorum. Yazdıklarım çok orjinal, hiç bilinmeyen teorik şeyler değil. Sadece bu memleket, “cinsellik” kelimesini duyunca hemen seks konuşulacak sanıyor. Ya iştahlar kabarıyor ve okumanın üçüncü dakikasında ilgiler dağılıyor ya da yüzler kızarıp abdestler bozulacak sanıp yazı bir kenara bırakılıyor. Örnek mi istiyorsunuz? Kaç taneniz interseksin ne olduğunu duydu? Halbuki BirGün’de, daha Türkiye’ye tam dönmemişken Ekim 2006’da yazmışım bu konuyu! Aynı zamanlarda, interseks bir Türk vatandaşı ile röportajım da yine BirGün’de çıkmış o günlerde... Tabii, Haydar Dümen varken Türkiye, Kürşad Kahramanoğlu’nu ne okusun? Babam da Haydar Dümen’ciydi, biz muhafazakâr, eskinin kıymetini bilen(!) bir toplumuz...vs.vs diye düşüncelere dalmışken, bilgisayarıma doktor bir arkadaşımdan elektronik bir posta düştü. Selçuk doktordur, ama aynı zamanda gazeteden köşedaşım ve doğru dürüst bir entellektüeldir. “Eşcinsellik biyolojik bir hastalıktır” diye fetva verip, hâla koltuğunu koruyan bir Bakan’ın olduğu ülkemizde bile cinsellik konusunun sadece doktorların inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini takdir edebilecek bilgi ve derinlik sahibidir. Selçuk elektronik postasında, Yapı Kredi Yayınları'nın Cogito dergisi Kış 2010 sayısı için dosya konusunu "Cinsel yönelim" olarak belirlediğini yazıp, katkı ve önerilerimi sormuş. Selçuk’u hakikaten severim, kıramadım ve işte herkesin ne olduğunu bildiğini sandığı, en aşağısından ne olduğu konusunda bir fikri olduğunu sandığı, cinsellik yelpazesinin “biseksüellik” dilimi hakkındaki bu yazıyı kaleme almaya böyle karar verdim...

Wikipedia, biseksüaliteyi “Homoseksüalite ve heteroseksüalite ile birlikte üç ana cinsel yönelimden biridir; biseksüalite hem fiziksel hem/veya, de/da romantik olarak hem kadını hem de erkeği çekici bulmaktır” diye tarif ediyor. Hiçbir cinse karşı ilgi duymayanlara da “aseksüel” diyoruz. "Aseksüel olmayan, ama iki cinsten biri için belirgin bir şekilde çekici bulmayan bireyler de kendilerini “biseksüel” olarak tanımlayabilirler” diye ilave etmiş. Hetero ve homoseksüel terimleri gibi biseksüalite de 19. yüzyılda ortaya çıkmış terimler olsalar da, tarih boyunca değişik toplumlarda ve hayvanlar aleminde biseksüalitenin var olduğunu biliyoruz.

İşin pratiğine bakarsak; benim yakından tanıdığım, bildiğim, arkadaşım olmuş birçok biseksüel var. Kolay iş değil. Toplumda ciddi olarak ayrımcılığa uğrayan bu bireyler, eşcinsellerin çekmek zorunda oldukları bütün ayrımcılıklarla yüzleşmenin ötesinde, uzun dönemler eşcinseller tarafından da ayrımcılığa tabi tutuldular. Batı’da eşcinsel hareketin yükselişte olduğu 70’li, 80’li yıllarda biseksüeller, eşcinsel hareketin önemli bir kısmı tarafından “mücadeleyi sulandıran, aslında olmayan bir cinsellik yaratarak eşcinselliklerini yumuşatmaya, daha kabul edilir birşey yapmaya çalışan” bireyler ve gruplar olarak suçlandılar. Bu görüş artık demode olmuşsa da, o dönemlerde birçok biseksüele “mücadelemize, örgütümüze, katılabilirsiniz, cinsel pratiğiniz özelinizdir; kendinizi eşcinsel olarak tarif edin” baskısı yapıldı!
Biseksüelliğin en liberal eşcinsellerin bile kafasını karıştıran, onları “eşcinsellikleri ile yüzleşemeyen, aslında dolaptan bir türlü çıkamayan eşcinseller olduklarını” düşündüren ana neden; biseksüel pratiğin değişik tezahürlerinin olması. Bir insan tüm ergen yaşamında biseksüel olabileceği gibi; biseksüeliğini pratiğe dökme şekli ergen yaşamının sadece bir kısmında olabilir. Bir biseksüel, aynı zamanda hem karşı hem kendi cinsine yönelebileceği gibi, ömrünü belli dönemlerde sadece kendi cinsine, belli dönemlerinde sadece karşı cinse yönelmiş olarak yaşayabilir. >>Kürşad Kahramanoğlu : Biseksüalite, cinsellik yelpazesinin lay lay lomu mu?


"Burhan Kuzu gibi politikacıların litmus testi belli: Masmavi çıkıyor! Ya benim bölgemden aday olan Emek ve Demokrasi Bloğu’nun adayı, belki de Türkiye’nin en sempatik bağımsız adayı Sırrı Süreyya Önder kardeşimize ne buyrulur? Geçen gün İstiklal Caddesi’nde elime Sırrı’nın bir bildirisi tutuşturuldu. “Kardeşçe yaşamak için...” yapılması gerekenleri sıralamış, destekleyeceği ve mücadelelerine destek vereceği; Kürtler, Kadınlar, Sendikalar, Nükleer karşıtları ve çevreciler, siyasi tutuklular, Aleviler, gençlik, vs... Hepsini saymış, sıralamış. Sırrı geyler nerede, eşcinseller neden listende yok? Hem de Türkiye’nin gey oyunun en konsantre olduğu seçim bölgesinde! Hem de Türkiye’de, cinsel ayrımcılığı programına koymuş yegane parti olan BDP desteği ile adayken! Daha seçilmeden, çoğunluğun önyargılarından ürkme."

Birgün.Net Yazının Tamamı  >>

Taraf gazetesi yazacak değil ya, haber Avrupa’nın en çok satan ve en saygın haftalık dergilerinden biri olan “Der Spiegel’den” geldi. Ben ise, yıllar önce yazmıştım:  “eşcinsellerin askerlikten muaf olmak için, eşcinsel olduklarını fotoğraf ya da görüntüyle kanıtlamaları” isteniyor diye. Genelkurmay Başkanlığı’nın Alman Basın Konseyi’ne gönderdiği ve derginin iddialarını yalanladığı cevabında: “Eşcinsel olduğunu beyan edenlerden kesinlikle durumunu belgelemek maksadıyla fotoğraf veya görüntü istenmemektedir. Kişi, fotoğraf veya görüntü getirse bile bunlar askerliğe elverişlilik kararında kesinlikle dikkate alınmamaktadır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu tarz fotoğraf ve görüntüleri arşivlediği iddiası ise, kesinlikle doğru değildir.” diyor. Biraz önce kahve içip ayrıldığım bir arkadaşım, dört sene önce askerlik için eşcinsellik beyanı yaptığında, sevk edildiği askeri hastanenin, ondan eşcinsel olduğunu ispatlamak için fotoğraf getirmesi gerektiğini söyleyen psikiyatrına “Ne fotoğrafı?” diye sorduğunda; askeri doktorun çekmecesini çekip onlarca pornografik fotoğrafı masanın üzerine fırlattığını anlattı. Sadece benim bildiğim, tanıdığım yine onlarca genç, eşcinsel oldukları için askerlikten çürük raporu almış, ellerine tıp biliminin kabul etmediği “psikoseksüel hastadır” diye belgeler tutuşturulmuş ve kimlikleri “askerliğe elverişsizdir” diye damgalanmış, aramızda yaşıyorlar.

Hiç şaşırmadım. Bu gazete durup dururken “Yesinler birbirlerini” diye, başlık atmadı. “Eşcinsellik biyolojik bir hastalıktır” diyen Bakan Hanım, gururla koltuğunu koruyor. Başbakan tarafından, “Özgürlükçü yeni anayasa yazmakla” görevlendirilmiş Anayasa Komisyonu Başkanı, homofobisini ifşa ettim diye, bunu hakaret kabul edip beni Cumhuriyet Başsavcısı’na, hakaret davası açması için şikayet etti! Homofobi ve transfobi söz konusu olduğunda bütün duyarlılığını unutup orduyla, iktidarla el ele basınımızın hali meydanda. Bu ülke insan hakları konusunda ordusuyla, iktidarı ile, basınıyla Vatikan çizgisini çok kararlı bir şekilde koruyor.

Kaynak
Blogger tarafından desteklenmektedir.