Milyonlarca tanımadığım, ama özellikle de tanıdığım biseksüellere ithaf edilmiştir...
Övünmek gibi olacak ama Türkiye’ye 2007’de döndüm döneli cinsellik konusunda milyonlarca insanın duymadığı, düşünmediği konularda da yazıyorum. Yazdıklarım çok orjinal, hiç bilinmeyen teorik şeyler değil. Sadece bu memleket, “cinsellik” kelimesini duyunca hemen seks konuşulacak sanıyor. Ya iştahlar kabarıyor ve okumanın üçüncü dakikasında ilgiler dağılıyor ya da yüzler kızarıp abdestler bozulacak sanıp yazı bir kenara bırakılıyor. Örnek mi istiyorsunuz? Kaç taneniz interseksin ne olduğunu duydu? Halbuki BirGün’de, daha Türkiye’ye tam dönmemişken Ekim 2006’da yazmışım bu konuyu! Aynı zamanlarda, interseks bir Türk vatandaşı ile röportajım da yine BirGün’de çıkmış o günlerde... Tabii, Haydar Dümen varken Türkiye, Kürşad Kahramanoğlu’nu ne okusun? Babam da Haydar Dümen’ciydi, biz muhafazakâr, eskinin kıymetini bilen(!) bir toplumuz...vs.vs diye düşüncelere dalmışken, bilgisayarıma doktor bir arkadaşımdan elektronik bir posta düştü. Selçuk doktordur, ama aynı zamanda gazeteden köşedaşım ve doğru dürüst bir entellektüeldir. “Eşcinsellik biyolojik bir hastalıktır” diye fetva verip, hâla koltuğunu koruyan bir Bakan’ın olduğu ülkemizde bile cinsellik konusunun sadece doktorların inisiyatifine bırakılmaması gerektiğini takdir edebilecek bilgi ve derinlik sahibidir. Selçuk elektronik postasında, Yapı Kredi Yayınları'nın Cogito dergisi Kış 2010 sayısı için dosya konusunu "Cinsel yönelim" olarak belirlediğini yazıp, katkı ve önerilerimi sormuş. Selçuk’u hakikaten severim, kıramadım ve işte herkesin ne olduğunu bildiğini sandığı, en aşağısından ne olduğu konusunda bir fikri olduğunu sandığı, cinsellik yelpazesinin “biseksüellik” dilimi hakkındaki bu yazıyı kaleme almaya böyle karar verdim...

Wikipedia, biseksüaliteyi “Homoseksüalite ve heteroseksüalite ile birlikte üç ana cinsel yönelimden biridir; biseksüalite hem fiziksel hem/veya, de/da romantik olarak hem kadını hem de erkeği çekici bulmaktır” diye tarif ediyor. Hiçbir cinse karşı ilgi duymayanlara da “aseksüel” diyoruz. "Aseksüel olmayan, ama iki cinsten biri için belirgin bir şekilde çekici bulmayan bireyler de kendilerini “biseksüel” olarak tanımlayabilirler” diye ilave etmiş. Hetero ve homoseksüel terimleri gibi biseksüalite de 19. yüzyılda ortaya çıkmış terimler olsalar da, tarih boyunca değişik toplumlarda ve hayvanlar aleminde biseksüalitenin var olduğunu biliyoruz.

İşin pratiğine bakarsak; benim yakından tanıdığım, bildiğim, arkadaşım olmuş birçok biseksüel var. Kolay iş değil. Toplumda ciddi olarak ayrımcılığa uğrayan bu bireyler, eşcinsellerin çekmek zorunda oldukları bütün ayrımcılıklarla yüzleşmenin ötesinde, uzun dönemler eşcinseller tarafından da ayrımcılığa tabi tutuldular. Batı’da eşcinsel hareketin yükselişte olduğu 70’li, 80’li yıllarda biseksüeller, eşcinsel hareketin önemli bir kısmı tarafından “mücadeleyi sulandıran, aslında olmayan bir cinsellik yaratarak eşcinselliklerini yumuşatmaya, daha kabul edilir birşey yapmaya çalışan” bireyler ve gruplar olarak suçlandılar. Bu görüş artık demode olmuşsa da, o dönemlerde birçok biseksüele “mücadelemize, örgütümüze, katılabilirsiniz, cinsel pratiğiniz özelinizdir; kendinizi eşcinsel olarak tarif edin” baskısı yapıldı!
Biseksüelliğin en liberal eşcinsellerin bile kafasını karıştıran, onları “eşcinsellikleri ile yüzleşemeyen, aslında dolaptan bir türlü çıkamayan eşcinseller olduklarını” düşündüren ana neden; biseksüel pratiğin değişik tezahürlerinin olması. Bir insan tüm ergen yaşamında biseksüel olabileceği gibi; biseksüeliğini pratiğe dökme şekli ergen yaşamının sadece bir kısmında olabilir. Bir biseksüel, aynı zamanda hem karşı hem kendi cinsine yönelebileceği gibi, ömrünü belli dönemlerde sadece kendi cinsine, belli dönemlerinde sadece karşı cinse yönelmiş olarak yaşayabilir. >>Kürşad Kahramanoğlu : Biseksüalite, cinsellik yelpazesinin lay lay lomu mu?

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.