”Zeki Ersoy, Gezi Parkı eylemlerinden hemen önce yapılan ve medyanın
yine “malum” tavrıyla yer verdiği seks sinemaları baskınını yazdı:
“Halkımız haberlerin altlarına kan ter içinde koşup ahlaktan girip aile
yapımızdan çıkarak medyanın kendilerine attığı pası 90’a çaktı. Sonunda
vardıkları yer onlar için ifade özgürlüğü bizler için de ayrımcılık ve
homofobi oldu.”
Mayıs
ayında, henüz Gezi Parkı direnişi başlamamış, “2 ağaç” için başlayan
isyan dalga dalga diğer şehirlere yayılmamıştı. O günlerde İstanbul’da 3
sinemaya yapılan polis baskınlarıyla Türkiye medyası, “halkı” ve
Hürriyet Gazetesi sinema yazarı ve şarkıcı Ömür Gedik seks sineması
kavramıyla tanıştılar. Tahmin edeceğiniz gibi hiç de memnun olmadıkları
bu tanışma üç kulvarda da birbirinin karbon kopyası tepkilerle kınandı,
ayıplandı, cık cıklandı ve kahretmesi üzere Allah’a, hakkından gelmesi
için yüce devletimize havale edildi.
Konuya
dair haberler alıştığımız bir biçimde sunuldu; gözaltına alınanların
hem sinema salonlarında hem de karakollarda gördükleri kötü muamele
görmezden gelindi ve baskın bahanesiyle geyler hedef gösterildi.
Basının
korkunç, rezalet, inanılmaz, ibretlik, tuhaf, düşündürücü, üzücü bir
olay olarak nitelediği baskınlara dair yapılan haberlerde
söylenemeyenler okurlar aracılığıyla söylendi.
Halkımız
haberlerin altlarına kan ter içinde koşup ahlaktan girip aile
yapımızdan çıkarak medyanın kendilerine attığı pası 90’a çaktı. Sonunda
vardıkları yer onlar için ifade özgürlüğü bizler için de ayrımcılık ve
homofobi oldu.
Gedik
de el yükselterek sinemalarda seks yapılmaz deyip kestirip attı.
Yapanları da başka kapıya kovdu. O hangi kapı hiçbirimiz öğrenemedik.
Eleştirilerle
daha şahlanan Gedik’i parmak sallamalı tweetler kesmeyince konuyu
sinema sanatına yapılan saygısızlığa kadar getirdi. Ömür Gedik... Sinema
sanatı... Saygı... Evet sevgili okur bunların hepsi oldu.