BAZI davranışlarınızın nedenini bazen kendiniz bile anlayamıyor, açıklayamıyor musunuz? Belki de sorumlusu siz değil, üç kuşak önceki bir aile bireyinizdir. Nasıl olur demeyin. Psikoterapist Dr. Mehmet Zararsızoğlu’nun ‘Aile Dizimi Sistemi’ne göre hiç bilmediğiniz ve katkınızın olmadığı nesiller önceki bir günah, bugününüzü etkiliyor, hatta belki hayatınızı zindan ediyor. Nasıl olduğunu 10-11-12 Haziran’da İzmir’de de bir çalışma yapacak olan Türkiye Sistem Dizimleri Enstitüsü Başkanı Dr. Mehmet Zararsızoğlu’ndan dinleyelim.............

"
Aile sisteminizde daha önce yaşanmış bilmediğiniz acılar bile sizi etkiler
- Endişelerin, korkuların, travmaların kuşaktan kuşağa aktarıldığını söylüyorsunuz.
- Hangi aile içine doğacağımız ve ne zaman öleceğimiz gibi yaşamın iki temelini, yani başlangıcı ve sonunu bizler seçmiyoruz.  Aile matrisi, içine doğduğumuz ailede kan bağıyla bağlı olduğumuz insanlar ve onlara ait yaşamda var olan ilişkiler ve yaşanmışlıkların bütünüdür. Geçmiş nesillerde yaşanan hiçbir şey kaybolmuyor ve aksine aile büyüklerimizin yaşadığı travmalar matrisimizde kayıt altına alınıyor ve tekrar ediyor. Sistemde yaşanmış her şey, acı, mağduriyet, haksızlıklar, küçük yaşta ölümler, düşükler, göçler, evlat verilmeler, hatta cinayetler. Hayat, onlara ne getirdiyse, hepsi o matriste yer alıyor. Genlerimiz kalıtımsal yolla nasıl geçiyorsa, geçmişte aile matrisimizde vuku bulan, cinayet, göç, kayıp ve diğer travmalar da sonraki gelen nesillere devroluyor. Farkına bile varmadan, kaderi kötü bir dayıyı, amcayı, halayı, hatta bir büyükbabayı bir şekilde temsil ediyoruz.
- Hangi aile üyesine denk geleceği neye bağlı, karakter yapısındaki zayıflıklara mı?
- Hangi aile üyesine denk geleceği ise meçhul, bilinmiyor, piyango usulü sistemde sonraki nesilden herhangi birisi olabilir. Geçmişte aile sisteminde vuku bulmuş haksızlığı, unutulmayı, yok sayılmayı giderecek olan, görülmeyi sağlayacak olan siz olmayabilirsiniz, ama çocuğunuz olabilir. Yani illa şuna ya da bunu isabet edecek diye bir şey yok, ama adını koyamadığımız bir denge, düzen var. Ailedeki en küçük çocukların genelde daha ağır bir ruhsal mirası ve yükü taşıdıklarını görüyoruz. Ama bunu da genelleştirmekten yana değilim. Terapist tüm tecrübesiyle bütüne bakarak hareket temelidir.
- Neden uzun süre Almanya’da yaşamayı seçtiniz?
- Almanya benim için bilinçli bir tercihti çünkü bu ülke psikoloji, felsefe, sosyoloji ve daha birçok bilimin doğduğu ve geliştirildiği bana göre dünyadaki en önemli  ülkedir. 
Pozitif bilimlerin kalesi addedilen Berlin Teknik Üniversitesi’nde psikoloji, pedogoji ve sosyoloji eğitimlerimi tamamladım. Öğrenim hayatım çok uzun sürdü, neredeyse yaşımın yarısı kadar! Master, doktora derken bir süre Berlin Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yaptım. Sonra terapi eğitimleri başladı, doktora sonrası 12 yıl. 90’lı yıllarda ‘Aile Dizimi’ metoduyla tanıştım ve Berlin’de Bert Helinger önderliğinde binlerce kişiyle çalıştım. Ve sonra bir gün ansızın Türkiye’ye dönmeye karar verdim ve baktım ki Almanya’da hiç fark etmeden 20 yılım geçmiş. 
Otizm, eşcinsellik gibi ailedeki her farklılığın geçmişe dönük açıklaması var
- Kürtaj, otizm, eşcinsellik gibi konuların aile dizimi sisteminde çok önem taşıdığını nasıl açıklıyorsunuz?
- Aile geçmişinde birini öldürmek, ya da öldürülmek sonraki nesillerde otizm olarak karşılık buluyor, psikozun oluşumunda da benzer bir yapı var. Yani katil ya da maktul enerjisi taşıyan sistemlerde sonraki nesillerde psikotik yapılı kişilik bozuklukları (bipolar, şizofren, mani vb..) oluşabiliyor. Ailede bu travmayı üstlenen kişi yapısında her ikisini de canlandırıyor. Dizilerde eşcinsellik için bilinen dinamik şu; erkek çocuk, erkeklerden yoksun bir ortamda büyüyorsa, sürekli anneyle, anneanneyle, ablalarla haşır neşirse, yani etrafı kadın enerjisiyle çevriliyse homoseksüel eğilimler gösterebiliyor. Ama aile matrisine bakarsak, başka bir dinamikle karşılaşıyoruz: O erkek çocuğunun karşı cinsten bir akrabasının, halasının, teyzesinin, ya da büyükannesinin, çok büyük bir haksızlığa uğradığını görüyoruz. Ve rezonans işliyor:
O erkek çocuk, o kadın kimse, yaşadığı haksızlık dile getirilmediği için, o haksızlığı çözümleyebilmek için, istem ve bilinç dışı kendi cinsiyetinden vazgeçip, karşı cinsin davranış biçimini benimsiyor. Böyle çok vaka gördüm." .................
Tamamı Kaynak >>