YILDIRIM TÜRKER
27/06/2011
Karşılaştıkları saldırılar nitelik değiştirmemiş olsa da eşcinsellerin toplumsal görünürlük konusunda geldikleri nokta meydanlardan okunabilir.
Geçen yıl binlerce kişinin katılımıyla ilk olarak gerçekleştirilen LGBT bireylerinin özgürlüğü için dayanışma yürüyüşünün (gay pride) ardından dün de binlerce kişi sokaklardaydı.
Bu arada geçen hafta Uluslararası Af Örgütü, ‘Ne bir hastalık ne de bir suç—Türkiye’de Lezbiyen, Gey, Biseksüel ve Trans Bireyler Eşitlik İstiyor’ başlıklı kapsamlı raporunu yayımladı.
Raporda, hükümetin kimi hak alanlarında açılımlara imza atmasına karşın Türkiye’de son yıllarda iyice güçlenen LGBT özgürlük hareketi ve genelde LGBT bireylerine yönelik düşmanca tavrının altı çiziliyor.
Kadın ve Aileden sorumlu Bakan Aliye Kavaf’ın şanlı ‘tedavi gerektiren hastalık’ tanımı üstüne yükselen protestolara kulak asmayıp özür dilememişliğinden dem vuruluyor. Bu arada hükümetin bol yumurtalı unsuru Burhan Kuzu’dan da müthiş bir alıntı var: “Anayasa çalışmaları sırasında eşcinsellerin de talepleri oldu. Halen de geliyor. İstiyorlar diye verecek miyiz? Şu anki koşullarda mümkün değil, kamuoyu buna hazır değil.”
AKP hükümeti lütfedilecek haklar olarak görüyor eşcinsellerin eşit haklara sahip olma talebini.
En büyük rahatlıkla nefret suçlarının işlenebildiği ve işleyenin yanına kar kaldığı alan, eşcinsellere yönelik haklar zeminidir. Bakanın teşhisi üstüne kimi kendine demokratların, ‘hastalık değil, günah’ fetvasında bulunmasını her yıl onlarca LGBT bireyinin nefret cinayetlerine uğradığı bir ülkede ‘fikir ve inanç özgürlüğü’ olarak adlandırabilmesi de henüz yolun çok başında olduğumuzu gösteriyor.
LGBT bireylerinin örgütlü özgürlük mücadelesi yine de epeyi yol kat etti. Karşılaştıkları saldırılar, nefret ve düşmanlık nitelik değiştirmemiş olsa da eşcinsellerin toplumsal görünürlük konusunda geldikleri nokta meydanlardan okunabilir.
Ben de 1995 yılında, “II. AIDS’le Savaşım Kongresi’nde yapmış olduğum ve o yıl, itirazı olan herkesin çok şey borçlu olduğu Expres dergisinde başlattığımız GL sayfasında yayımlanan konuşma metnini, bunca yıl sonra, belki alınan yol hakkında bir fikir verir düşüncesiyle, paylaşmak istiyorum. Konuşmanın adı şuydu:
Tamamı Kaynak
Yorum Gönder