Cem Özer ve Paşhan Yılmazel 'Oğluma Bir Haller Oldu'da aynı sahneyi paylaşıyor. Cem Özer, oğlu eşcinsel olan babayı; Yılmazel ise oğlunun aşık olduğu sevgilisini oynuyor. Biz de oyunun konusundan yola çıktık ve eşcinsellik üzerine sohbetimize başladık. Tabii ki aşık olma halini, Cem Özer'in biten evliliğini ve eşcinselliği konuştuk.............

- Oyununuzun konusunu dinleyelim mi?
Cem Özer: Amerika'da taşrada yaşayan bir baba var. Bu taşralı adamın karısı erkek kardeşiyle kaçıyor. Adam da dertleşmek üzere New York'a yerleşen oğlunu ziyaret ediyor. Bir de ne görsün, meğer oğlu eşcinselmiş. Bunu kabullenme aşamasında da oyun yol alıyor.

- Peki, Cem Özer'in başına böyle bir şey gelse ne yapar?
C. Özer: Psikiyatra giderim ama oğlum için değil, kendim için. Bu durumu nasıl taşıyacağım ya da nasıl davranacağım konusunda psikiyatra danışmayı tercih ederdim. Dünyaya ne kadar geniş bir perspektiften bakarsanız bakın sonuçta çok da doğal kabul edilebilecek bir durum değil, en azından benim için. Kaldı ki  insanları değiştirmeye çalışan biri değilim. Anlamaya çalışırım, o yüzden 'Ben ne yapabilirim' düşüncesinden yola çıkardım.

EŞCİNSELLİK BİR  HASTALIK DEĞİLDİR
- Ya bir gün sizin başınıza gelse, 'Eyvah tedavi olmalıyım mı' dersiniz? Hani geçen yıl Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Aliye Kavaf da eşcinselliğin hastalık olduğunu söylemişti ya...
C. Özer: Demem. Kimse demez ki. Ben, bunun hastalık olduğunu düşünenlerin hasta olduğunu düşünürüm. Kabul edersin, etmezsin ama bunu hastalık olarak nitelendirmek bence yanlış.

- Paşhan senin bunlara dair söylemek istediklerin var mı?
P. Yılmazel: Tamamen Cem Usta'ya katılıyorum.

- Bu oyun öncesinde eşcinselliğe bakışın nasıldı?
P. Yılmazel: Size nasıl bakıyorsam öyle bakıyordum. Özel bir saplantım yoktu. Herkesin kendi seçimidir ve kimseyi de yargılayamayız.

- Peki, çocuk sahibi olduğunda  kızın ya da oğlun eşcinsel olduğunu açıklasa ne yapardın?
P. Yılmazel: Usta buna çok güzel cevap verdi. Ben de bu durumla nasıl başa çıkabilirim diye psikoloğa giderdim. 

- Biz neden toplum olarak eşcinsellerden, eşcinsellikten bu kadar çok korkuyor ve onları yok saymaya çalışıyoruz?
C. Özer: Kendimizi muhafazakar bir toplum olarak tanımlıyoruz. Sadece eşcinsellikten değil, yeni, farklı olan her şeyden korkuyoruz. Bize benzemeyen her insan, bize benzemeyen her yaşam tarzından, her fikirden korkuyoruz. Muhafazakarlık da böyle bir şeydir zaten. Yeni ve farklı olan şeyleri kabullenmezseniz sıkıntı doğar ve hakikaten tek renkli, tek sesli, tek cümlesi olan topluluklar haline geliriz. Mesela bizde biri yeni bir şey yapmaya kalksa 'İcat çıkarma' denir.  'Eski köye yeni adet getirme; aynı tas aynı hamam; böyle gelmiş böyle gider'... Bunlar yeniliklerden korktuğumuzu ilan eden sözler.

- Hem muhafazakar ülkeyiz diyoruz ama bir yandan da tacizlerin, tecavüzlerin de sonu gelmiyor...
C. Özer: Normal cinselliği yasak, tu kaka haline getirirseniz kadın ve erkek eşcinselliği gizli gizli filizlenir. Çünkü libidonun harekete geçtiği dönemde bir erkekle bir kızın yan yana gelmesini yasaklar ama bir erkekle bir erkeğin ya da bir kızla bir kızın yan yana gelmesini serbest bırakırsanız o tarafa doğru da yönelme söz konusu olabilir.

- Batı'da olmayan ama bizde sıklıkla olan erkeklerin göbek atması, kol kola girmesi, sarılmaları ya da birbirlerini öpmeleri garip karşılanmaz...
C. Özer: Örneğin bizim oyunda, toplumsal ahlak olarak kendilerinin dışında başkalarını taciz etmeyen yegane iki tip adamın oğluyla sevgilisi. Adam da, kadın da, diğer karakterler de aslında bu duruma karşı çıkarken bir yandan kendileri de ahlaksızlık yaşıyorlar. Aslında onlar daha fena. Üstelik onlarınki değişebilir bir durum. Kadın adamın kardeşine kaçmış, eş onu tekrar kabul ediyor... Eşcinselliğe karşı çıkılıyor ama dediğiniz gibi çocuk tacizi, cinsel tacizler, tecavüzler almış başını gidiyor. Herkes önce kendine bakacak sonra karşısındakine.

- Genelde eşcinsel karakterler hep karikatürize edilir ve bunun da altında aslında alaya alma yatar.         Ne dersiniz?
C. Özer: Bu oyunda sadece eşcinsel karakterimiz karikatürize değil, baba da, anne de karikatürize.
P. Yılmazel: Bizim eşcinsel karakterimiz çok sevimli.
C. Özer: Bütün karakterlerimizde yapmaya çalıştığımız şey seyircinin sahneye çıkıp mıncırmak istemesini sağlamak oldu. Herkes karikatür. Komedi zaten karikatürdür. Haldun Taner, 'Mizah, sivilceyi büyüteçle çıban yaparak göstermektir' der. Amaç dikkat çekmek...

- Televizyon dizilerinde neden eşcinselleri ya da eşcinselliği anlatan hikayeler görmüyoruz sizce? Olanlar da kısa bir süre yayından kalktı, hatta Tuğrul Tülek 'Mükemmel Çift' dizisinde eşcinsel rolü oynadığı için TRT'de yaptığı programdan               men edildi...
C. Özer: Kabahat olarak görüldüğü için kabahatleri örtmeye çalışıyoruz. İnsanlar bunları ne kadar çok görürse o kadar çok mu özenilir zannediliyor acaba? On yedi yaşımdan beri etrafımdaki insanların yüzde sekseni eşcinseldi, pek de özenmedim. Bu içgüdüsel bir durum tedavisi de yok.

- Bir heteroseksüeli tedavi ederek eşcinsel yapmak nasıl mümkün değilse tersi de mümkün değildir...
C. Özer: Tabii. Bir yandan televizyonlarda en fazla reyting alanlardan biri de Huysuz Virjin'dir. Bu ülkenin en büyük starları Zeki Müren'i, Bülent Ersoy'u ne yapacağız? Travestilerle ilgili bir senaryo yazarken birkaçıyla görüşmüştüm. Bakınca kadın ama organları yerinde duruyor. Neden ameliyat olmadıklarını sordum. Aldığım cevap ilginçti. 'Ameliyat olursak iş bulamayız. O zaman adam kadına gider. Bizi böyle tercih ediyorlar' demişti. Yıllarca bu ülkede travestiler aşağılandı. Kimse kalkıp da para karşılığı o travestilerle birlikte olan adamları aşağılamadı.  ......


Tamamı-Kaynak Akşam

Yorum Gönder

Blogger tarafından desteklenmektedir.